

Hindistan 22 Nisanda Pahalgam bölgesinde çoğu Hintli 26 turistin ölümüyle sonuçlanan saldırıları gerekçe göstererek 7 Mayısta Pakistan’ın kontrolündeki Azad Keşmir bölgesine ve Pencap eyaletindeki Bahavalpur ve Muridke kentlerine hava saldırıları düzenledi. Hindistan Pakistan’ı 22 Nisan saldırılarını gerçekleştiren militanları desteklemekle suçlamış, saldırılardan Pakistan ordusunu sorumlu tutmuştu. Hindistan terör hedeflerini vurduğunu söylerken, Pakistan bu saldırılarda en az 26 sivilin öldüğünü, 46 kişinin de yaralandığını duyurdu. Her iki ülkenin ellerinde nükleer silahlar bulunduruyor olması gerilimin seviyesini arttırdı ve BM, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin, ikiyüzlü bir şekilde, her iki ülkeye de gerilimi azaltma çağrısı yaptı. İlk başlarda “bu çatışma bizi ilgilendirmiyor” diyen Trump ise 10 Mayısta, iki ülke arasında ateşkes anlaşmasına varıldığını duyurdu. Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Muhammed İshak Dar da ateşkesin arkasında ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin diplomatik girişimlerinin bulunduğunu açıkladı.
Hindistan-Pakistan arasında sürüp giden, bu ülkelerin egemenlerinin ve emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda dönem dönem alevlendirilen çatışmalar, bugün kuşkusuz 3. Emperyalist Paylaşım Savaşından, bu çerçevede ABD-Çin arasındaki hegemonya mücadelesinden ve kapitalizmin içine girdiği tarihsel sistem krizinde can damarına dönüşmüş olan militarist kârdan bağımsız değildir. Hem Hindistan hem de Pakistan egemenleri için Keşmir sorunu iç siyasette milliyetçiliği köpürtüp halk desteğini konsolide etmek ve silahlanmaya ayrılan bütçeyi büyütmek için kullanışlı bir sorundur.
İki ülke arasında Keşmir üzerinden devam eden çatışmalar yeni değil. “Sömürgeci İngiliz İmparatorluğu 1947’de Hindistan’dan çekilirken, bu ülkenin din temelinde ikiye bölünmesini kışkırtarak, ardında korkunç bir çatışma dinamiği bırakmıştı. On milyonlarca Müslüman bu temelde kurulan Pakistan’a gitmek zorunda bırakılmış, aynı şekilde o bölgedeki Hindular da Hindistan’a göç ettirilmişti. Bu iki devlet, bölünmenin hemen ardından Keşmir bölgesinin paylaşımı için savaşa tutuşmuştu. 1948’de gerçekleşen ve Keşmir’in Hindistan ve Pakistan tarafından işgal edilerek parçalanmasıyla sonuçlanan bu savaşı, 1965’te ikincisi izlemişti. Bu arada, Keşmir’in doğusundaki bölge üzerinden 1962’de Hindistan ve Çin karşı karşıya gelmiş ve nihayetinde bu bölge Çin’in kontrolüne girmişti. 1948 ve 1965’i takiben Hindistan ve Pakistan arasındaki üçüncü büyük savaşsa 1971 sonunda patlak verdi. 1972’de imzalanan bir anlaşmayla Keşmir’de Hindistan ve Pakistan’ın kontrolündeki bölgeler arasında geçici bir sınır hattı oluşturulsa da, çatışmaların ardı arkası bugüne dek hiç kesilmedi. Keşmir sorunu, yüz binlerce insanın katledildiği kanlı savaşlara, Birleşmiş Milletler’deki sayısız oturuma ve alınan onca karara rağmen 70 yıldır çözülmedi. 1948 savaşının ardından Birleşmiş Milletler’de alınan «kendi kaderini tayin için referandum» kararı da bugüne dek uygulanmadı. On yıllardır, Keşmir’in güneyindeki Cammu, Keşmir Vadisi ve Ladak bölgeleri Hindistan’ın, kuzeyindeki Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan bölgeleri Pakistan’ın, doğusundaki Aksai Çin bölgesi ise Çin’in işgali altında bulunuyor. Bu durum milyonlarca Keşmirli için hiç durmadan kanayan bir yara anlamına geliyor. (…) Keşmir sorunu aynı zamanda her iki ülkenin devasa silahlanma harcamalarının da bahanesi yapılmaktadır. Nüfuslarının büyük bir bölümü yoksulluğun pençesinde kıvranan Hindistan ve Pakistan, Asya kıtasının en yüksek askeri harcama yapan ülkeleri arasında baş sıralarda yer almaktadır.”[1]
Nitekim bugün iki ülke arasındaki karşılıklı saldırıların hemen ardından Asya merkezli savaş tekellerinin hisseleri yükselirken, çoğunluğu Avrupalı olan bazı şirketler ise değer kaybetti.[2] Bunda Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar’ın Pakistan Hava Kuvvetlerinin çatışmalarda Çin yapımı “J-10C” savaş uçaklarını kullandığını, bu uçakların Fransız yapımı 3 “Rafale” dâhil 5 Hint uçağını düşürdüğünü belirtmesi de rol oynadı. Uçak modellerinin bu kadar ayrıntılı verilmesi, düşürülen ve düşüren uçaklarla ilgili belki yüzlerce sosyal medya içeriği hazırlanması, Türkiye medyasında bir yorumcunun mealen “bir mal satın alacaksanız onun daha önce denenmemiş olması sizin satın alma eğiliminizi belirler” demesi, Hindistan-Pakistan arasında yıllardır süren gerginliğin günün ihtiyaçlarına göre emperyalistler ve silah tekelleri için nasıl da işlevli olabildiğinin de bir göstergesi. Kapitalizm öyle bir sistem ki, mağazaya gelmiş müşteriye parfüm denetir gibi halkların tepesinde füze, bomba, savaş uçağı denemeleri yapılıyor ve alıcılarına pazarlanıyor! Türkiye televizyonlarında Pakistan’ın saldırılarda kullandığı Türkiye yapımı SONGAR insansız hava araçlarının “marifetleri” de “Hindistan asgari üslerini vurduğu, ciddi hasar verdiği, askerlerin öldüğü” sözleriyle parlatıldı. Bu arada Türkiye yapımı İHA’lar da bu fuarda yerini almış oldu.
Pakistan’ın Çin’den aldığı J-10C savaş uçaklarının daha maliyetli olan Fransız yapımı Rafale’ye karşı daha uzun menzilli radarlara sahip olması ve daha uzağa atış yapabilmesi savaşın yarattığı yıkımdan daha çok gündem oldu. Ayrıca Çin yapımı bu uçakların ilk kez bir sıcak çatışmada “denendiği” özellikle vurgulandı. J-10C savaş uçaklarının üreticisi olan AVIC Chengdu Aircraft’nın (Çin Havacılık Sanayii Kurumu) hisseleri bir haftada yüzde 36 arttı. Şirketin son bir aydaki toplam değer artışı yüzde 44’e ulaştı. Yapılan haberlerde uçakların fiyatları dahi karşılaştırmalı olarak paylaşıldı; Fransız Rafale 100-120 milyon dolar arasında, J-10C’nin fiyatı ise 45 ila 50 milyon dolar arasında imiş! İşçi sınıfının komünist şairi Nazım Hikmet, “Neyi Bildirir Sayılar” isimli şiirinde, savaş araçlarına ayrılan bütçelerin dünya ezilen sınıfları için ne anlama geldiğini ne de güzel anlatmıştı:
yıl 1962
62 yılında 2 avcı uçağını sofraya koysak
çevirsek ete ekmeğe şaraba salataya
40 milyon insan doyasıya yer içer
40 milyon kediye de artar ekmekten etten
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) dünya küresel askeri harcamalar raporunda, 2024 yılında dünya silahlanma harcamasının 2 trilyon 718 milyar dolara çıktığı, bunun tüm zamanların en yüksek yıllık harcaması olduğu ve 2023 yılına göre yüzde 9,4 arttığı belirtiliyor. Bu SSCB yıkıldıktan sonra kaydedilen en keskin yükseliş olmuş. Küresel olarak kişi başına yapılan harcama yine 1990’lardan bugüne en yüksek seviyeye ulaşarak 334 dolar olmuş. Toplam tutar dünyanın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 2,5’ine eşit. Rapora göre 2024’te en çok askeri harcama yapan beş ülke ABD, Çin, Rusya, Almanya ve Hindistan oldu. Dünya askeri harcamalarının yüzde 60’ını bu ülkeler yaptı. Ayrıca raporda 2015-2024 yılları arasında askeri harcamaların ABD’de yüzde 19, Çin’de yüzde 59, Hindistan’da yüzde 42 yükseldiği kaydedildi. 2020-24 döneminde beş büyük silah ihracatçısı ülke, ABD, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya, tüm silah ihracatının yüzde 72’sini gerçekleştirdi. Bu da aralarındaki rekabeti, pazar kapma yarışını, reklâmcılığı açıklıyor. En büyük silah ithalatçısı ülkeler ise Ukrayna (yüzde 8,8), Hindistan (yüzde 8,3), Katar (yüzde 6,8), Suudi Arabistan (yüzde 6,8), Pakistan (yüzde 4,6), Japonya (yüzde 3,9), Avustralya (yüzde 3,5) ve ABD (yüzde 3,1) oldu. Fransa, 2020-2024 döneminde 65 ülkeye silah sağlayarak dünyanın en büyük ikinci silah tedarikçisi olurken, aynı zamanda küresel silah ihracatının yüzde 7,8’ini gerçekleştirdi. Çin, 2020-2024 döneminde küresel silah ihracatının yüzde 5,9’unu gerçekleştirerek en büyük dördüncü silah ihracatçısı oldu.
Hindistan ve Pakistan silahlanmaya bu kadar para harcar, iki ülke silah deposu haline getirilirken ve Keşmir sorunu üzerinden Hindistan-Pakistan halkının üzerinde adeta bu silahların bir kısmı fuara çıkarılırken, bu ülkelerde emekçi sınıflar yoksulluğun, açlığın, sefaletin pençesinde kıvranmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Oxford Üniversitesine bağlı Oxford Yoksulluk ve İnsani Gelişme İnisiyatifi (OPHI) tarafından ortaklaşa hazırlanan 2024 Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi Raporu, 112 ülkede 6,3 milyar kişiden 1,1 milyarının yoksulluk içinde yaşadığını ortaya koyuyor. Bu yoksul insanların yüzde 48,2’si Sahra Altı Afrika’da ve yüzde 35’i Güney Asya’da yaşıyor. Yani, yoksul insanların yüzde 83,2’si bu iki bölgede yaşıyor. Yine aynı rapora göre Hindistan ve Pakistan yoksulluk içinde yaşayan en fazla insanın olduğu 5 ülkede ilk iki sırayı alıyor. Hindistan’da bu sayı 235 milyon, Pakistan’da ise 93 milyon. Pakistan’da halkın yüzde 40’ı yoksulluk sınırı altında bir ücretle yaşıyor. Okul çağındaki çocukların üçte birinden fazlası eğitimin dışında. Okula gidenlerin üçte ikisi öğrenme yetersizliği çekiyor ve yüksek bodurluk oranı yüzde 40. Pakistan 2024 Küresel Açlık Endeksinde 127 ülke arasında 109. sırada yer alıyor. Nüfusun yüzde 20,7’si yetersiz besleniyor. İki ülkede de yoksulluk bunca derinleşmişken 2025 yılı için Hindistan savunmaya 75 milyar doların üzerinde, Pakistan ise 7,6 milyar dolar civarında bütçe ayırdı.
Başta ABD ve Çin olmak üzere emperyalist güçlerin nüfus alanlarını paylaşmak için kıyasıya mücadele ettiği, Hindistan ve Pakistan’daki iktidarların emekçi halkların yoksulluğa, eşitsizliğe, işsizliğe, sefalete karşı öfkesini milliyetçilik zehriyle bastırmaya çalıştığı ve silah tekellerinin pazar alanlarını genişletmek için her şeyi yaptıkları bir ortamda, Keşmir sorunu her an yeniden patlamaya hazırdır. Bölgede yaşananlar kapitalist sistemin içine girdiği tarihsel sistem krizi ve emperyalist savaşın yansımasıdır ve bu nedenle de ancak dünya işçi sınıfı kapitalizmi yıktığında bölge halkları, emekçiler derin bir nefes alacaktır.
Hem Pakistan hem de Hindistan işçi sınıfının yoksulluğa, sefalete, eşitsizliğe, baskılara karşı ayağa kalktığı ve egemenlere korku saldığı zamanlar tarih öncesinde kalmadı. Son yıllarda da on milyonlarca işçinin katıldığı kitlesel grevler, protestolar gerçekleştirildi. İşçi sınıfı devrimci bir önderliğe kavuştuğunda bu eylemler bizzat kapitalizmi hedef alacaktır. Kapitalizmin çürüme çağında dünya işçi sınıfı için savaşların ve sömürünün son bulmasının tek nihai çözümü dünya işçi devrimidir.
[1] İlkay Meriç, Hindistan-Pakistan Gerilimi ve Emperyalist Hegemonya Kavgası, 13 Mart 2019, https://marksist.net/node/6623

link: Meral İnci, Savaş Tekelleri İçin Kullanışlı Gerilim: Keşmir, 31 Mayıs 2025, https://en.marksist.net/node/8522
Çelişkiler ve Belirsizliklerle Yüklü Bir “Süreç”