

Çanakkale’den tüm dostlara selamlar. Sizlerle okuduğum bir romandan hareketle şiir haline getirdiğim dizeleri paylaşmak istedim. Mithat Baş’ın Umutlar Tükenince adını taşıyan bu romanda, Birinci Dünya Savaşı döneminde yaylada güz bekçiliği yaparken yörenin zenginlerinden birini öldüren ve hapse düşmemek için dağları mesken edinen Bilal’in hikâyesi anlatılıyor. Zenginle yoksul arasındaki çelişkinin, savaşın emekçilere getirdiği yıkımın anlatıldığı bu roman, hakkını aramak için dağların yolunu tutan nice Anadolu eşkıyasının ortak hikâyesi gibidir.
ZİLELİ BİLAL DESTANI
Geceyi gündüz yapmıştı dolunay Dağ taş bembeyaz kar Yer gök buz olmuştu Baktı masmavi gözleriyle Buğday benizli Eşkiya Bilal Baktı gözlerini kırpmadan Uzun uzun ... Kabaktepe’den Yavadı vadisine Mavzerinin kırmızı kundağı parlıyordu ay ışığında Hüseyin Ağa düştü serine Bir çocuk gibi utandı Mavzerini çalmasaydım belki de Aliçinli Bavli’yi vurmazdım dedi Yaylada güz bekçiliği yaparken elinden mavzerini almaya çalışmıştı Bavli deyyusu Bavli’nin kül gibi yüzü geldi gözünün önüne Bir kurdun uluması böldü geceyi Yankılandı dağlarda Bilal de bağırdı avazı çıktığı kadar Bu dağlar bizim Bize jandarma kumandanı bile karışamaz dedi Mesdi dayısının omuzu değdi omuzuna Rahatladı Yine de;
Yüreği kabardı Kaşları çatıldı Sıktı elindeki mavzerini Kumandana dinmeyen öfkesi kadar sıktı Ansızın titredi soğuktan Düzeltti sırmalı başlığını Dolağını sardı yeniden Yere vurdu üşüyen ayaklarını Annesi Gülhanım’ın güzel yüzü ısıttı içini Yüreği sevgiyle doldu Gülleri açtı Keşke hep yanlarında olabilseydim dedi Boğazı düğümlendi Gözleri buğulandı Birden Mesdi dokundu koluna Gidelim artık dedi Sırtı aşıp ormanın içinde kayboldular Ay tüm cömertliğiyle parlıyordu… Dağlar yuvası Yavadılı Mesdi yoldaşı oldu Eriçoğ, Yellüce, Kırtıllı tepelerinde korkusuzca gezdiler altı yıl Mavzerlerini döşek, yıldızları yorgan yaptılar üstlerine Bazen bir kayanın dibinde buldular sıcaklığı Ağaçlarla, otlarla arkadaş oldular Yüzükoyun su içtiler gözelerden Zenginden zorla alıp fukaraya verdiler Düşkünün elini zalimin peşini bırakmadılar hiç Mismilonlu Vasil’i Çağmanlı Timiyos’u Kotanı İmamını Titrettiler korkudan İyilikleri konuşuldu çarşı pazarda Yiğitlikleri söylendi ağızdan ağıza Kadınlar türküler yaktı Çocukların dilinden düşmedi tekerlemeleri Dünya barut fıçısına dönmüştü Kara bulutlar kapladı memleketi Almanların yanında Cihan Harbine girelim demiş beyler, efendiler Girildi. Bu savaş, Yediden yetmişe yutacaktı herkesi Gözyaşları sel oldu Zile köyünde Sazlar çalınıp kahramanlık türküleri söylendi, Bastırmak için içteki yangını. Dualar okundu İlyasbaba’da Bırakmadı kızların, gelinlerin kolları yavuklularının boynunu Sanki bir kez daha göremeyeceklermiş gibi sarıldılar Tez gelsinler diye sular döküldü Seksen altı askerin arkasından Ruslarla büyük müsademe oldu Sarıkamış’ta buz kesti yürekler Gözyaşları dondu pınarlarında Destanlar yazıldığı söylendi Çanakkale cephesinde, Onun gibilerin cesetleri üzerinde. Ağabeyi Mehmet ve kardeşi Ahmet de canlarını verdi beylerin savaşına Altı asker dönebildi köye Kör, topal, hummalı... Günler geçtikçe;
Kumandan zulmünü artırdı ailesine karşı Hayvanlarını kesti Yengesini palaskalattı köy meydanında Kardeşlerinin ve yeğenlerinin gözündeki ışıltıyı çaldı Gülhanım’ın kara yazması daha da karardı Baskıya dayanamadılar Güneşli bir bahar günü Tekmezar değirmeninde teslim oldular Teslim ettiler eşkiyalıklarını Karahisar’da yargılanmaya giderken;
Iğdır ormanında bir mavzer sesi yankılandı Acı bir çığlık duyuldu Yavadılı bir asker, arkasından vurdu Mesdi’yi Kaçıyor diye Alçakça... Bilal delirdi Kelepçeli elleriyle askere saldırdı Mesdi yerde yatıyordu Yatıyordu can yoldaşı yüzüstü Yemin etti; Hapisten sağ çıkarsam seni geberteceğim dedi Kısa zaman sonra;
Harp bitti Af çıktı İnanamıyordu serbest olduğuna Ailesine kavuşacaktı Hapishane müdürü özel ilgi gösterdi Birer sıcak çorba içmeden bırakmam dedi Bunun bir kahpe sofrası olduğunu bilmeden İçti çorbasını İçti hızlı hızlı İçti her şeyden habersiz zehirli çorbayı Anasının çığlığı duyuldu komşu köylerden Jandarma kumandanı köpüklü kahvesinden bir yudum alıp koltuğuna yaslandı...
27 Mart 2025

link: Çanakkale’den bir eğitim emekçisi, Zileli Bilal’in Hikâyesi, 27 Mart 2025, https://en.marksist.net/node/8481
... previous article
Rejimin 19 Mart Saldırısı ve Yükselen Toplumsal Tepki
Rejimin 19 Mart Saldırısı ve Yükselen Toplumsal Tepki
next article ...
Yunanistan’da Büyüyen Öfke: “Sizin Kârınız, Bizim Kanımız!”
Yunanistan’da Büyüyen Öfke: “Sizin Kârınız, Bizim Kanımız!”