Biz emekçi kadınlarız, yaşamın yarısıyız. Kimimiz tekstil işçisiyiz, dikiş dikeriz gecenin kör karanlıklarına kadar. Giydiririz hiç tanımadığımız insanları. Kimi zaman soğuktan korumak için paltolar dikeriz, kimi zaman körpe bedenleri giydirmek için dikiş dikeriz. Bütün günümüz makine başında geçer iki büklüm. Kimimiz bacaklarında derman kalmayana kadar bir binanın kolonu gibi dikiliriz ayakta gece yarılarına dek. Kimimiz metal işçisiyiz, hayat verir çeliğe hünerli ellerimiz. Bindiğiniz bir arabanın bir parçasındadır ya da dokunduğunuz bir yerindedir alınterimiz. Evlerinizdeki eşyalarda misafir etmişliğiniz vardır hünerli ellerimizi. Kimimiz öğretmen, şekillenir hamur gibi çocuklarımız ellerimizde. Hayatı paylaşmayı, sevgiyi öğretiriz dokunduğumuz her fidana. Kimimiz aş kaynatır fabrikalarda, tezgâh başında çalışmaktan bitap düşmüş işçi kardeşlerine. Çorbanın sıcaklığı birleştirir tüm duygularımızı. Çalışma koşullarımız, yaşamlarımız birleştirir bizleri tüm işçi kardeşlerimizle. Kimimiz emekli, hayatının en güzel yıllarını fabrika kuytularında geçirmiş. Evet, biz emekçi kadınlar hayatın yarısıyız, yaşamı var ederiz. Gece gündüz çalışır didiniriz. Bize bu düzende düşen pay ise kahır dolu yaşamlardır.
Ekonomik yıkımın her geçen gün ağırlaştığı bu zorlu dönemde, en çok biz emekçi kadınlar zorlanıyoruz. Mutfağı çeviren biz kadınlar olduğumuz için, geçim sıkıntısını da en derinden hisseden biziz. Pazara, markete gittiğimizde, elimizin her uzandığı şeyde hesap yapmak zorunda kalıyoruz. En temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyor, çocuklarımıza sağlıklı, besleyici yemekler pişiremiyoruz. Ekonomik koşullar nedeniyle sosyal yaşamdan koparıldık. Sinemaya gitmeyi, dışarıda yemek yemeyi, dostlarımızla bir kafede oturup çay kahve içmeyi neredeyse unuttuk. Yaşamımızı sadece ekonomik koşullar zorlamıyor elbette. İktidar sahiplerinin biz emekçi kadınlara biçtiği rol, ayrıştırıcı politikaları, “kutsal annelik” göreviyle bizi eve hapsetmek istemesi, bir taraftan da ucuz işgücü olarak emeğimizin yağmalanması yaşamımızı çekilmez kılıyor.
Kapitalistler bizleri aynı tezgâhlarda çalıştırıyor, dil, din, ırk, mezhep, memleket gözetmeksizin sömürüyorlar. Ama kendi çıkarları söz konusu olduğunda ayrımcı, kutuplaştırıcı söylemleri, uygulamaları devreye sokuyorlar. Bizi bölüp parçalıyor, yalnızlaştırıyorlar. Bizler örgütlü, sınıf bilinçli mücadeleci kadınlarız, yalnız ve çaresiz olmadığımızı biliyoruz. Sermaye sınıfının ayrıştırıcı politikalarını boşa çıkararak dili, memleketi, inancı farklı tüm işçi kardeşlerimizle birlik ve dayanışmamızı güçlendirmek için 1 Mayıs alanlarında yerimizi alacağız. İşçi sınıfının özgür geleceği kuracağına olan inancımızla 1 Mayıs mirasına sahip çıkacağız ve alanlarda ön saflarda olacağız.
Faşist rejime karşı alanlarda olacağız. Özgürlüklerimizi kısıtlayan, bizleri dört duvar arasında yaşamaya mahkûm eden bu sisteme karşı öfkemizi haykırmak için alanlarda olacağız. Çocuklarımızı emperyalist ve haksız savaşlara kurban vermemek için, geleceklerini kurtarmak için çocuklarımızla birlikte alanlarda olacağız. Çocuklarımıza okullarda ücretsiz bir öğün yemek talebimizi haykırmak için alanlarda olacağız. Emeklilerin yaşamını ellerinden alan, kuru ekmeğe mahkûm eden bu düzene karşı öfkemizi haykırmak için alanlarda olacağız. Kapitalistlerin çıkarları uğruna mavi gezegenimizin katledilmesine karşı alanlarda olacağız. Ürettiğimiz tüm güzelliklerin gerçek sahiplerinin biz işçiler olduğunu haykırmak için alanlarda olacağız.
link: İstanbul Sancaktepe’den bir grup emekçi kadın, Emekçi Kadınlar Yalnız ve Çaresiz Değildir! , 14 Nisan 2024, https://en.marksist.net/node/8237
İktidarın Ekonomi Politikaları, Enflasyon ve Yoksullaşma
Sıradaki Ucuz İşgücü: Hintli İşçiler