Uyan ey köşem bucağım
Kırıkkolum, iğriboynum, sağırkapım, dilsizim
vaktidir direnmenin
vaktidir şimdi
(Hasan Hüseyin)
Toplumun üzerine bir karabasan gibi çöken rejim, toplumu felçleştirmeye, alıklaştırmaya ve arkasına yedeklemeye çalışmaktadır. Toplumun, özellikle işçi sınıfının sorunları günden güne artmakta ve çözümsüz kalmaktadır. Sorunun sebebi olanlar, çözüm olamaz denilir. Artan işsizlik, hayat pahalılığı, gençler arasında yarına olan güvensizlik, geleceksizlik, göçmen sorunu… Bu sorunlar kapitalizmin tarihsel krizi sonucu tüm dünyada ortaklaşırken Türkiye’de faşist rejimin bu sorunların derinleşmesinde önemli rolü vardır.
Her sorun bıraktık çözülmeyi her gün daha çetrefilli hale geliyor. Çünkü rejim temsilcilerinin esas derdi, işçi sınıfını bölüp parçalayıp onları yapay gündemlerle meşgul etmektir. İşçi sınıfı içerisinde milliyetçi fikirleri yaygınlaştırmayı, işçi ve emekçileri faşist rejimin payandası haline getirmeyi istiyorlar.
Derinleşerek devam eden ekonomik krizin faturasını ve neredeyse bütün vergi yükünü işçi sınıfının sırtına yıkanlar, onun kıdem tazminatı gibi haklarını da gasp etmeye çalışıyorlar. Her koşulda büyük bir yalan ve hileye başvurarak dizginsiz sömürünün yollarını ardına kadar açmaya çalışıyorlar.
İktidardakiler her türlü yalanı utanmazca söylemekten geri durmuyor. Geçtiğimiz seçim döneminde, örgütsüz kitleler adeta yalan sağanağına tutulmuştu. Neredeyse her gün gaz, petrol, değerli maden bulunduğu yalanı dillendirilmiş, toplum bu propaganda sağanağıyla yatıp kalkmıştı. 2023 ile birlikte ekonominin şaha kalkacağı, Lozan’ın gizli maddelerinin geçersiz olacağı yalanını her fırsatta topluma boca eden rejim sözcülerinin yalanı çok geçmeden ortaya çıktı.
Rejimin bütün unsurları, işçi ve emekçileri sindirmek için yalan değirmenine canhıraş su taşımaktadır. Bu arada ekonominin şaha kaktığı yalanlarını atanlar patronların milyon dolarlık vergi borçlarını silerken, işçi sınıfının sırtına yeni borçlar bindirmektedirler. Yetmezmiş gibi emekçilerin vergileri savaşa, silaha akıtılmaktadır. İktidar 2023 yılında bir önceki yıla kıyasla neredeyse yüzde 100 artışla savaşa ve silaha 470 milyar liralık bütçe ayırdı. 2024’te ise yeni bir rekora imza atarak bunu 1 trilyon 133 milyar 500 milyon liraya çıkardı. Bu rakamlar bize bir şeyler anlatıyor. Savaş politikalarına hız veren mevcut rejim, asker ölümlerini de bir siyasi şova dönüştürmeye, toplumu milliyetçilik temelinde kutuplaştırmaya, muhalefeti bu vesileyle felçleştirmeye çalışıyor. “Neden hep yoksulların çocukları «şehit» oluyor?” sorularını bastırmak istiyor. Önümüzdeki süreçte tablonun ağırlaşacağını tahmin etmek zor değildir.
Emekçilerin yaşamları çekilmez hale gelmiştir, ama örgütsüz oldukları için kendilerini çaresiz ve çıkışsız hissetmektedirler. Rejim giderek saldırganlaşmaktadır. Toplumsal muhalefeti sindirmek için yapamayacağı şey yoktur. Marksist Tutum’da Oktay Baran’ın Takiyeci Faşizme Aldanmayalım yazısında vurgulandığı gibi faşizme karşı mücadelenin yolu Meclisin kapısından, burjuva medyanın ekranlarından değil; fabrikalarda, işyerlerinde, işçi mahallelerinde güç kazanarak buralarda militan bir dönüşüm yaratabilmekten geçmektedir.
link: İstanbul/Esenyurt’tan MT okuru bir işçi, Uyan!, 26 Ocak 2024, https://en.marksist.net/node/8177
İşbirlikçi Sendikal Bürokrasiye Karşı Mücadeleyi Örgütlemek Şart!
Zor Günlerde Bir Fikrin ve Eylemin İnsanı Olmak