İnsanlık ilk çağlarda ilerlemek için, yolunu yönünü tayin etmek için gökyüzüne başvurdu. Güneşin doğduğu ve battığı yere baktı, yıldızları takip etti. Yoluna devam eden insanlık daha sonra pusula gibi araçlar geliştirdi ve bu pek çok keşfi sağlayarak insanlığın gelişiminin önünü açtı. Sınıflar tarihinde de belli dönüm noktaları oldu mücadelenin seyrini değiştiren, buzu kırıp suyun yolunu açan. İşçi sınıfı, Marx ve Engels’in insanlığın kurtuluşu için işaret ettiği, sınıflar mücadelesinin ilk nüvesi olan Paris Komününden Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in son nefeslerine kadar enternasyonalist komünist bir çizgide ilerledikleri Alman Devrimi yenilgisine, Lenin ve Bolşevikler önderliğinde karanlıkları yırtarak tarihin ilk muzaffer devrimi olmayı başarmış Ekim Devrimine sayısız öğreti ve deneyimle dolu tarihsel bir külliyata sahip.
Bu külliyata insanlığın ortak yaşamı için ter akıtan, tüm yaşamını komünizm davasına adayan insanlarımızın sayesinde sahip olduk. Adlarını sayamadığımız kadar çok yiğit devrimci burjuvazinin kanlı savaşında sonsuz inançlarıyla gözü pek bir şekilde çarpışarak can verdi. Ocak ayındaysa yas tutmaya utanacak kadar minnet duyduğumuz önderlerimizi kopardılar aramızdan. 15 Ocak 1919’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i, 21 Ocak 1924’te Lenin’i, 28 Ocak 1921’de de Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kaybettik. Bu topraklarda yaşamının sonuna kadar mücadele eden Mustafa Suphi’nin ölüm yerinde “Karadeniz” yazar. 14 yoldaşıyla birlikte Karadeniz’in hırçın sularında Kemalizmin kadroları tarafından alçakça boğdurulmuştur Suphi. Fakat onlardan geriye Suphi’nin şu sözü kalmıştır: “Bütün insanlar ölecek, yeter ki geride kötü bir şey bırakmasın.” Kısa yaşamını toplumun kurtuluşuna adayan Suphi’nin dediği gibi bütün insanlar doğar, yaşar ve ölür elbette. Fakat önemli olan geriye ne bıraktığındır. Mustafa Suphi bu toprakların direngen milliyetçi, Kemalist ideolojisinin karşısında ışıl ışıl parlayan enternasyonalizm bayrağını bıraktı. İşçi sınıfının devrimci önderleri Lenin, Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht devrimci mücadeleye akıttıkları tutkuyla, insana, hayvana, doğaya dair barındırdıkları incelikle, karanlık günlerde diri tuttukları umutla, düşmanın karşısında gösterdikleri dirençle bugünlere, geleceği inşa etmeye ant içmiş devrimci yüreklere yürünmesi gereken bir yol bıraktılar. Üstelik doğruları ve yanlışlarıyla deneyimlerle dolu bir yoldur bu.
İleriye doğru yol almanın en tutarlı davranışı geriye dönüp bakmak ve doğru temellerde adım atabilmektir. Bugün kapitalizmin tarihsel krizi insanlığa dinmeyen acılar yaşatıyor. Dünyanın her yerinde işçi sınıfı aynı çaresizliği hissediyor. Yoksullukla, felâketlerle, savaş ve ölümlerle yüz yüze olan milyonlar bir umut kapısı arıyorlar. Artık katlanılmayacak koşullara isyan eden milyonlar dünyanın pek çok yerinde sokaklara çıkıyor ve o veya bu biçimde bu düzeni istemediklerini haykırıyorlar. Bu düzenden bıkan ama henüz sesini çıkarmaya cesaret edemeyenlerin sayısı ise kuşkusuz daha fazla. Toplumda açığa çıkmayı bekleyen büyük bir değişim arzusu mayalanıyor. Kapitalizmin yoluna olağan devam edemeyeceği ve dünyayı her geçen gün daha karanlık zamanlara götüreceği ise ortada. Burjuva efendiler dün olduğu gibi bugün de sistemlerine sımsıkı sarılmaya, onun ilelebet yaşaması için yeni soluklar aramaya devam ediyorlar.
Burjuvazi tarihsel görevini canhıraş yerine getirmekle meşgulken, kapitalizmin geldiği son noktada insanlığın ve dünyanın geleceğinin enternasyonalist devrimci örgütün yaratılmasına bağlı olduğu gerçeği sınıf devrimcilerinin önünde acil bir görev olarak duruyor. Kaybettiğimiz devrimci önderlerimizi anmanın en iyi yolu onlardan devraldığımız mirasa layıkıyla sahip çıkmaktır. Onların tamamlamaya ömürlerinin yetmediği yolu kendi tarihsel deneyimleri ışığında işçi sınıfının devrimcileri yürüyecektir, biz yürüyeceğiz!
link: İstanbul/Avcılar’dan bir kadın işçi, Ardında Yürünecek Şanlı Bir Yol Bırakanlar , 23 Ocak 2024, https://en.marksist.net/node/8175
Kadının Eşitsizliğinin Kaynağı: Sınıflı Toplumlar