Filistinli sendikalardan acil destek ve dayanışma çağrıları yükseliyor
“Soykırıma varan bu acil durum ancak Filistin halkıyla küresel dayanışmanın kitlesel olarak artmasıyla önlenebilir ve böylece İsrail savaş makinesi dizginlenebilir. İsrail devletinin ve ablukanın altyapısında yer alan şirketlerin silahlanmasını önlemek için dünyanın neresinde olursanız olun acilen harekete geçmenizi istiyoruz. İtalya, Güney Afrika ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sendikaların daha önceki seferberliklerinden ve İtalya’nın 1930’larda Etiyopya’yı işgaline, 1970’lerde Şili’deki faşist diktatörlüğe ve küresel dayanışmanın sömürge vahşetini sınırladığı diğer yerlere yönelik düzenlediği benzer uluslararası seferberliklerden ilham alıyoruz.
İlgili sektörlerdeki sendikalara çağrıda bulunuyoruz:
- İsrail’e yönelik silah yapımını reddedin.
- İsrail’e silah nakletmeyi reddedin.
- Sendikalarınızda bu yönde önergeler çıkarın.
- Özellikle kurumunuzla sözleşmeleri varsa, İsrail’in acımasız ve yasa dışı kuşatmasının uygulanmasına karışan suç ortağı şirketlere karşı harekete geçin.
- İsrail’le tüm askeri ticareti durdurmaları yönünde hükümetlere baskı yapın ve ABD örneğinde olduğu gibi İsrail’e fon sağlamayı durdurmalarını isteyin.
Sendikalardan geçmişte yaptıkları gibi adaletsizlik karşısında seslerini yükseltmelerini ve harekete geçmelerini istiyoruz. Filistin adaleti ve kurtuluş mücadelesinin sadece bölgesel olmadığı, küresel olarak belirlenmiş bir mücadele olduğu inancıyla bu çağrıyı yapıyoruz. Bu, dünyanın tüm mülksüzleştirilmiş ve sömürülen halklarının kurtuluşu için bir kaldıraçtır.”
Filistin halkına çeşitli ülkelerdeki işçilerden destek geliyor
Türkiye’de faşist rejimin baskıları ve sendika bürokratlarının bu baskılara boyun eğmesi, Filistin halkıyla dayanışmak üzere gerçekleştirilen eylemlerin son derece cılız kalmasına neden oluyor. Rejimin korporatif aygıtları olan Hak-İş ve Memur-Sen de Filistin gibi bir konuda bile göstermelik dar eylemlerle yetiniyor. Bu eylemlerde İsrail’le yapılan askeri anlaşmalar ve sınai ortaklıklar doğal olarak hedef alınmıyor, çünkü devlet politikasına ve sermayenin çıkarlarına asla dokunulmak istenmiyor. Öte yandan rejim, Filistin’e destek eylemlerini seçmece bir şekilde yasaklayıp, muhalif kesimlerinkine copla, gazla saldırmaktan geri durmuyor. Filistin halkına duyulan sempatiyi ve İsrail’e duyulan öfkeyi tümüyle kendi kontrolünde yönlendirmek ve kullanmak istiyor.
Nüfuslarının ağırlıklı bölümü Müslüman olmayan ülkelerde düzenlenen savaş karşıtı eylemler ise İsrail’e arka çıkan Batılı hükümetlere basınç bindirmesi bakımından özellikle önem taşıyor. İşçi sınıfının haksız ve emperyalist savaşlar karşısında alması gereken tutumu yansıtan bu eylemlere, söz konusu ülkelerdeki Müslüman göçmenlerin yanı sıra yerli işçi ve emekçiler de yoğun biçimde katılıyor. Milliyet, din, dil temelindeki burjuva tutumların aksine emekçiler ezilen halkların yanında olup onunla dayanışıyor, kendi hükümetlerini bu savaşın parçası olmaktan alıkoymaya çalışıyorlar.
Yüz binlerce emekçinin 7 Ekimden bu yana pek çok eylem gerçekleştirdiği İngiltere’de, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının “İsrail halkıyla dayanışmak” adına Londra’daki Bakanlık binasına İsrail bayrağı asması ve bunu sosyal medya hesaplarından paylaşması sağlık çalışanlarının tepkisiyle karşılaştı. 8 binden fazla sağlık işçisi, bu “tek taraflı dayanışma ifadesinin” kabul edilemez olduğunu açıklayan bir kınama mektubuna imza attı. İsrail’in Gazze’de yaptıklarının açık bir savaş suçu olduğunu dile getiren sağlık çalışanları, “bu savaş suçu, yalnızca Filistinlilerin günlük hayatta kalmaları için gereken temel ihtiyaçlara erişimi sınırlamakla kalmadı, aynı zamanda hastanelerin savaş kurbanlarını tedavi etmesini de zorlaştırdı” diyerek mevcut durumun yıkıcılığına dikkat çektiler. Gazze’deki durumun sağlık hizmeti verilmesini olanaksız hale getirdiğini, onlarca sağlık çalışanının öldüğünü, hastanelerin bombalandığını, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinin tahliye edilmesi emrinin bölgenin güneyindeki sınırlı sayıdaki sağlık kuruluşu üzerinde ciddi bir basınç oluşturduğunu belirttiler. Elektrik, su, akaryakıt engelinin yol açtığı sorunların yanı sıra ilaç, anestezi malzemesi vb’nin de bulunmadığı Gazze’de, sağlık hizmetleri tamamen çökmüş durumda ve bu nedenle on binlerce insanın hayatı ciddi bir risk altında. Mektupta buna da dikkat çeken sağlık çalışanları, İngiltere Sağlık Bakanlığının İsrail’e destek açıklamasını geri çekmesini, İsrail bayrağını indirmesini ve Gazze’deki Filistinli siviller için sağlık hizmetlerini desteklemek üzere harekete geçmesini istediler.
Yunanistan’da on binlerce emekçi Filistin halkına destek için Atina’da yürüdü. Sendikaların, emek örgütlerinin, kadın ve gençlik örgütlerinin çağrısıyla düzenlenen miting sırasında yapılan ortak açıklamada, Filistin halkının katledilmesine yönelik desteklerin durdurulması, Yunanistan’ın İsrail’e gönderdiği savaş gemisinin hemen bölgeden ayrılması, İsrail ve Amerika’ya sunulan kolaylıklara son verilmesi, İsrail devleti ile ekonomik, politik, askeri tüm iş birliklerine son verilmesi, bağımsız Filistin devletinin derhal tanınması çağrısında bulunuldu.
İtalya’da da 20 ve 21 Ekimde, Devrimci Enternasyonalist Eğilim (TIR) ve SI-Cobas sendikasının örgütlediği ve çeşitli komünist yapıların, göçmen örgütlerinin vb. katıldığı eylemler düzenlendi. 20 Ekimde “savaşa, hayat pahalılığına, güvencesizliğe karşı, Meloni hükümetini durdurmak için” bir günlük genel grev çağrısı yapan işçiler, 21 Ekimde de, tüm askeri üslerin kapatılması ve İtalyan birliklerinin yurtdışından çekilmesi yönündeki bir çağrı eşliğinde, savaşa, savaş ekonomisine karşı bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Bu eylemin, İtalyan Hava Kuvvetlerinin tarihi saldırı üssü ve İtalyan uçaklarına monte edilebilecek NATO-ABD atom bombalarının deposu olan Ghedi’de gerçekleştirilmesi de anlamlıydı. 5 bine yakın işçinin katıldığı bu eylemde, enternasyonalist sloganlar öne çıkarken, Ukrayna’da yürütülen emperyalist savaş da, İsrail devletinin Gazze halkını katletmesi de protesto edildi. “İlk ve esas düşman evimizde” diyerek İtalyan emperyalizmini ve Meloni hükümetini hedef alan işçiler, “bütün ülkelerin proleterleri, birleşelim: sömürüden ve savaştan kurtuluşun yolu her zaman ve daima budur” diyerek dünya işçilerine ellerini uzattılar. Japonya, İngiltere, ABD, Güney Afrika, Arjantin ve Almanya’dan işçilerin, komünistlerin mesajlar gönderdikleri bu eyleme, Marksist Tutum da şu dayanışma mesajıyla destek verdi.
Yoldaşlar,
Bütün dünyayı kavuran emperyalist savaşa ve işçi sınıfına yönelik kapitalist saldırılara karşı koymak için proleter-enternasyonalist bir perspektifle yükseltmeye çalıştığınız mücadeleyi Türkiye’den enternasyonalist komünistler olarak selamlıyoruz. “Her iki emperyalist cepheye karşı, uluslararası birleşik işçi cephesi için” ifadesinde somutlanan devrimci Marksist tutumunuzu ve bu mücadeleyi grevlerle destekleme çabanızı özellikle önemli buluyoruz. Toplantınıza bizzat katılamasak da, devrimci duygularımız ve heyecanımız sizlerle birlikte. Başlattığınız türden girişimlerin daha da güçleneceğini umuyoruz.
Milenyum başından bu yana yaşanan emperyalist savaşlar, alevleri giderek artan bir şekilde dünyayı ateşe verdi, Ortadoğu’da, Afrika’da, Ukrayna’da vb. milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, on milyonlarca insanın göç çilesine sürüklenmesine neden oldu. Bizim görüşümüze göre bu savaşlar münferit, yalıtık savaşlar olmayıp, birbiriyle bağlantılıdır, bir süreklilik ve bütünlük oluşturmaktadır. Bu, kendine özgü biçimde yürüyen bir dünya savaşıdır. Şimdi de bu savaşın bir parçası olarak Filistin’in yıkıma uğratılmasına tanık oluyoruz. Yıllardır Ortadoğu’da akan kanın asıl sorumlusu başta İsrail devletine her durumda destek veren ABD olmak üzere bölgede hegemonya mücadelesi yürüten emperyalist güçlerdir. ABD, AB, Rusya ve Çin gibi emperyalist güçlerin ve bölgesel güçlerin izlediği politikalar, bölge halklarını savaş cehennemi içine sürüklüyor.
Küresel emperyalist güçler, bölge güçleri, diğer kapitalist güçler ve yapılar Filistin-İsrail sorunundaki bu yeni alevlenmeyi, kendi çıkarları açısından, kendi tek yanlılıkları içinde çarpıtarak ele almakta ve öyle sunmaktadırlar. Oysa işçi sınıfı ve sınıf devrimcileri, gelişmelere şu ya da bu emperyalist gücün, şu ya da bu burjuva gücün çıkarları açısından yaklaşmayacağı gibi, dinsel, mezhepsel, ulusal perspektiflerle de bakmaz. Bizler tüm bunları aşan, devrimci bir sınıf perspektifiyle ele alıyoruz konuyu. Devrimci işçi sınıfı mazlum Filistin halkının yurdunun adım adım gasp edilmesine ve giderek yurtsuzlaştırılmasına karşı durmuş, Filistin halkının haklı ulusal kurtuluş davasının başından beri yanında olmuştur. Fakat gelinen noktada, Filistin halkının özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşması bile başta İsrailli emekçiler ve bölge emekçileri olmak üzere dünya işçi sınıfının emperyalist ve kapitalist egemenlere karşı yürütecekleri mücadelenin başarısına sıkı sıkıya bağlıdır. Filistinli, İsrailli, Ukraynalı, Suriyeli, Iraklı, Türk, Kürt ya da İtalyan, dünya işçi sınıfı burjuvaziden tümüyle bağımsız, devrimci, enternasyonalist bir perspektifle kapitalizme ve emperyalizme karşı birleşik mücadele bayrağını yükseltmek zorundadır. Sınıfsız, sınırsız, barış ve özgürlük dolu bir dünya ancak böyle bir mücadeleyle mümkün olabilir.
Yaşasın işçi sınıfının kapitalizme ve emperyalist savaşlara karşı uluslararası birliği!
link: Marksist Tutum, Filistin Halkıyla Dayanışma Eylemleri Büyüyor, 25 Ekim 2023, https://en.marksist.net/node/8099
Japonya Radyasyonlu Suyu Okyanusa Boşaltmayı Sürdürüyor
Öğrenci Yurdunda Kaza Değil Cinayet!