Gencecik bir Kürt kadını Jina Mahsa Amini, 13 Eylül günü kardeşiyle Tahran’da yaşayan akrabalarını ziyarete giderken İran “ahlâk polisi” (Gaşt-e Erşad) tarafından durduruldu. Henüz 22 yaşında olan Mahsa, İslami kurallara uygun örtünmediği, saçının bir kısmının göründüğü gerekçesiyle Vozara gözaltı merkezine götürüldü. Kardeşine “eğitim verilip” bırakılacağı söylendi. Fakat Mahsa doktorların verdiği bilgiye göre ağır beyin hasarı aldığı için komaya girdi ve karakoldan hastaneye kaldırıldı. 16 Eylül günü Mahsa’nın ölüm haberi geldi. İran emniyet güçleri hiç de yabancısı olmadığımız bir riyakârlıkla Mahsa’nın karakolda birden fenalaştığını ve kalp krizi geçirdiğini söylediler. İşkenceyi inkâr ettiler.
Mahsa’nın ölüm haberi yoksulluğa, yolsuzluklara, baskı rejimine karşı zaten öfkesi hiç durulmamış İranlı emekçileri tekrar sokaklara döktü. Başta kadınlar olmak üzere İranlı emekçiler 100’den fazla kente yayılan eylemlerle baskıcı rejimi protesto ediyorlar. Kadını erkeğiyle sokaklara dökülen halk “Hamaney’e Ölüm”, “Diktatöre Ölüm”, “Korkmayın, Hep Birlikteyiz”, “Top, Tank, Çatapat, Molla Defolmalı”, “Kız Kardeşimi Öldüreni Öldüreceğim” sloganlarını haykırıyor. Kadınlar bir yas sembolü olarak ama aynı zamanda öfkelerini de anlatmak için saçlarını kesiyor, başörtülerini gösteriler sırasında yakılan ateşe atıp etrafında dans ediyorlar. Kitleler bazı kentlerde devlet dairelerindeki Humeyni ve Hamaney posterlerini indiriyorlar.
İran’da öğrenci birlikleri dersleri boykot kararı alırken, sendikalar da Molla rejimini ve Mahsa Amini’nin ölümünü protesto eden, sokak protestolarını destekleyen açıklamalar yayınladılar. Otobüs işçilerinin genel grev çağrısına öğretmenler sendikası da grev çağrısıyla destek verdi. Esnaf bir protesto şekli olarak kepenk kapattı. İran’da öldürülen bir Kürt kadın için böylesine yaygın protestoların olması, Yezd, Kum ve Meşhed gibi rejime yakın kentlerde de protestoların olması rejimin çok geniş halk kesimlerinin tepkisine maruz kaldığını gösteriyor. Rejim ise katliamın hesabını vermek yerine protestocuları “dış güçler”, “emperyalist güçlerin ajanı” olmakla suçluyor. Devrim muhafızları ve Besic milislerinin halka saldırıları sonucu aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 60’a yakın insan hayatını kaybetti. İnternete ulaşım devlet tarafından engelleniyor.
Zulmün olduğu yerde ona karşı direnenler de mutlaka vardır. İran’da kadınların örtünmesi zorunluluğu İslami bir kural olmanın ötesinde rejimin kendini dayatma sembolü olmuş durumda. Fakat kadınlar son dönemlerde giderek yaygınlaşan bir biçimde bu dayatmaya karşı mücadele ediyorlar. Son olarak 21 Temmuz gününün rejim tarafından “Tesettür ve İffet” günü ilan edilmesi kadınların zaten var olan öfkesini daha da arttırdı. Kadınlar sosyal medya paylaşımlarıyla, sokaklarda başörtülerini çıkararak yaptıkları eylemlerle başörtüsü dayatmasını protesto etmeye devam ediyorlardı.[*] Mahsa’nın katledilmesi öfkenin ve tepkinin bu kez çok daha geniş bir toplumsal kesime yayılmasının yolunu açtı.
Mahsa Amini’yi tutuklayan “ahlâk polisi” (tam tanımı “ahlâki emniyet polisi”) kadınların yaşam tarzını denetlemek için kurulmuş bir polis birimi. Rejimin sopalarından biri olan bu polisler, sokak, cadde, park, yeşil alan, kafe, restoran, sinema, tiyatro gibi toplumsal alanlarda devriyeye çıkıp giyimini uygun bulmadıkları, hal ve hareketlerinden şüphelendikleri kadınları durdurup önce sorguya çekiyorlar. Gerekli görürlerse de tutuklayıp “eğitim” alması için “kursa” gönderiyorlar. Montun kısa olması, önünün kapalı olmaması, tırnakların ojeli olması, bir erkekle yürüyor olmak İranlı kadınların “ahlak polisi” tarafından durdurulup sorgulanma nedenleri olabiliyor. İranlı kadın ve erkekler bu uygulamadan o kadar bunalmış durumdalar ki bir şekilde “ahlâk polisi”yle karşılaşmamak için geliştirilen bir cep telefonu programı bile var. Kullanıcılar Gerşad isimli bu programa “ahlâk polisi”nin konumunu giriyor, bu sayede diğer kullanıcılar devriyelerin olduğu yerden uzak durarak bu aşağılık uygulamaya o sefer için maruz kalmamış oluyor. Uygulama yasaklanmış olmasına rağmen 50 bin kullanıcıya ulaşmış.
İran rejimi toplumsal meşruiyetini yitirip sarsılmaya başladıkça yumuşamak yerine sertleşme yoluna gidiyor. Egemenler aksinin böylesi bir diktatörlüğün sonu olacağını biliyorlar. Bu yüzden Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi kendinden önceki Cumhurbaşkanlarına göre İslami kurallar konusunda daha katı bir tutum sergiliyor. Teokratik bir kapitalist devlet olan İran’da işçi sınıfı hareketi, mücadeleci işçiler, sendikalar, sosyalistler ve komünistler ağır baskı altındalar. Rejimin politikalarına karşı yürütülen her türlü muhalefet emperyalistlerle iş birliği yapmakla, hainlikle, İslam düşmanlığıyla yaftalanıyor. Her türlü hak arama mücadelesi şeriat kanunlarıyla cezalandırılıyor. İran İslam Cumhuriyeti rejimi altında siyasal, sendikal, cinsel özgürlükler baskı altında. Fakat bütün bu baskı ve zulme rağmen İran işçi sınıfı, emekçi halk kitleleri, emekçi kadınlar ve özgür bir gelecek isteyen gençler her fırsatta sokaklara çıkıp seslerini yükseltiyor. Ve her defasında protestolar daha fazla rejimin temellerini hedef alıyor.
Bugün İran’daki halk protestoları Mahsa Amini’nin katledilmesi sonrasında patlak vermiş olsa da aslında bir birikimin sonucu. İranlı emekçiler geçmiş yıllarda da elektrik kesintileri, kuraklık, yüksek enflasyon, yolsuzluklar ve baskıcı rejime karşı defalarca sokaklara çıktılar, günler süren gösteriler yaptılar, grevler örgütlediler. 2017 yılından itibaren bu protestoların yaygınlığı arttı ve emekçilerin talepleri de daha siyasallaştı. Ekonomik talepler siyasi taleplere evrilmeye başladı. Zamlar, hayat pahalılığı, kötü yaşam koşullarına karşı başlayan protestolar İran İslam Cumhuriyeti adı altında iktidarı elinde tutan İran sermayesiyle bütünleşmiş Molla rejimine yöneldi. İslam adına kurduğu baskı rejimiyle işçi sınıfını, İran’ın tüm doğal kaynaklarını kapitalizmin hizmetine sunan, doğayı hunharca katlettiği için kuraklığa neden olan, yolsuzluk batağına batmış, grevleri yasaklayan Molla rejimine geniş emekçi kitlelerin artık tahammülü yok.
İran toplumu 43 yıldır iktidarda olan Molla rejimi altında şeri hükümlerle yönetildi. Eğitim, kültür, hukuk gibi toplumsal yaşamı belirleyen normlar buna göre şekillendi. Yeni kuşaklar bu kurallar bütünü içinde yetişti. İran halkı dünyanın geri kalanından ama özellikle Batı toplumlarından koparılmak istendi. Demokrasi, cinsiyet eşitliği ve benzeri kavramlar günah, şeytan işi olarak ilan edildi. Emperyalist Batı’nın kimi değerlerini sahiplenmek en büyük günahlardan sayılıyor, ama ne hikmetse emek sömürüsü, hırsızlık, yolsuzluk, doğa talanı Molla rejimiyle bütünleşmiş kapitalistlere mubah! İran’da protestolara katılan kadın ve gençlerin direncine, taleplerine baktığımızda Molla rejiminin saltanatı sürsün diye yarattığı baskı rejiminin özgürlük ve eşitlik taleplerini, insanlığın ileriye doğru ilerleyişini boğamadığını görüyoruz.
İran halkı dün cesaretle sokaktaydı, bugün de sokakta. İranlı emekçiler, işçiler, kadınlar ve gençler ekmek ve özgürlük diye haykırıyorlar. Baskı, zulüm ve sömürüye karşı isyan eden diğer ülkelerde olduğu gibi İran işçi sınıfının da ihtiyacı, grevlerle, protesto eylemleriyle yükselen toplumsal hareketi sınıfsal bir zeminde birleştirecek ve işçi sınıfını Molla rejimiyle birlikte kapitalizmi de yıkıp kendi iktidarını kurmaya yönlendirecek devrimci bir önderliktir. 1979’da Şah’ı yıkan İran Devrimi 2,5 milyon işçinin grevde olduğu bir toplumsal-siyasal atmosferde gerçekleşti ve buna rağmen İran solunun hatalı tutumları nedeniyle devrim Humeyni liderliğindeki Mollalar tarafından çalındı.
Uzak ve yakın tarihten çıkarılacak çok ders var. Baskıcı rejimler, savaşlar ve bölgesel çatışmalar altında yaşamı zehir olan İran ve Ortadoğu işçi sınıfının kaderi dünya işçi sınıfının kaderinden bağımsız değildir. Enternasyonal hedeflerle birleşen işçiler tüm dünyada baskı, zulüm ve sömürüye son verecekler. O zaman Mahsa’ların, Floyd’ların, Alan’ların ve Türkiye’de katledilen nicesinin hesabı sorulacak.
[*] İranlı Kadınlar Özgürlük İstiyor!, 31/7/2022
link: Meral İnci, Mahsa Amini’nin Katledilmesi İranlı Emekçileri Sokağa Döktü, 27 Eylül 2022, https://en.marksist.net/node/7760
Emek ve Özgürlük İttifakı: “Hep Birlikte Başaracağız”
“Marksizm Hastaları İyileştirecek” ve Frida Kahlo