Fas’ın en büyük kenti Casablanca filmlere konu olmuş bir kenttir. Ama 27 Nisan günü yaşanan bir olayla bu kent filmlerin değil, insanlığa kapitalizm tarafından çektirilen acıların sahnesi oldu. 155 işçinin çalıştığı bir yatak fabrikasında çıkan yangında 55 işçi yanarak hayatını kaybetti. Birçok yaralının da olduğu yangından sonra, kurtulabilenler ölen arkadaşlarının yanmış cesetlerini sırtlarında taşıyarak fabrika dışına çıkardılar.
Yatak malzemeleri, elyaflar, kumaşlar… Nasıl da çabuk tutuşuverir öyle değil mi? Peki yangın riskinin bu kadar yüksek olduğu bir fabrikada nasıl oluyor da işçiler kurtulabilmek için birbirlerini ezmek zorunda kalıyor ve nasıl oluyor da 55 işçi diri diri yanarak can veriyor? Olası bir yangında duruma müdahale edecek donanımlı bir ekip ve işçilerin fabrikayı güvenli bir biçimde tahliye edebilecekleri acil durum çıkışları yoksa ve işçiler koruyucu kıyafetler giymiyorlarsa, tehlikeli durumlara karşı bir dizi eğitimden geçirilmemişlerse bu feci sonuca elbette davetiye çıkarılmış oluyor. Yangın ne sebeple çıkmış olursa olsun işçi sağlığı ve işçi güvenliği kurallarına uymadan üretim yaptırılıyorsa, bu katliamın sebebi yangın değil patronlardır. Asıl katil alevler değil patronlardır. Fas’ta yaşanan bu olay işçilerin patronların kârı uğruna tüm dünyada nasıl dizginsiz bir sömürüyle ve en tehlikeli koşullarda çalıştırıldıklarını, yanmış insan bedenleri ve acının kör bir bıçak gibi oyduğu yüreklerden kopup gelen feryatlarla anlatıyor.
Biz işçiler için basit güvenlik önlemleri almaktan bile kaçınan, bizi diri diri yanarak ölüme gönderen aşağılık kan emiciler sürüsü patronlar! Bir avuçsunuz, bir avuç! Hep sizin için çalışmamız; hep sizin için akan terimiz; kanımız, canımız hep sizin için. Fabrikada bizi yakan ateşsiniz. Depremde başımıza çöken duvarsınız. Savaşta başımıza yağan bombasınız. Madende göçüksünüz. Tersanede çürük iskelesiniz. Gökyüzünde atom bulutusunuz, çayda radyasyon. Hapishanede darağacı, su altında mülteci taşımış batık tekne, hastanede can pazarı, mitinglerde keskin nişancı katillersiniz. Fas’ta yangın, Almanya’da gaz odası, Vietnam’da kaplan kafesi, Ruanda’da palasınız. Bizim acımızsınız, sefaletimiz ve katilimizsiniz. Siz bizim azrailimizsiniz! Ellerinizden kanımız damlıyor, kanımız! Casablanca yanmış insan eti kokuyor. Onları, işçi kardeşlerimizi siz yaktınız!
Behey katiller sürüsü, behey leş yiyiciler! Sonsuza kadar yaşamaz krallar da, cellâtlar da. Hepsinin vardır bir mezar kazıcısı. Behey sömürücüler, behey patronlar sınıfı, şunu bilin ve emin olun ki sizin de mezar kazıcınız bir gün ayağa kalkacak ve görevini yerine getirecek. Yarattığınız kan deryasında boğacak sizi. Sanmayın ki saltanatınız baki. Sanmayın ki yaka yaka bitirebilirsiniz bizi. Yarattığınız bataklıkla beraber yeryüzünden sizi biz sileceğiz. Bizim yaratacağımız gelecekte sizin yeriniz yok. Bir gün insanlığın çektiği tüm acıların hesabını soracağız sizden. Şan olsun o kızıl güne! Selam olsun insanlığın kurtuluşu için yol yürüyen, ter akıtan yiğitlere!
link: Kartal’dan bir kadın işçi, Fas’ta 55 İşçi Yanarak Can Verdi, 28 Nisan 2008, https://en.marksist.net/node/1783
Ekonomik Kriz Derinleşiyor
1 Mayıs ve Burjuva Demokrasisinin Sahtekârlığı