![](https://en.marksist.net/sites/all/modules/print/icons/print_icon.png)
![](https://en.marksist.net/sites/all/modules/print/print_mail/icons/mail_icon.png)
Attachment | Size |
---|---|
![]() | 3.29 MB |
![]() | 3.27 MB |
İngiltere’de 2010’ların başında patlak veren “ajan polisler” skandalı 10 yılı aşkın bir süredir ardı ardına ortaya serilen ifşalar ve bunların beraberinde getirdiği kamuoyu baskısı nedeniyle burjuva basının ve hükümetin örtbas etme çabalarına rağmen gündemde kalmaya devam ediyor. Şu ana dek ortaya çıkan bilgiler, 1960’lardan 2000’lere uzanan 40 yılı aşkın süre boyunca İngiliz devletinin çok sayıda politik grubun içine 140 gizli polisi sızdırdığını ortaya koyuyor. Yalnızca sosyalist örgütleri değil, aynı zamanda çevre ve hayvan hakları için mücadele eden grupları da kapsayan sızma ve manipülasyon faaliyetlerine dair açığa çıkanlar, burjuvazinin demokrasinin beşiği olarak lanse edilen bir ülkede dahi bizzat kendi yazdığı kanunlarda yer alan en temel hak ve özgürlükleri pervasızca ayaklar altına alabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Devrimci faaliyet yürütenler açısından önemli dersler barındıran ajan polisler skandalının ortaya koyduğu bir diğer gerçek ise örgütlerden bazılarının polis ajanları konusunda diğerlerine nazaran çok daha fazla zaaf göstermiş olması. En çok ajan sızan örgütlerin başında beklenebileceği üzere giriş bariyerleri en düşük, kitle kuyrukçuluğu ile malul çevreler geliyor. Her yönüyle ibretlerle dolu olan ajan polisler skandalının, genelde burjuva devlet mekanizmasına, özelde ise İngiliz devletine dair yanılsamalara ve ham hayallere sahip olanlarda şaşkınlık yaratması mümkündür. Ancak Soğuk Savaş süreci başta olmak üzere geçmişte NATO ve onun bünyesinde faaliyet yürüten Gladio gibi “cephe gerisi” örgütlenmelerin ipini ABD emperyalizmiyle birlikte elinde bulunduran, hatta ABD’ye bu konularda akıl hocalığı yapan İngiliz emperyalizminin geçmişini bilenler açısından ortaya saçılan bilgiler hiç de şaşırtıcı değil. İçinde bulunduğumuz Üçüncü Dünya Savaşı sürecinin alevlerinin yayıldığı ve buna paralel olarak burjuva rejimlerin giderek artan biçimde otoriterleşmeye, hatta faşizme meylettiği mevcut tablo, burjuvazinin geçmişte devrimci mücadeleyi sabote etmek adına giriştiği saldırı ve tertiplere yakından bakmayı elzem hale getiriyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da kurulan ve kamuoyunda Gladio ya da kontrgerilla gibi adlarla anılan cephe gerisi yapılanmaların faaliyetleri bu bakımdan önemli dersler barındırıyor. Bu faaliyetlerin genel mantığını kavrama çabasının bir ürünü olan bu yazıda, burjuvazinin sömürü çarkının bekası uğruna kendi yasalarını çiğneme pahasına devreye soktuğu kontrgerilla yapılanmaları ağırlıklı olarak İtalya ve Türkiye örnekleri üzerinden ele alınacak ve geçmişte yaşananlar ışığında bazı temel prensiplere değinilecektir.
![Share](/sites/mtw7/files/pictures/icons/share.png)
link: Aydın Emekçi, Burjuva Devletin Karanlık Yüzü, 31 Ocak 2025, https://en.marksist.net/node/8430