Faşist rejimin, belediyelerde halk iradesini gasp operasyonu, 22 Kasım akşamı Dersim ve Ovacık’a atanan kayyumlarla ve Dersim Belediyesi Eş Genel Başkanı Birsen Orhan’a ilişkin gözaltı kararıyla devam ediyor. Rejim yıllardır sandıkta kaybettiği belediyeleri zorbalıkla ele geçirme stratejisiyle Kürt halkının iradesine saldırıyor. Seçimlerin çoktandır göstermelik yapıldığını da belediye başkanlarını haksız, hukuksuz suçlamalarla görevden alıp hapse tıkarak gösteriyor.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinin hemen ardından rejim Van Belediyesine kayyum atamış, fakat büyük bir halk direnciyle karşılaşıp geri adım atmıştı. Ne var ki bu geçici geri çekilmeyi Haziran ayında Hakkâri Belediyesine kayyum atanması takip etmişti. O günlerde yayınladığımız yazımızda, rejimin bunları genel bir hareket planı doğrultusunda yaptığının görüldüğünü belirterek şöyle demiştik:
“31 Mart seçimleri sonrası belli bir süre halkı oyalama taktiği izlendi. Normalleşme ve yumuşama söylemleri dört bir kanaldan yayıldı. Rejimin seçimlerde aldığı yenilginin onu daha yumuşak olmaya iteceği yanılsaması pompalandı. CHP’nin de bu plana dâhil edilmesiyle, toplumda bir şaşalama hali üretildi elbirliğiyle. Bu taktiğin temel güdüsü, seçimlere yansımış olan halkın yükselen hoşnutsuzluk ve tepkisini pörsütmekti. Nitekim halkın 31 Mart seçim sonuçlarından kaynaklanan heyecanı söndüğü ölçüde militarist-faşist baskı politikalarının gaddar yüzü daha belirgin biçimde su yüzüne çıkmaya başladı.
“Kobanê davasının sonuçlandırılması, yeni Kürt belediye başkanlarına derhal soruşturmaların açılması ve son olarak Hakkâri Belediye Başkanının görevden alınıp yerine kayyum atanarak yeni bir kayyumlaştırma dalgasına start verilmesi bu faşist politikaların esasen bir boyutunu oluşturuyor. Diğer boyutunu ise sınır ötesi harekâtların genişletilmesi ve hem buna hem de içerideki baskılara karşı doğabilecek tepkilere dönük hazırlıklar oluşturmaktadır.”[*]
Nitekim bu hazırlıklar dört bir koldan devam ettirilirken, 31 Ekimde, CHP’nin “kent uzlaşısı” adı altında DEM Partiyle gerçekleştirdiği ittifak sayesinde kazandığı Esenyurt Belediyesine, dört gün sonra da DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanlıklarına kayyum atandı.
DEM Partili Dersim ve CHP’li Ovacık Belediyeleriyle devam eden bu yeni dalganın, bu kez de Kürt sorununun çözümü doğrultusunda adım atılacağı izleniminin verildiği bir süreçte gelmesi dikkat çekicidir. İlk dalga CHP’yle “normalleşme, yumuşama” laflarının havada uçuştuğu günlerde gelirken, sonuncusu DEM’e uzatılırmış gibi yapılan elin altına gizlenen demir yumrukla gelmiştir.
Rejimin çok boyutlu hareket planının temel ayaklarından birini, daha önce de dile getirdiğimiz gibi muhalefetin pasifize edilmesi oluşturuyor. Milli birlik ve beraberliğin hayati önemde olduğundan dem vurarak kendisine payanda etmeye çalıştığı muhalefeti, sersemlemesini fırsat bilerek darbeliyor. Her gün DEM Parti büroları basılıp Kürt siyasetçiler tutuklanıyor, gazetecilere olmadık suçlamalarla davalar açılıyor, CHP eski Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve İBB Başkanı İmamoğlu hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla on yılı aşan ceza istemleriyle davalar yürütülüyor. Rejim, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik olarak da soruşmalar başlatarak kayyuma giden sürecin düğmesine basmıştır.
Tüm bunlara rağmen faşist rejimin toplumsal muhalefetin sesini mutlak olarak kesememenin sıkıntısını yaşadığı da açıktır. Nitekim birkaç hafta önce başlayan yeni kayyum darbesine tepkiler devam ederken, buna Dersim ve Ovacık protestoları da eklenmiş durumdadır. Dersim halkının, iradesine sahip çıkarak protestolara başlaması karşısında Valilik, tüm açık ve kapalı alanlarda yapılacak gösteri ve eylemlerin 10 gün boyunca yasaklandığını duyurmasına rağmen protestolar Dersim’de ve pek çok ilde devam ediyor.
Başta DEM Parti ve CHP olmak üzere siyasi partilerden ve demokratik kitle örgütlerinden de tepkiler yükseliyor. CHP Genel Başkanı Özel kayyum atamalarını eleştirirken, tüm belediye başkanlarını toplantıya çağırma kararı aldıklarını açıkladı.
Dersim’de siyasi partilerin yaptığı ortak açıklamanın ardından Dersim Belediyesi önünde toplanan kalabalığa seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “kayyum darbedir, kayyum hırsızlıktır, kayyum irade gaspıdır, kayyum seçme ve seçilme hakkımızı elimizden almak demektir” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dersim sokaklarından cümle âleme bir kez daha duyuruyoruz. Bir yandan küçük ortakları Kürt sorununu çözelim diyecek, öte yandan kayyum atayarak bize diz çöktürecekler. Öyle bir dünya yok, öyle bir gerçeklik yok. Bizler kayyum rejimi ortadan kalkmadığı sürece, kayyum rejimi kendini lağvetmediği sürece, bu yasa muhalefetin de önerdiği kanun teklifi ile ortadan kalkmadığı sürece mücadele etmeye devam edeceğiz.”
“Bütün Türkiye’ye çağrımız; gelin faşizme karşı omuz omuza mücadele edelim. Kayyım rejiminden, bu beladan hepimiz kurtulmak zorundayız. O yüzden safları daha fazla sıklaştırma zamanı. Daha çok yan yana durma, daha çok dayanışma, demokratik zeminde mücadelemizi büyütme zamanı. O yüzden gelin dayanışmamızı daha çok büyütelim.”
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB de “Kayyum politikasından vazgeçin! Halkın iradesine saygı gösterin!” başlıklı bir ortak açıklamayla kayyum atamalarını protesto etti.
“Siyasi iktidar sandıkla gelenin sandıkla değil, kararnameler ile gittiği bir düzeni kalıcı hale getiriyor” denilen açıklamada, kayyum atamalarının tümüyle siyasi bir operasyon olduğu dile getirilerek şöyle devam edildi:
“Siyasal iktidar tüm demokratik hakları birer birer ortadan kaldırıyor. Artık kazanamadıkları seçimlerin sandık sonuçlarını tanımayacaklarını bu antidemokratik uygulamalarıyla açık açık ilan etmektedirler. Bu tehlikeli anlayışa karşı demokrasinin ve cumhuriyetin temellerinden olan seçme ve seçilme hakkını açık ve tavizsiz biçimde savunarak bu karanlık döneme son vermek her yurttaşın ve bizlerin görevidir.”
Barolar Birliği de yaptığı açıklamada, “yaşanan gelişmeler, başta düşünce ve ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme hakkı olmak üzere anayasal hak ve özgürlüklerin soruşturulma veya yargılanma endişesi olmadan kullanımının neredeyse imkânsız hâle geldiği bir ortamın varlığını daha da ağır bir şekilde hissettirmektedir. Anayasal demokrasilerde hak ve özgürlükler esas, sınırlamalar istisna iken; sınırlamanın esas, hak ve özgürlük kullanımının ise istisna gibi değerlendirildiğine tanıklık ediyoruz” diyerek “anayasal düzen” bakımından son derece vahim bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu dile getirdi.
Rejimin saldırıları karşısında emekçilerin ve Kürt halkının direnci ve mücadelesi belirleyici olacaktır. Bu saldırıların boşa çıkarılması için işçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini çok daha kararlı bir şekilde öne çıkarmak gereklidir. Bu rejimin yıkılması da bu zemin üzerinde yükseltilecek olan emek cephesinin mücadelesinden geçmektedir.
link: Marksist Tutum, Rejimin Kayyum Saldırısı Dersim’e Uzandı, 23 Kasım 2024, https://en.marksist.net/node/8386
Faşist Demagoji Ancak Örgütlü Mücadeleyle Alt Edilebilir
Tanıklıklardan “Savaş ve Açlar”