Somali son dönemlerde Türkiye’nin gündemine çeşitli vesilelerle girmeye ve görünür olmaya başladı. Türkiye kamuoyunun bir kısmı Somali’yi motokurye cinayeti ile sınırlı bir gündem ve Afrika’da uzak bir ülke olarak bilse de rejim tarafından artık Somali meselesi bir “iç mesele” olarak görülüyor neredeyse!
En yoksul ülkeler sıralamasında beşinci sırada yer almasına rağmen, deniz ticaret yolları üzerinde olması, Arap yarımadasının hemen karşısındaki konumu ve Doğu Afrika’ya başlangıç noktası olması nedeniyle Somali stratejik öneme sahip bir ülke. Hint Okyanusu kıyıları açıklarında zengin petrol rezervleri olduğu tahmin ediliyor ve birçok ülke, birçok petrol tekeli gözünü bu bölge üzerine giderek daha fazla dikmeye başlamış durumda.
Somali 1991 yılında Siad Barre liderliğindeki askeri yönetimin devrilmesinden sonra uzun bir süre istikrarsızlık yaşadı. 2007’den bu yana El Kaide bağlantılı radikal İslamcı Eş-Şebab örgütünün saldırılarıyla son yıllarda giderek şiddetlenen çatışmalı bir ülke durumunda. 2017’de başkent Mogadişu’da bombalı saldırı yapılmış en az 512 kişi ölmüş, 316 kişi yaralanmıştı. 2022 Ekiminde de yine Mogadişu’da Eğitim Bakanlığı önünde iki bombalı saldırı gerçekleştirilmiş, en az 100 kişi ölmüş, 300 kişi de yaralanmıştı. Her iki saldırıyı da hükümeti devirerek şeriat kurmayı hedefleyen Eş-Şebab örgütü üstlenmişti. Ülkede yaşanan çatışmalı ortamın yanı sıra meydana gelen kuraklıklar, şiddetli seller ekonomiyi içinden çıkılmaz hale getiriyor. 2022’de ülke son 40 yılın en kötü kıtlığı nedeniyle zor dönemler geçirdi. Dolayısıyla tüm bu yaşananlar ve Somali’nin jeopolitik konumu çeşitli emperyalist güçler açısından ülkeye müdahale olanağı veriyor.
Somali ve Türkiye ilişkileri ne durumda?
Türkiye 2011 yılında Somali’yle “insani ortaklık” olarak başlattığı ilişkilerini kısa sürede stratejik bir ortaklığa dönüştürdü. O zamandan bu yana Somali’ye yapılan ekonomik ve altyapı desteği, askeri desteği de kapsayacak şekilde genişledi. Türkiye’de rejim Somali devletinin yaşadığı sıkışmışlığı ve sorunları, Afrika kıtasında “Arap Baharı” öncesinde ulaştığı popülaritesini yeniden arttırmak için fırsata dönüştürdü. Türkiye Somali’yle ilişkilerinde şunları hedefliyordu: Uluslararası görünürlük kazanmak, çatışma ve çatışma sonrası senaryolara müdahil olma becerilerini test etmek, Doğu Afrika’yı pazar alanına dönüştürmek. Bu emellerine ulaşmak için Somali’ye kol kanat geren Türkiye Somali’de önemli bir rol oynuyor. Türk şirketleri tarafından yönetilen Mogadişu limanı ve havaalanının 2014’te yeniden açılmasıyla Somali’deki ekonomik durum önceki on yıla oranla gelişme gösterdi. Mogadişu Uluslararası Havalimanı Türk firmalar tarafından işletiliyor. Mogadişu Limanının işletmesi de 2014’ten beri Albayrak Grubunda bulunuyor.
2017’de Somali’de denizaşırı en büyük askeri eğitim tesisi olan TÜRKSOM Askeri Eğitim Kampını kurduğundan bu yana TSK Somali ordusunu eğitiyor. Üste, Somali ordusunun özel birimlerinden biri olan Gorgor Tugayları eğitiliyor, lojistik destek sağlanıyor ve aynı zamanda ulusal orduya da hava desteği veriliyor. Bölgede bir Türk askeri karakolu olarak hizmet görüyor. 2022’de Türkiye, Avrupa Birliği ve ABD’nin de dâhil olduğu bir ortaklıkla Somali Ulusal Ordusunun eğitimi sorumluluğunu üstlenmiş oldu.
Türkiye, Afrika Boynuzu’ndaki nüfuzunu geliştirmek, Kızıldeniz’e erişim sağlamak amacıyla Somali’yle askeri, siyasi ve ekonomik ilişkileri daha da geliştirmek için bu yönde her türlü hamleyi yapmaktan geri durmuyor. Kasım 2020’de Somali’nin IMF’ye olan borcunun 3,5 milyon dolarını ödeme kararını almaktan bile çekinmedi! BM Güvenlik Konseyi 1992 yılından bu yana Somali’ye silah ambargosu uyguluyordu. Kasım 2022’de Türkiye dâhil bazı ülkelerin bu durumdan muaf tutulmasının ardından Türkiye, Somali’ye İHA ve SİHA satmaya başlayarak Eş-Şebab’a karşı üstünlük kurmasını sağladı. Hem bu ülke hem genel olarak Afrika, Türkiye’nin son zamanlarda ciddi atılımlar yapan savaş sanayiinin ihracatında önemli bir pazar bölgesi haline gelmiş durumdadır. Birçok Türk şirketi ve “yardım” kampanyalarıyla faaliyet yürüten çeşitli tarikatların uzantısı olan kurumlar Somali’den başlayıp Afrika’ya yayılmaya çalışıyor. THY gibi büyük ulusal markalar Somali’ye bağış kampanyaları düzenliyor.
Şubat ayı sonunda Somali, ABD ve Türkiye arasında bir anlaşma imzalandı. Somali hükümetince bu anlaşma ABD’nin gözetimindeki beş askeri üssün inşası ve Türkiye ile bir savunma anlaşması olarak duyuruldu. Anlaşmaya göre, Türkiye, Somali karasularını on yıl boyunca koruyacak ve deniz kaynaklarının gelişimine katkıda bulunacak. Bu anlaşma Türkiye’nin Somali donanmasını eğitmesini, desteklemesini ve 3333 kilometrelik kıyı şeridinin güvenliğini “yabancı müdahalelere” karşı korumasını taahhüt ediyor. Böylece bu anlaşma Türkiye ve Somali işbirliğini daha üst bir boyuta taşımış oldu. ABD, 1993’teki Mogadişu savaşı olarak bilinen savaşta askerleri öldürüldükten sonra Somali’yi elinden kaçırmış, ancak Kızıldeniz’de artan tehlikelerin ardından, Eş-Şebab’a karşı savaşta yardım kisvesi altında, Somali konusundaki tutumunu değiştirmiştir.
Türkiye ve Somali bir süredir bu anlaşma üzerinde çalışıyordu ancak son dönemlerde bölgede yaşanan bazı gelişmeler anlaşmanın zamanlamasını etkiledi. Bu, Somali ile Etiyopya arasında gerilimin arttığı bir dönemde geldi. Zira 1 Ocak 2024’te Somaliland ile Etiyopya arasında bir mutabakat zaptı imzalandı. Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bir bölgenin önemli bir parçası olan Somaliland, 1991 yılında Somali hükümetiyle bağlarını kopararak bağımsızlığını ilan etmişti. Somali devleti o tarihten bu yana Somaliland’in bağımsızlığını kabul etmiyor. Afrika Boynuzu’nda şok etkisi yaratan bu anlaşma, Etiyopya’nın Aden Körfezi sularında 20 kilometrelik stratejik bir koridor, ticari bir liman ve askeri güçleri için bir deniz üssü elde etmesini öngörüyor. Bu anlaşma denize kıyısı olmayan Etiyopya’nın deniz ticaretinde Cibuti ve Eritre’ye olan bağımlılığından kurtulması için stratejik hamle anlamına da geliyor. Somaliland ise bağımsız bir devlet olarak uluslararası alanda tanınmasına bir fırsat olarak görüyor bu gelişmeleri. Nitekim, Etiyopya bir deniz limanını geçici olarak vermesi karşılığında Somaliland’in bağımsızlığını tanımayı kabul ettiğini açıkladı. Somaliland dünya deniz taşımacılığının neredeyse %15’inin geçtiği büyük bir deniz şeridi olan Bab’ül Mandeb Boğazı’nın girişine yakın bir konumda yer alıyor. Ancak Tayvan dışında, ticari ilişkileri olmasına rağmen hiçbir devlet son gelişmelere kadar bu ülkenin bağımsızlığını tanımamıştı. Dolayısıyla bu mutabakat Somaliland’i topraklarının bir parçası olarak gören Somali devletini fena halde kızdırdı. Türkiye, ABD, Somali arasındaki anlaşmada Aden Körfezi’ne erişim çabası olan Etiyopya’nın ayrılıkçı Somaliland bölgesiyle ortaklık kurmasını engelleme çabası da var. Bu üçlü arasındaki anlaşma aynı zamanda Husilerin Gazze’deki savaştaki gelişmelere bir tepki olarak Batı gemilerine yönelik saldırılarıyla aynı zamana da denk geldi.
Bu arada Somali yalnızca Türkiye’nin değil bölge ülkelerinin ve çeşitli emperyalist güçlerin de gündemine daha fazla girmeye başladı. Aynı zamanda Afrika Boynuzu’nun siyasi dinamikleri de değişiyor. Etiyopya ile Somali arasında artan gerilimler, bölgesel ve bölge dışı aktörlerin yer aldığı yeni koalisyonların veya kamplaşmaların oluşmasına yol açıyor. Denize erişimleri ve bölgede denizcilik faaliyetleri nedeniyle Somaliland ve komşuları Eritre ve Cibuti çeşitli emperyalist devletler açısından ilgi odağı haline gelmeye başlamış durumda. Cibuti’de Çin, Fransa, İtalya, Japonya ve ABD’nin askeri tesisleri bulunuyor. Çin, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Eritre’ye ilgi gösteriyorlar. Afrika boynuzu söz konusu olduğunda BAE başat aktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Hem Türkiye’nin hem Somali’nin bu ülkeyle ilişkileri var. Berbera ve Bosaso gibi iki önemli Somali limanını yöneten ve Somali Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud’un en önemli destekçilerinden olan BAE, Somali için ekonomi ve güvenlik açısından önem taşıyor. BAE bölgede giderek daha aktif ve etkili olmaya çalışıyor. 2014’ten 2020’ye kadar Kızıldeniz bölgesinde BAE ile sert bir rekabete giren Türkiye’deki rejim bu siyasetten çark edip ilişkinin dengelerini değiştirerek, son üç yılda BAE’nin Türkiye ekonomisini doğrudan yatırımlarla desteklemesini sağladı. BAE özellikle Etiyopya ve Eritre gibi ülkelerde nüfuz sağlamak için her iki ülkede de büyük yatırımlar yaparak Afrika Boynuzu’nda önemli bir güç olmaya çalışıyor. Ancak BAE’nin desteklediği Etiyopya-Somaliland anlaşması gibi gelişmeler bölgede giderek daha aktif hale gelen Türkiye ile BAE arasında yeni gerilimler yaratma potansiyeli taşıyor.
Türkiye’deki rejim, oldukça sıkıntılı ve büyük çatışmaların yaşandığı bölgelerde, Suriye’de, Libya’da, Ortadoğu’da olduğu gibi Somali’de de yaşanan çatışmalarda, emperyalist emelleri doğrultusunda taraf oluyor. Somali’ye yapılan maddi desteklerle, açılan kredilerle, satılan İHA ve SİHA’larla ve çeşitli askeri desteklerle emperyalist amaçlarını ortaya koyuyor. Rejimin Somali özelinde Afrika’da attığı adımlar bölgenin çatışmalı dinamiği ile Türkiye’yi kanlı iç savaşların bir parçası haline getirme ve bedelini yalnızca o bölgedeki halkların yaşamayacağı, Türkiyeli işçi ve emekçilerin de ağır bedeller ödeyecekleri büyük riskler barındırıyor. Yıllardır yangınların olduğu bölgelere körükle girerek ortaya çıkan sorunların faturasını emekçilerin sırtına bindiren rejim, her defasında aynı tepkisizlik ve ilgisizlikle karşılaşacağını düşünerek ve kitleleri aldatma becerisine güvenerek rahat davranıyor. İçerde yaşanan ekonomik ve siyasi sorunların üzerinin buralarda elde edilecek “başarılarla” örtüleceğini düşünüyor. Ama gerçek şu ki, Türkiye’de enflasyon her gün yükselirken, işsizlik artarken, yoksulluk giderek derinleşirken, açlık sorunları büyürken Afrika’daki askeri faaliyetlerin “ülke ekonomisini uçuracağı” safsatası karın doyurmuyor artık!
link: Aylin Dinç, Emperyalist Güçlerin Somali’ye İlgisi Artıyor, 8 Nisan 2024, https://en.marksist.net/node/8235
Gençliğin Kurtuluşu Kapitalizmden Kurtulmakla Mümkün
İktidarın Ekonomi Politikaları, Enflasyon ve Yoksullaşma