Bu yıl 1 Mayıs ülkenin çok kritik bir kırılma noktasından geçtiği günlere isabet etti. 14 Mayıs seçimlerine giden yolda, işçi ve emekçiler önlerine dikilen tüm engellere rağmen 1 Mayıs’ta alanları doldurdular. Yoksullaşmaya, büyüyen eşitsizliğe, artan baskılara ve zulme, yolsuzluk ve adaletsizliğe, gericileşmeye, çürümeye karşı seslerini yükselttiler. 1 Mayıs’ın direngen geleneği faşizm koşulları altında da bayraklarda dalgalandı. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm ezilenler miting ve yürüyüşlerle rejimden kurtuluş umudunu haykırdılar. Sendika bürokrasilerinin işçilerin öfkesini alana taşıma konusundaki tüm baltalayıcı tutumlarına ve polis engellemelerine rağmen İstanbul’da yüz binden fazla emekçi Maltepe’ye aktı, alanın dolması saatler aldı.
1 Mayıs şaşmaz biçimde bir kez daha tüm ezilenlerin bir arada kendini ifade edebildiği ortak bir kürsü olduğunu ortaya koydu. Dünyada başka hiçbir kutlama ve anma gününün ulaşamadığı evrenselliğiyle 1 Mayıs,ulusları, dinleri, mezhepleri aşan kucaklayıcı doğasını sergiledi. Maraş ve Hatay depremlerinin en acı sonuçlarını yaşayan depremzedelerden ezilen Kürt halkına, yüzyılların baskısı altında yok sayılmaya ve zorla asimile edilmeye çalışılan Alevilere, çifte ezilmişlik altındaki emekçi kadınlara, geleceksizleştirilen gençlere, şeytanlaştırılmaya çalışılan LGBT+’lara, çevrecilere, futbol taraftar gruplarına dek nice kesim 1 Mayıs’ı bir mücadele günü olarak zenginleştirdiler.
Yine de belirtmek gerekiyor ki, işyerlerinde çeşitli biçimlerde kendini dışa vuran işçi hoşnutsuzluğu sendikal bürokrasinin tutum ve yaklaşımları sonucu yeterince alanlara taşınamadı. Öncelikle tümüyle rejimin aparatı konumundakiTürk-İş, Hak-İş ve Memur-Sen gibi en büyük konfederasyonların 1 Mayıs mitinglerine katılmama tutumlarını vurgulamak gerekiyor kuşkusuz. Az sayıda Türk-İş sendikasının bu resmi tutuma uymamış olması bir teselli olsa da geniş bir sendikalı işçi kesimi bu tutumlar nedeniyle 1 Mayıs kutlamalarının uzağında tutulmuştur. Bu konfederasyonların yönetimleri bekleneceği gibi önümüzdeki kritik seçimlerde işçi düşmanı rejimin devamından yana tutum belirliyorlar. Sendikal bürokrasinin rejim karşısında muhalif olarak konumlanmış kesimleri de siyasal arenadaki burjuva muhalefet gibi itidal çizgisinde yürüme gayretinde. Bu gayret işçilerin 1 Mayıs bilinciyle alanlara taşınması, etkili bir miting organizasyonu ve işçilerin alandan yenilenmiş bir mücadele arzusuyla ayrılması konusunda yeterli çaba harcanmaması biçiminde kendini gösteriyor.
Tüm bu olumsuz faktörler ve düzenin geleneksel 1 Mayıs korkutmaları nedeniyle somut potansiyel tümüyle gerçekleşememiş olsa da 1 Mayıs coşkun bir kitleselliğe ulaşmayı başardı. Ülke çapında yüzbinler faşist rejimin baskılarına karşı “artık yeter” demek için alanlara akmaktan geri durmadı. Faşist rejimin son yıllarda ülke hayatının her alanında yarattığı çok boyutlu yıkımın kitlelerde doğurduğu öfke ve hoşnutsuzluk ile yaklaşan 14 Mayıs seçimleri temelde 1 Mayıs’ın dolaysız dinamiğini ve kitle enerjisini oluşturuyordu. İşçi sınıfının, emekçilerin en temel demokratik haklarını savunmak, kadınların özgürlüğünü, gençlerin gelecek umutlarını savunmak, Kürt halkının ulusal demokratik haklarını, Alevilerin inanç ve kimlik haklarını savunmak, doğanın ve kentin tahrip edilmesine karşı durmak için verilen mücadelenin bu faşist rejimi defetmeye odaklanması hiç şüphesiz hem doğal hem de isabetlidir. Zira bu rejimin işçi-emekçinin, kadının, gencin, Kürdün, Alevinin, doğanın ve kentin düşmanı olduğu defalarca tescillenmiştir. Nâzım’ın dediği gibi onlar hayatın düşmanıdır!
Bu nedenle 1 Mayıs hayatın düşmanlarına karşı başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlerin seslerini yükselttikleri bir gün olduyine. Bu sesin seçim biçimini almış önümüzdeki kritik çarpışmaya daha da gürleşerek taşınması gerekiyor. Bu seçimlerin bir seçimden fazlası olduğunun iflah olmaz budalalar dışında herkes farkındadır. Tüm sürecin doğası olağanüstü karakterdedir. Olağanüstü olaylar ve gelişmelerle örülü bu gidişatta 14 Mayıs kritik bir nokta olarak her yönden kendini ortaya koyuyor. Başka sayısız olgu bir yana, İçişleri Bakanının 14 Mayıs seçimlerini darbe/komplo olarak nitelemesi ve rejimin seçime dönük yaptığı ortaya çıkan yasadışı hazırlıklar bunu gösteriyor. Şimdi görev 1 Mayıs’ın mücadele ruhunudaha da güçlendirerek 14 Mayıs’a taşımaktır. Faşizme karşı bir seferberlik duygusuyla hareket etmek zorunluluktur. Bu bakımdan Emek ve Özgürlük İttifakı’nda ifade bulan dinamiği büyütmek, sağlamlaştırmak hayati önem taşımaktadır.14 Mayısta oylar parlamento seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı partilerine, cumhurbaşkanlığı seçiminde ise İttifak’ın da desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu’na!
link: Marksist Tutum, 1 Mayıs Coşkusuyla Mücadele Ateşini Büyütelim!, 3 Mayıs 2023, https://en.marksist.net/node/7974
Sudan’da Egemenler Arasında Kanlı Kapışma
Hiçbir Şeyin Acelesi Yok