Latin Amerika deyince genciyle yaşlısıyla, öfkeli gözleriyle sokakları dolduran on binlerce emekçinin isyan görüntüleri canlanıyor hafızalarda. 90’ların sonlarından itibaren Latin Amerika’nın emekçi halkları hoşnutsuz oldukları koşullara karşı sokaklara çıkmış, kitle seferberlikleri gerçekleştirmiştir. Geçtiğimiz yirmi yılda Bolivya’dan Şili’ye, Arjantin’den Peru’ya pek çok Latin Amerika ülkesinde defalarca devrimci durumlar yaşanmıştır. Bugün yine Latin Amerika ülkelerinde kapitalist politikalara yönelik öfke sokaklara taşıyor, işçi sınıfının değişim isteği bir kez daha yankı buluyor.
İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, dur durak bilmeyen zamlar, anti-demokratik uygulamalar ve artan siyasi baskılar diğer ülkelerde olduğu gibi Ekvador’da da had safhaya ulaşmış durumda. Ekvadorlu emekçiler temel gıda maddelerine erişim sorunu başta olmak üzere pek çok sorunla boğuşuyor. Doğal yaşam alanlarını, su kaynaklarını ve ormanları tehdit eden madencilik faaliyetleri, işsizlik, sefalet ücretleri, kötü çalışma koşulları, kayıt dışı çalışma, iş kazaları, güvencesizlik, bozuk sağlık sistemi, çete savaşları ve daha pek çoğu yıllardır çözülemeyen sorunlar olarak ortada duruyor. Bunların yanı sıra 90’lardan bu yana IMF’nin işaretiyle hayata geçirilen saldırı paketlerine yenileri ekleniyor. Hükümetin Haziran ayı itibariyle temel gıda maddelerine ve akaryakıt fiyatlarına yüzde 50’nin üzerinde zam yapması Ekvador’da bardağı taşıran son damla oldu.
13 Haziranda Ekvador Yerli Milletler Konfederasyonu (CONAIE) tarafından yapılan “ulusal grev” çağrısı toplumun çoğunluğunda yankı buldu. İşçilerin, yerli halkın ve öğrencilerin katılımıyla başlayan eylemler pek çok kente yayıldı ve giderek büyüdü. Başkent Quito’da sokakları kapatan eylemcilere polis müdahalesi kâr etmediği gibi eylemler sırasında polisin saldırısıyla ölümlerin yaşanması öfkenin daha da büyümesine neden oldu. Sokaklara barikatlar kuran kitle geçişleri kapattı. Eylemlerin kitleselleşmesi ve iyiden iyiye büyümesi devlet başkanı Lasso’yu harekete geçirdi. Ekvadorlu emekçilerin önceki yıllarda yükselen devrimci mücadelesi hükümeti devirmişti. Bugünkü durum, dünü iyi bilen Lasso hükümeti için büyük korku kaynağı olmaya yetti. 17 Haziranda 3 büyük bölgede derhal OHAL ilan eden Lasso protestolara yasak getirdi. Fakat hükümetin olağanüstü hal ilan etmesi emekçilere geri adım attıramadığı gibi, öfkenin artmasına ve eylemlerin yayılarak devam etmesine neden oldu. Bunun üzerine Lasso olağanüstü hal kararına 3 bölgeyi daha ekledi. Eylemlerde 5 kişinin öldüğü, 200’e yakın kişinin yaralandığı ve bir o kadar kişinin de gözaltına alındığı biliniyor. Ne hükümetin yasakçı politikası ne de polisin azgın saldırısı sokaklara taşan on binleri sindirebildi. Ekvador’un sokaklarında haykıran işçiler ve yerliler taleplerini şu şekilde ortaya koyuyorlar:
- Yakıt fiyatlarının düşürülmesi
- Ailelerin banka borçları için finansal sistemde bir yıllık moratoryum ilan edilmesi
- İstihdam yaratılması ve çalışma hakkının güvence altına alınması
- Tarım ürünleri için adil fiyatlar
- Yerlilerin yaşam alanlarında madencilik faaliyetlerinin durdurulması
- Kolektif haklara saygı gösterilmesi
- Stratejik hizmetlerde özelleştirilmenin durdurulması
- Fiyat spekülasyonlarını kontrol etmek için politikalar geliştirilmesi
- Sağlık ve eğitim için acil bütçe artışı
- Halkın güvenliğini arttırmak için tedbirler alınması
- Kamu üniversitelerine serbest giriş hakkı
- Borçlanmanın ve dış borç ödemelerinin durdurulması
- Siyasi tutsaklara özgürlük
Fuera Lasso/Lasso Defol!
Banker Lasso olarak bilinen, sağ kanadın temsilcisi Guillermo Lasso Mayıs 2021’de iktidara gelmişti. İktidara geldikten sonra bir önceki hükümetin bıraktığı yerden neoliberal politikalara hız kesmeden devam etti ve bugün krizin yükünü tamamen emekçilerin sırtına yıktı. Banka sermayesini ve çok uluslu şirketleri kurtarmak üzere IMF’nin işaret ettiği ekonomik saldırıları hayata geçiren Lasso, 2021 yılında seçim sonuçları açıklandıktan sonraki konuşmasında şöyle diyordu: “Bütün Ekvadorluları özgür görmek istiyorum, devlet başkanına karşı çıkmaktan korkmayın.” Nitekim ağır ekonomik sonuçların olduğu bir atmosferde bu karşı duruşun elbet bir gün geleceğini de bal gibi biliyordu. Bu nedenle işçi düşmanı Lasso hükümeti hak ve özgürlüklere darbe vuracak birtakım siyasal yaptırımları da öncesinden hayata geçirmeyi hedefledi. Örneğin, “Şiddetin Meşru Kullanımına İlişkin Kanun” adı altında “terörizmi” önleme bahanesiyle toplumsal muhalefeti bastırmak için ateşli silah kullanımının önünü açan yasayı yürürlüğe koydu. Bu süreçte sözde sol muhalefet Correo liderliği de hükümete desteğini esirgemedi. Haziran ayı itibariyle de yeni yasanın gerekleri yerine getirilmeye başlandı ve 13 Haziran sonrasında aralarında CONAIE’nin lideri de olmak üzere pek çok örgüt yöneticisi ve çok sayıda öğrenci gözaltına alındı, tutuklandı.
Sokaklarda isyanın sesiyle birlikte polis şiddetinin dozu yükselirken, muhalif basın fiili olarak engellendi. İktidar yanlısı medya kanalları ise her zamanki gibi hükümetin “barışçıl” söylemlerinden dem vurdu ve en meşru taleplerle hakkını arayan emekçi kitleyi “vandallar”, “yağmacılar” olarak lanse etmekten geri durmadı. Her halükârda geri adım atmayan direnişçilere gözdağı vermek suretiyle pek çok açıklama yapıldı. Örneğin Savunma Bakanı Luis Lara “Silahlı Kuvvetler, anayasal düzeni bozmaya yönelik hiçbir girişime, demokrasiye ve hukuka aykırı hiçbir eyleme izin vermeyecektir” diyerek ordunun gerektiği noktada hükümetin yanında yer alacağını belirtti. Bu açıklamalara, Lasso’nun kendisine darbe yapılmak istendiği şeklinde çığırtkanlık yapması ve “kaçmayacağım” diyerek meydan okumaları eklendi.
Tehditlere ve polis şiddetine aldırış etmeden kararlı bir şekilde her gün OHAL’i ve sokağa çıkma yasağını delerek eylemlere devam eden öfkeli emekçiler karşısında, Lasso hükümeti müzakere etme isteğini yinelemeye devam etti. Buna karşın sokaklarda “Fuera Lasso” yani “Lasso Defol” sloganları yükseldi. Hayat pahalılığına karşı başlayan isyan, kökten bir değişim isteğini ortaya koyuyordu. Nitekim Lasso hükümeti eylemlerin akıbetinden tedirgin olduğu için bir hafta süren OHAL’i 26 Haziranda kaldırmak zorunda kaldı. 27 Haziranda eylemler birçok kentte kitleselleşerek devam etti ve ülke genelinde onlarca noktada yollar bloke edildi. Kitle hareketinin geri çekilmemesi ve tersine giderek büyümesi, taviz vermeyeceği yönünde açıklamalar yapan Lasso hükümetine kısmen de olsa geri adım attırdı. CONAIE ile hükümet arasında yapılan müzakerede Lasso’un iktidara geldiği dönem hayata geçirdiği 95 (hidrokarbon sektörünün gelişmesi için acil eylem planı) ve 151 (madencilik sektörünün her bölgede yayılmasının önünü açan eylem planı) sayılı kararnamelerde değişiklik yapılacağı bildirildi. Ekvadorlu emekçiler hükümete belli oranda geri adım attırmayı başardılar. Buna karşın büyük sorunlar hâlâ yerli yerinde duruyor. Dolayısıyla pek çok bölgede protestolar devam etmekte.
Latin Amerika’nın verdiği ders
Başta belirtildiği üzere Latin Amerika ülkelerinin tarihi sayısız ayaklanma, kitle hareketi ve devrimci duruma tanıklık etmiştir. Ancak yükselen bu hareketler gerçek manada devrimci dönüşümün yolunu açamamıştır. Ulaştığı en “radikal” noktada hükümetlerin devrilmesiyle sonuçlanan bu hareketler reformist, ulusal kalkınmacı ya da sol popülist yönetimlerin iktidara taşınmasına neden olmuştur. Hatırlanacak olursa 2006 yılında yine Ekvador’da gerçekleşen isyanda “Lucio Defol!” diye haykıran on binler, dönemin başkanı Lucio Gutierrez’i iktidardan indirmişti. Yine 2019 yılının Ekim ayında Lenin Morena hükümeti döneminde bugünle benzer bir şekilde IMF’nin dayattığı neoliberal ekonomi politikalarına karşı 11 gün süren bir protesto dalgası yükselmiş ve sonucunda belirli ölçüde bir kazanım elde edilmişti. İşçilerin ve köylülerin ısrarcı mücadelesi karşısında Morena başkentten kaçmak zorunda kalmıştı. Yükselen hareket hükümeti devirecek bir kararlılığa ve güce sahipti ve öyle de oldu. Fakat bu gerçekliğe rağmen o dönemde de CONAIE liderleri yükselen hareketi dizginlemek için eylemlere son verilmesi çağrısında bulunmaktan geri durmamıştı.
Aradan sadece iki yıl geçmesine karşın Ekvadorlu emekçiler yine benzer taleplerle meydanlardalar. Toplumsal öfkenin pik yaptığı durumlarda kitleyi sokağa davet eden CONAIE’nin tutumu ise sorunun ne kadar yakıcı olduğunu bir kez daha gösteriyor. İzlenen politika bugüne kadar kitlelerin isyan ruhunu törpüleyip sonunda hükümetle el sıkışarak sorunu bir sonraki isyana ertelemekten öteye geçmedi. Bugün de yerlilerin başkent Quito’daki kongre binasına girmek istemesi üzerine CONAIE’nin “barışçıl eylem istemiştik” söylemleri dünden farklı değildir. Hareketin düzen sınırlarını aşmayacak, burjuvaziyi fazla rahatsız etmeyecek düzeyde kalması, CONAIE gibi küçük-burjuva liderliklerin kırmızıçizgisidir. Fakat hareket burjuvazinin çizdiği sınırlarda kaldığı müddetçe Latin Amerika’nın bu kısırdöngüden çıkması mümkün olmayıp, işçi sınıfı için gerçek ve kalıcı bir çözüm söz konusu değildir.
Tarih tekerrürden ibaret değildir elbette. Fakat nesnel koşulların kendini dayatmasına rağmen hareketi yönlendirebilecek güçte devrimci örgütlerin olmayışı aynı filmin tekrar tekrar izlenmesine neden olmaktadır. Ekvador böylesi büyük çapta bir hareketi ilk defa yaşamıyor. “Sadece Ekvador örneği değil diğer ülkelerde yaşananlar da, kapitalizmin yol açtığı sorunlar karşısında çeşitli sınıfların gösterdiği tepkilerin, mücadele yöntem ve hedeflerinin köklü farklılıklar gösterdiğine işaret etmektedir. Devrimci bir önderlikten yoksun olan işçi ve emekçilerin şu ya da bu burjuva ya da küçük-burjuva yapıların önderliğinde elde ettikleri kazanımlar son derece sınırlı olmakta, bunların kalıcılığından söz etmek mümkün olamamaktadır. Zira bunları doğuran kapitalizm olduğu yerde durmaktadır ve mücadele henüz bu sınırın dışına taşamamaktadır.”[*]
Bugün sokaklara taşan on binlercesi gösteriyor ki, işçi sınıfı tarih nehrinin yatağını değiştirebilecek güce sahip aktif bir etmendir. Fakat her geçen gün yakıcı bir biçimde eksikliği hissedilen devrimci önderlik oluşturulmadığı takdirde, dünyanın neresinde olursa olsun işçi sınıfının yükselttiği dalgalar ne yazık ki kıyıları dövmekten öteye geçemeyecek.
link: Başak Güler, Ekvador Bir Kez Daha İsyanda, 29 Haziran 2022, https://en.marksist.net/node/7684
Bu Düzen İnsana ve Hayata Düşman!
Emperyalist Egemenlerin İkiyüzlülüğü