Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) düzenli olarak yayınladığı Medya İzleme Raporu ile Türkiye’de basına yönelik baskı, tehdit, şiddet ve sansürün boyutunu ortaya koyuyor. Kırkıncısı yayınlanan raporda “… raporumuz, öncekilerini aratmayacak boyutta basın özgürlüğü ihlalleriyle dolu. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü açısından karşı karşıya kaldığımız olumsuz tablonun en önemli sonuçlarından biri ise baskı ve sansürün yerleşik bir hal alması, diğer bir ifadeyle kalıcılaştırılması” ifadeleri yer alıyor. Bu sözler medyanın yüzde 90’dan fazlasını elinde tutan iktidarın basın özgürlüğüne dair en ufak bir alana yer bırakmak istemediğini ve medya üzerinde kurduğu kontrolü hâlâ yeterli bulmadığını gösteriyor. Hükümet uyguladığı onca zulme ve baskıya karşı hiç ses çıkarılmasın, gerçeklerin üstü örtülsün istiyor. Bu sebeple son dönemde sosyal medyayı da kapsayacak şekilde basın, yayın ve iletişim ağlarına dönük geniş çaplı kontrol kurma uygulamaları yaygınlaştırılıyor.
Raporun detaylarını incelediğimizde, muhalif gazetecilik ve habercilik yolunda direten kişi ve kurumlara yönelik şiddet, manipülasyon, işten atma, tazminat cezaları, gözaltına alma, yargılama, tutuklama gibi her türlü yıldırma girişiminde bulunulduğu görülüyor. Özellikle bu yaz döneminde Türkiye’nin dört bir yanından yansıyan ve içimizi kanatan yangın, sel gibi afetlerde bile yağma ve rant düzeninden taviz vermeyen egemenlerin, halkın yardımlaşmasını, örgütlülük içerisinde mücadele çabalarını ve haber almaya yönelik her türlü girişimini baskıladığını görmüştük. ÇGD raporuna yansıyan tablo bu baskılamanın basın ayağını resmediyor. İktidarın maşası haline getirilen RTÜK eliyle televizyon kanallarına uyarı mektupları gönderilmiş, RTÜK başkanı “yangınları göstermeyin, yoksa size en ağır cezayı veririm” minvalinde tehditlerde bulunmuştu. Muhalif yayın yapan TV kanallarına hiçbir yasal dayanağı olmayan akreditasyon gerekçesiyle çekim izni verilmemiş, vatandaşların açıklamaları sansürlenmişti. Tamamıyla siyasi iktidar güdümüne geçmiş ana akım medyada çalışanlar için en ufak bir kişisel düşünce paylaşımı ya da eleştirel yorum işten çıkarılma ile sonuçlanabilmektedir. Rapora da yansıyan, TRT’de Deniz Samanlı’nın attığı bir tweet sebebiyle işten atılması bunun güncel bir örneği.
Rapor 208 habere erişim engeli getirildiğini, 4 haber sitesine erişimin tamamen engellendiğini, onlarca gazetecinin yalnızca mesleklerini yaptıkları ve halkın gerçekleri öğrenmesi için mücadele ettikleri için gözaltılar, iddianameler, tazminatlar ve hapis cezaları ile yıldırılmaya çalışıldığını gösteriyor. Gazeteciler bizzat devletin polisleri, siyasi iktidar yanlısı parti temsilcileri ve faşist kişilerce tehdit, darp, silahlı saldırı ve hedef gösterilmelerle karşılaştı. Ağustos ayında bir gazeteci, QHA Türkçe Yayın Yönetmeni Aydın Taş, öldürüldü. Raporda yer alan istatistikî bilgilerin yalnızca erişilebilen veriler olduğu düşünüldüğünde basın-yayın emekçilerinin uğradığı zulüm ve baskı koşulları çok daha endişe vericidir.
Burjuva medyanın büyük çoğunluğu seneler içerisinde siyasi iktidar tarafından sindirildi, yandaş hale getirildi. Bunlar, yolsuzlukların, hak gasplarının, emekçi kitlelere dönük baskıların ve ülkenin içinde bulunduğu durumun gizlenmesi için çalışan araçlara dönüştü. Kapitalizmin bir parçası olan işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk gibi gerçeklerin en acı haliyle yaşandığı Türkiye’de halkın sorgulaması, örgütlü bir biçimde bu sorunlara karşı mücadele etme ihtimali egemenleri rahatsız ediyor. Zaten sayılı olan muhalif gazetecilerin ve basın yayın kuruluşlarının sesi kısılmaya çalışıyor. ÇGD raporuna da yansıdığı gibi, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yangın bölgesinde halkın tepkisini yansıtacağından korktuğu bir muhabire “gazeteci olsan da burada çekim yapamazsın” demesi ve muhabiri zorla alandan uzaklaştırması aslında tabloyu çok net şekilde ortaya koyuyor.
Rejim, muhalif basına ve basın emekçilerine yönelik baskıları arttırmaktadır. Çünkü halkın gerçekleri öğrenmesiyle maskesinin düşeceğini bilmektedir. Emekçi kitlelerin sırtına bindirilen ağır yük gün geçtikçe dayanılmaz bir hal almaktadır. İşçi sınıfı olarak fıtratında emek sömürüsü olan bu düzene ve savunucusu egemenlere karşı örgütlenmeli, gerçeklerin önündeki her türlü engelin karşısına sınıfımızın örgütlü gücüyle çıkmalıyız.
link: İstanbul’dan bir MT okuru , Basına Yönelik Baskılar Artıyor, 20 Ekim 2021, https://en.marksist.net/node/7488
Milyarderlerin Fantastik Projeleri İnsanlık İçin mi?
Erdoğan’ın “Daha Adil Bir Dünya”sı