1 Ocak 2021’de bir gece kararnamesi ile Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanan AKP’li Melih Bulu, yine bir gece kararnamesiyle 15 Temmuz 2021’de görevinden alındı. Kayyum rektörün “6 ayda biter” dediği Boğaziçi direnişi 195. gününü geride bırakırken, rektörün kendisi ancak 6,5 ay görevde kalabildi.
2021’in ilk günlerinden itibaren “Kayyumla Gelen, Direnişle Gider” diyen Boğaziçi’nin öğrencileri ve akademisyenleri, kayyum rektörün atanmasına güçlü bir itirazla karşılık vermişlerdi. Kayyum rektörün görevden alınmasında mücadelede ısrarlarının etkisi olduğunu gören Boğaziçililer, tüm kayyum rektörlerin istifa etmesi ve rektörlerin atamayla değil üniversite bileşenlerinin katıldığı seçimlerle belirlenmesini talep ediyorlar. Direnişleri boyunca yükselttikleri tüm talepler karşılanana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini belirtiyorlar.
Rejimin toplumsal muhalefeti tümüyle tahakküm altına alma çabasına bir karşı koyuşun simgesi haline dönüşen Boğaziçi direnişi, yılgınlığın ve karamsarlığın hâkim olduğu bir dönemde toplumsal muhalefetin tümüyle sinmediğini göstermişti. Boğaziçi’nde kayyum rektöre karşı yükselen tepkiler, İstanbul’un ve Türkiye’nin birçok kentinde kitlesel protestolara dönüşmüş, çeşitli demokratik kitle örgütleri ve sendikalar başta olmak üzere toplumun çoğunluğu tarafından destek gören eylemler yasaklarla, baskılarla, polis terörüyle bastırılmaya çalışılmıştı. Onlarca öğrenci eylemler sırasında darp edilerek, evlerine gece baskınları düzenlenerek gözaltına alındı, bazı öğrenciler elektronik kelepçe takılarak ev hapsine çarptırıldı, öğrencisi olduğu okula alınmayan öğrenciler terörist ilan edildi, hedef gösterildi, linç edildi. Ancak Boğaziçi öğrencilerinin ve akademisyenlerin direnci kırılmadığı gibi baskılar arttıkça mücadeleye olan ihtiyaç ve inanç da arttı.
Giderek köşeye sıkışan, sıkıştıkça saldırılarının dozunu arttıran rejim, Boğaziçi’ne karşı başlattığı taarruzla birlikte toplumun tüm kesimlerine gözdağı vermeye çalışsa da, ne Boğaziçi direnişinin ne de işçilerin grev ve direnişlerinin, kadın eylemlerinin önüne geçebildi. Atanan kayyum rektör, tüm uğraşlarına rağmen Boğaziçi’nde istediği düzeni kuramadı, yalnız kaldı. Ve sonunda kayyum rektör görevden alındı, alınmak zorunda kalındı.
Elindeki aparatların toplumu baskı altında tutmakta artık eskisi gibi işe yaramadığını gören rejimin psikolojik üstünlüğü giderek zayıflıyor. Melih Bulu’nun görevden alınması örneğinde görüldüğü şekliyle rejimin şefinin bir kararnameyle bir kuklayı değiştirip yerine yeni bir kuklayı atama kudretine sahip olması rejimin güçlenmesi anlamına gelmiyor. Aksine korkunun ve karamsarlığın yerini mücadeleye olan inanç alıyor. Üniversitelerde, işyerlerinde, evlerde, sokaklarda büyüyen öfkenin, yükselen taleplerin ortaklaşması, işçi sınıfının örgütlü mücadelesi içinde buluşması her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor.
link: Marksist Tutumcu gençler, Boğaziçi Direnişi: Kayyum Rektör Gitti, Mücadele Sürüyor, 17 Temmuz 2021, https://en.marksist.net/node/7408
Haiti’de Yaşananlar Ne Anlatıyor?
Mücadele Et, Yeryüzünü Kurtar