2 milyonu aşkın çocuk işçinin bulunduğu Türkiye’de manzara gittikçe kötüye gidiyor. Henüz körpecik bedenleriyle okullarında, sokaklarında ve evlerinde yeterli bakım altında hayatlarına devam etmesi gereken çocuklarımız her geçen gün büyüyen yoksulluğun faturasını daha fazla ödüyor. Uzaktan eğitime geçilmesiyle eğitime erişimdeki eşitsizliğin iyice ayyuka çıktığı son bir yılda emekçi ailelerin çocukları eğitimden kopmakla kalmamış çeşitli işkollarında istihdama katılmışlardır.
Hükümetin ülkedeki gerçekleri ısrarla hasıraltı etme çabasına rağmen yaşanan gerçeklik kendisini dayatmaktadır. Son olarak Milli Eğitim Bakanlığının TBMM’de yaptığı sunum, eğitime erişemeyen işçi çocuk sayısının boyutuna, çocuk emeğinin dizginsiz sömürüsüne dair fikir verdi. Çocuk Hakları Komisyonunda yetkili Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Kemal Varın Numanoğlu eğitimde olması gerekirken bir işte çalışan 720 binin üzerinde çocuk olduğunu açıkladı. Ülkede yoksulluğun olmadığını söyleyen hükümet yetkililerinin aksine Numanoğlu “Aslında çocuk işçiliği meselesinde en temel sorun, ailelerin ekonomik düzeylerinin yetersizliği. Yapılan çalışmalara göre ailelerin ekonomik düzeydeki yetersizlikleri çocukları çalışmaya iten birincil faktör ama Türkiye’de bunun oranı yüzde 35’ler civarında” diyerek gerçekliğin bir boyutunu dillendirdi.
Çalışan çocuklar ise yeterli beslenme, barınma, güvenlik gibi temel ihtiyaçlardan bile mahrum kalmaktadır. Patronlar işçi sınıfına reva gördükleri koşulları işçi sınıfının evlatları için de reva görmektedir. Tarımda çalışan çocuklarımız traktör ve kamyonet kasalarında yaptıkları tarla yolculukları, temiz su yokluğunda ihtiyaçlarını giderdikleri sulama kanalları, sokakta çalışırken gördükleri şiddet, kazalar, sanayide güvenlik önlemi alınmadan çalıştırılan makinelerin kayışları, inşaattan düşme, elektrik çarpması gibi türlü nedenlerle gerçekleşen iş cinayetleriyle doyamadıkları dünyadan koparılmaktadırlar.
Çocuk işçiliği üzerine çalışan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin Ankara Temsilcisi Pınar Abdal, Türkiye’de çocuk işçiliğin ve buna bağlı ölümlerin arttığını söylüyor. Abdal resmi makamlarca açıklanan verilerin yanıltıcı olduğunu belirterek ekliyor: “Çocuk işgücü anketleri, Türkiye’de mevsimsel olarak çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ilâ Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Türkiye’de 2 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Türkiye’de derlediğimiz verilerde 5 yaşında tarım işçisi çocuk iş cinayeti var.”
Oysa bırakın iş cinayetlerine kurban gitmeyi, İş Kanununa göre 15 yaşını dolduran çocukların çalıştırılması bile belirli kısıtlara bağlanmış, 15 yaş altında olanların ise çalıştırılması yasaklanmıştır. Ancak yasa yapıcı efendiler yasaları delerek çocuk işçiliğin önünü açmak için mevzuata “çocukların zihinsel, bedensel, sosyal vb. gelişimleri ile eğitim görenler için okula devamı engellemeyecek şekilde hafif işlerde çalıştırılabilir” ifadelerini ekleyerek patronlara göz kırpmaktadır. Bu açıdan bakıldığında denetim ve ceza mekanizmasının aslında bilerek göz ardı edildiği ve iktidarın politikalarının sermayenin arzularıyla birebir uyumlu olduğu açıkça görülmektedir.
Hem bu topraklarda hem de dünyada çocuk işçiliği artıyor, yoksulluk giderek derinleşiyor, çocuklar okula gitmek yerine ucuz işgücü olarak sömürü çarklarına atılıyor, can veriyorlar. Çocuk işçilik kapitalizmin ayrılmaz bir parçasıdır. Çocuk işçiliğin önüne geçmek için sendikalar daha çok sesini yükseltmek zorundadır. Ama şunu biliyoruz ki işçi sınıfı mücadeleyi yükseltip bu bezirgân saltanatını yıkmadıkça, çocuk işçilik son bulmayacak. Bu utancı ortadan kaldırmak, işçi sınıfının çocuklarının umudu olan güzel geleceği hazırlamak için sömürüsüz yeni bir dünya yaratmaktan başka çaremiz yok.
link: İstanbul’dan bir eğitim emekçisi, Çocuk İşçiliği ve Çocuklarımızın Umutları , 12 Temmuz 2021, https://en.marksist.net/node/7401
“Kutsal Devlet”in Sırları Dökülürken
Aynası İştir Kişinin Lafa Bakılmaz: NBŞ Yasası ve Cargill