Bolivya’da 2019 Kasım seçimlerinin ardından ABD destekli bir darbeyle iktidarı ele geçirmiş olan faşist kliğin lideri Jeanine Anez 13 Martta gözaltına alındı. Darbe soruşturması kapsamında, faşist iktidarın Enerji Bakanı Rodrigo Guzman ve Adalet Bakanı Alvaro Coimbra da gözaltına alındı. Hâkim karşısına çıkarılan Anez ve bakanların soruşturmaya müdahale etme ve kaçma riskleri bulunduğu gerekçesiyle 4 ay süreyle tutuklu kalmalarına karar verildi. Anez tutuklama kararından hemen sonra, sütten çıkmış ak kaşık gibi Twitter hesabından “beni hiç gerçekleşmemiş bir darbenin davasını beklemek üzere 4 ay boyunca tutuklayacaklar” ifadelerini kullandı. Darbeciler ordu ve polisi “isyana teşvik” etmek, “Morales’i devirmek” ve “terörizm” suçlamaları ile yargılanacaklar.
Tutuklanmadan önce Anez gözaltına alınmamak için polisten kaçmaya kalkışmış, kentten çıkmaya çalışırken de bir bazanın içinde saklanmaya çalışırkenki görüntüleri basına yansımıştı. İktidardayken arkalarına devletin tüm güç ve olanaklarını alıp aslan kesilen, kendilerini yıkılmaz kaleler olarak gösteren tüm zorbalar, iktidardan alaşağı edildiklerinde ya da bir şekilde indiklerinde zavallılara dönüşüyorlar adeta! Yakın tarihimizde zalim liderlerden bazılarının kendilerini sürükledikleri ibret verici sonlar hafızamızdan henüz silinmiş değil.
Anez’i baza içinde saklanıp kaçmaya götüren bu sefil manzaranın hikâyesine dönersek... Bolivya’da 14 yıl boyunca Başkanlık koltuğunda oturan Sosyalizme Doğru Hareket Partisinin (MAS) lideri Evo Morales, 20 Ekim 2019’da düzenlenen seçimleri %47 oranla ilk turda yeniden kazanmıştı. Seçimlerden sonra sağ muhalefetin başını çektiği bazı gruplar seçim yasasında usulsüzlük yapıldığı, seçime hile karıştırıldığı gerekçesiyle sokak gösterileri başlatmışlardı. Polis ve ordu da bazı eyaletlerde sert çatışmaların yaşandığı bu eylemleri desteklemişti. Bolivya’nın iç savaşa sürüklendiği görüntüleri oluşturulmuştu adeta! En sonunda Genelkurmay Başkanı Willams Kaliman’ın televizyondan istifasını istediği Morales, 10 Kasımda istifa etmiş ve bir gün sonra da Bolivya’dan ayrılmak zorunda kalmıştı. Önce Meksika’ya iltica etmiş, ardından Arjantin’e gitmişti. O dönem, Bolivya Çok Uluslu Yasama Meclisinin üst kanadı olan Senatörler Meclisinin Başkan Yardımcısı Jeanine Anez buna en uygun aday olduğunu iddia ederek kendini devlet başkanlığı görevine getirmişti. ABD destekli bu darbede tekelci burjuvazi, yerlilerin asıl yurdunun dağlar olduğunu söyleyebilecek kadar ırkçı-faşist zihniyete sahip Anez gibi unsurlarıyla iktidarın tepesine yeniden oturmaya gayret ediyordu. Tüm bunlar yaşanırken devrimci geleneklere sahip olan Bolivya’da çoğunluğu yerlilerden oluşan Morales yanlısı kitleler sessiz kalmamış, ülkenin birçok bölgesinde günler süren protestolarla darbeye karşı direnerek tepkilerini yükseltmişlerdi. İşlerinin hiç de kolay olmayacağını anlayan darbeciler bu protestoları şiddetle bastırma yoluna gitmiş, 30’dan fazla protestocuyu katletmişti. Polisin ve ordunun yetkileri arttırılmış, bunlara protestocuları katlettiklerinde yargılanmayacakları garantisi verilerek halkı sindirme yoluna gidilmişti.
12 Kasım 2019’da sözde Devlet Başkanlığı görevine başlayan Anez, anayasa uyarınca ülkeyi seçime götürecek süreçte en fazla üç ay oturması gereken koltuğu, her defasında seçimleri erteleyerek gasp etmeyi sürdürdü. Faşist iktidar olağan bir burjuva iktidarı pozuna bürünerek, seçimler yapılacakmış gibi bir görüntü çizmeye çalışıp zaman kazanmak istedi. Çok kısa bir süre içinde polis ve orduya faşist rejimin kadroları yerleştirilerek toplumun üstünde terör estirilmeye başlandı. Özellikle MAS üyelerine yönelik bir cadı avı başlatıldı. MAS karşıtlığı faşist rejimin ana politikası haline geldi. 11 ay boyunca devletin her türlü baskı gücü kullanılarak başta Evo Morales olmak üzere, partiyi ve tabanını sindirecek mekanizmalar devreye sokuldu. 11 ayda sayısız bakan ve kamu görevlisi değiştirildi. Rejimi eleştiren herkes işinden edilerek toplum susturulmaya çalışıldı.
Darbeciler, son olarak salgını gerekçe göstererek seçimleri iptal etmeye kalkmalarının ardından tepkilerin giderek artmasıyla genel seçimleri düzenlemek durumunda kaldılar. Sendikalar ve yerli örgütleri pandemi korkutmacasına teslim olmamış, genel greve gitmişlerdi. İşçi ve köylülerin çok sayıda kentte üretimi durdurup yollara barikat kurup, hayatı felç etmesiyle faşist iktidar 2020 Ekiminde seçime gidileceğini açıklamak zorunda kalmıştı. Seçimlerin ilanından sonra da boş durmayan darbeciler yavuz hırsız misali MAS’ın adayı Luis Arce’ye dönük olarak, yolsuzluk ve terörizm suçlamalarıyla karalama kampanyaları başlatmışlardı. Seçim startı verildiğinde Jeanine Anez Başkanlığa kesinlikle aday olmayacağını açıklamasına rağmen birkaç ay sonra aday olmaya kalkışmış, anketlerde %10 civarında bir oyu geçemeyeceği anlaşılınca adaylıktan çekilmişti. Faşist klik iktidarda kalmak için çırpınırken kitlelerin rahatsızlığını bastıramıyor, sorunları çözemiyor, kendi içinde yarılıyordu. Seçimden birkaç hafta önce iktidar içindeki çatlak giderek derinleşmiş, Anez iktidarının üç bakanı (Ekonomi, Çalışma ve Kalkınma Bakanları) aniden istifa etmişti. Seçim ülkenin içine girdiği ciddi ekonomik kriz süreci içinde gerçekleşti. İşsizliğin patladığı, yoksulluğun giderek arttığı, bölünmenin, kutuplaşmanın, huzursuzluğun yükseldiği bir süreçte Bolivya seçime gitti. İşçi ve köylü kitlelerin darbe rejimine öfkesi pandemi sürecinde daha da büyüdü. Pandeminin etkisi ülkedeki yoksullukla paralel giderek, nüfusa oranla diğer ülkelere göre daha travmatik bir tablo ortaya çıkardı. 11,6 milyon insanın yaşadığı ülkede o süreçte yüzlerce sağlık emekçisi ve yaklaşık olarak 8400 kişi Covid-19’dan yaşamını yitirdi. Sağlık sistemi çökme noktasına geldi. Cenaze hizmetleri bile neredeyse verilemez oldu.
Darbeciler iktidarda oldukları kısa süre içinde yaptıkları onca baskının yanı sıra, yolsuzluklarıyla ve zenginleşme gayretleriyle de gündeme geldiler. Anez’in kısa süren başkanlık serüveni irili ufaklı skandallarla örülü olarak tarihe geçti. Pandemi sürecinde acil olarak satın alınan solunum cihazlarının fahiş fiyata alındığının ortaya çıkması, devletin olanaklarının aile bireyleri için kullanılması gibi irili ufaklı birçok yolsuzluk ve usulsüzlük rejimin ömrünün kısalmasına katkıda bulundu. Çeşitli uygulamalarıyla Bolivya halkının yaşamını daha da çekilmez hale getiren darbeciler açıkça istenmiyordu.
Darbe yönetimi emekçilerin desteğinin daha da arttığı MAS ve Arce’nin seçimlere katılmamasını sağlamak için elindeki medya gücünü kullanarak, yalanlar ve tehditlerle her türlü ayak oyununu çevirmiş, ne var ki kitlelerin yükselen örgütlü direnişi karşısında fiili bir müdahaleye cüret edememişti. Seçim günü sokaklar asker ve polis ablukasına alınmış, resmi sonuçlar geç açıklanmış, 48 saat boyunca gösterilerin yapılması yasaklanmıştı. Fakat ne yaparsa yapsın faşist iktidar kitlelerin iradesine zincir vuramamıştı.
Faşist yönetimin iktidara gelişinden 11 ay sonra, 18 Ekim 2020’de gerçekleşen seçimlerde MAS’ın adayı ve eski Maliye Bakanı Luis Arce %52,4, darbeci güçlerin adayı Carlos Mesa ise %31,5 oranında oy aldı.[1] Arce, Kasım 2019 seçimlerinde Morales’in aldığına oranla oyunu 10 puan arttırırken, darbeciler aynı seçimde aldıkları oyun çok altına düştüler. Üstelik yerli halkın oy kullanması zorlaştırılmış, yurt dışındakiler dâhil 200 bine yakın insanın oy hakkı gasp edilmişti. Carlos Mesa’yı kitleler önceden de “iyi” bilirlerdi! 2003 yılında işçi sınıfının köylü kardeşleriyle beraber iktidarı almak için ayağa kalktığı bir dönemde Morales bu ayaklanmaya önderlik edip iktidara yürümek yerine iktidarı Carlos Mesa’ya bahşetmişti. Ancak bir buçuk yıl sonra kitleler bir kez daha ayağa kalkarak onu koltuğundan indirip Morales’i iktidara getireceklerdi. Aradan geçen zamanda Carlos Mesa faşist iktidarın adayı olarak kitlelerin karşısına yeniden çıkıp boyunun ölçüsünü almış oldu![2] Seçim sonucu doğru bir önderlikten yoksun olduğu halde devrim deneyinden geçmiş kitlelerin darbecilere verdiği doğru bir tepkiydi. MAS’ın seçim zaferinin ardından darbeci isimlerden birçoğu Bolivya’dan kaçtı ve Morales de ayrılışının birinci yılında ülkesine dönebildi.
Latin Amerika 2000’lerin başından bu yana devrim-karşı-devrim ikilemiyle kıvranıyor. Onyıllardır neoliberal politikalarla iliğine kadar sömürülen emekçiler, Latin Amerika’nın dört bir yanında tekelci sermayenin iktidarına karşı isyan ateşi yakmaktan geri durmuyorlar. Devrimci bir önderlikten yoksun kitlelerin her isyanında, bu ateşin kapitalist düzeni aşan düzeyde büyümesine reformist partiler set çekiyor. ABD, arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’da kendi çıkarlarına ters gördüğü bu iktidarların ayağını kaydırmak için çeşitli girişimlerde bulunuyor. Zengin hidrokarbon kaynaklarına ve dünya lityum rezervlerinin %60’ına sahip olan Bolivya’da ABD, MAS gibi reformist partilerin bile varlığına tahammül edemiyor. Kimi zaman darbelere kadar varan girişimleriyle faşist klikleri iktidar koltuğuna oturtan ABD, Bolivya’daki darbede de elinden geleni ardına koymadı. Ama adeta kaynayan kazana dönmüş olan Latin Amerika’da ABD’nin evdeki hesabı çarşıya uymuyor. ABD ve tekelci sermaye darbeler tezgâhlasalar da, bu rejimleri kalıcı hale getirip emekçileri tümüyle sindirmeyi öyle kolay başaramıyor. Nihayetinde Bolivya’daki darbe hükümeti bir yıl bile dayanamadı. Yoksulluk, açlık, işsizlik ve baskı koşulları altında ezilip nefes alamaz hale gelen kitleler sınırlı da olsa elde ettikleri kazanımları kolayına teslim etmek ve daha geri koşullara razı gelmek istemiyorlar.
Bolivya’da yaşananlar çıkarmak isteyenler için derslerle dolu. Burjuva devlete ve burjuva mülkiyete gerçek anlamda dokunulmayıp işçi sınıfının iktidarı almasının önüne geçildiğinde, burjuvazi dümeni tekrar eline alacak yol ve yöntemleri eninde sonunda buluyor. Sermaye sınıfı devrim tehlikesinin bertaraf edilmesinden dolayı bir müddet rahatlasa da, azla yetinmeyip ilk fırsatta karşı-devrimci ve faşist güçleri sahneye davet ederek yeniden atağa geçiyor. Burjuva düzeni “iyileştirip” işçi sınıfına daha fazla kırıntı vermeye endeksli reformist iktidarlar emekçi kitlelere hayır getirmediği gibi, bunu sosyalizm olarak yutturarak iktidar koltuğuna oturanlara da uzun vadeli hayır getirmiyor. Ve en önemlisi, sınıf mücadelesinin tekerleğinin önüne taş konsa da ve geriye götürülmek istense de, kitleler bir kere yaşadıkları ve öğrendikleri mücadele deneyiminden sonra önlerine konan taşları aşarak daha ileri atılmak istiyor.
[1] İlkay Meriç, Bolivya’da Darbeciler Seçim Hezimetine Uğradı, marksist.com
[2] Bu konunun detayları Marksist Tutum sitesinde Kerem Dağlı’nın 20 Kasım 2019 tarihli “Bolivya’da Darbe” yazısında yer almaktadır.
link: Aylin Dinç, Bolivya’da Darbeciler Yargılanmaya Başlandı, 12 Nisan 2021, https://en.marksist.net/node/7339
“Işıklar Orada, İleride!”
Kwashiorkor