Türkiye işçi sınıfı, üç yıl önce, o güne kadar tanık olduğu en kanlı katliamla karşı karşıya kaldı. 10 Ekim 2015 tarihinde, sendikaların ve meslek örgütlerinin “barış” çağrısıyla Ankara Garı önünde toplanan işçiler, emekçiler, sosyalistler ve Kürtler, IŞİD canilerinin bombalı saldırısına uğradı. Bu saldırı sonucunda 103 emekçi hayatını kaybetti, 500’den fazlası yaralandı.
Bu katliama gidilen süreçte ve sonrasında yaşanan gelişmeler muktedirlerin durdukları yeri ve sorumluluklarını tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. 2015 Haziran seçimlerinde ciddi oranda kan kaybedip tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamayan AKP, seçimlerin Kasımda tekrarlanması için “kaos-kriz” korkusu üzerine inşa edilen bir politika izlemeye koyulmuştu. Bu süreçte gerçekleştirilen Suruç katliamı, provokasyon dalgasında önemli bir dönemeç noktasını oluştururken, asıl vurucu hamle 10 Ekim katliamıyla gelecekti. Bu katliam, pasifikasyon dalgasının doruk noktasını oluşturacak, işçi ve emekçiler sindirilirken Kürt halkına yönelik çok daha ağır saldırıların da önü açılmış olacaktı. Böylesi bir ortamda gidilen Kasım seçimlerinde iktidar arzuladığı sonuca ulaşırken, o günden bu yana kaosun da krizin de sonu gelmedi. Tersine savaş içeride de dışarıda da kızıştırıldı, OHAL sürecinden geçildi ve nihayet mevcut rejim kurumsallaşarak toplumun tepesine çöreklendi.
Bu süreçte, Ankara katliamının üzerini bazı sanıklara ağır hapis cezaları vererek kapamaya çalışan muktedirler, yaşamını yitirenlerin ailelerine, yakınlarına dostlarına çektirmedikleri ezayı bırakmadılar. Davanın katilleri yönlendiren ve koruyan kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve tüm sorumlulardan hesap sorulması için yıllardır didinen bu insanlar, gerçekleştirmek istedikleri anma toplantılarında bile gaza, copa maruz bırakıldılar. Fakat yılmadılar. Tam da bu kararlılık sonucunda, dava sürecinde çarpıcı gerçekler ortaya dökülebildi. Mağdur yakınlarının ve avukatlarının yoğun çabaları sonucunda açığa çıkan deliller, istihbarat raporları, izleme-dinleme kayıtları, kaçırma-koruma faaliyetleri, faillerle gerçek sorumlular arasındaki kirli ilişkiyi çıplak bir şekilde gözler önüne serdi. Tüm üstünü örtme ve gizleme çabalarına rağmen, bu katliamın tetikçileri ve onların yönlendiricileri, işbirlikçileri, destekçilerine dair çok şey ortaya döküldü. Bugün katliamın 16 sanığı halen firari durumda. Daha doğrusu devlet güçlerinin yakalamak gibi bir çabaları olmadığı gibi, ellerine geçenleri de çeşitli defalar serbest bıraktıkları ortaya çıkmış bulunuyor.
Tüm bunlardan dolayı, katliamın üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, mağdur ailelerinin, avukatların ve emek örgütlerinin, gerçeklerin tam olarak ortaya çıkarılıp bütün sorumluların yargılanıp cezalandırılması çabası devam ediyor. 10 Ekim karanfillerinin anıldığı çeşitli etkinliklerde bu yıl da bu çaba ve kararlılık vurgulanarak dile getirildi.
Ankara Garı önünde polisin saldırı ve engelleme çabalarına rağmen gerçekleştirilen anmada, ailelerin yanı sıra DİSK, KESK, TMMOB, TTB başkanları, HDP ve CHP milletvekilleri ve çeşitli siyasi kurumların temsilcileri de yer aldı. Kurumlar adına ortak açıklamayı DİSK genel başkanı Arzu Çerkezoğlu okudu. Açıklamada şunlar dile getirildi:
“Yaşanan bu büyük katliamın acısı yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Acımız kadar öfkemiz de tazeliğini koruyor. Gerçek katiller dışarıda gezdiği için isyanımız her gün biraz daha büyüyor. Acımızı ve öfkemizi büyüten en büyük nedenlerden birisi de, katliam öncesinden bugüne kadar siyasi iktidarın ve idarecilerin takındıkları tutum ve yargı sürecidir. … Katillere adeta koridor açan, yol kontrollerini kaldıran, saldırı olacağı istihbaratını tertip komitesinden gizleyenler, patlamaların ardından birçok kişinin yaşamını yitirmesine neden olan gaz sıkma emri verenler, ambulansların geç gelmesinin sorumlusu olanlar, güvenlik tedbiri almayanlar yargılanmadıkça gerçek adalet mücadelemiz sürecektir. … Katliamın tüm sorumluları yargılanana ve hak ettikleri cezayı alana kadar öfkemizi diri tutacağız. Katliamın unutturulmak istenmesine izin vermeyeceğiz. Arkadaşlarımızın hesabını mutlaka soracağız. Eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesi yitirdiğimiz arkadaşlarımızın en büyük emanetidir. Bizler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu doğrultuda kararlı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Barış karanfillerimize ve ailelerine verdiğimiz sözü 3. yıldönümü vesilesiyle bir kez daha yineliyoruz: Barış özleminiz yerine gelinceye kadar mücadelemiz bedeli ne olursa olsun devam edecektir. Gerçek katiller ortaya çıkarılıncaya ve gerçek adalet yerini buluncaya kadar and olsun ki durup dinlenmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz, yılmayacağız. Affetmeyeceğiz, unutmayacağız, unutturmayacağız.”
10 Ekim karanfilleri İzmir’de de sendikaların ve emek örgütlerinin çağrısıyla bir araya gelen işçiler ve emekçiler tarafından anıldı. Ankara’da olduğu gibi İzmir’deki anmada da ortak açıklama metni okunarak mücadele ve hesap sorma kararlılığı dile getirildi. 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği İzmir Temsilcisi Mustafa Özdağ ise, yaptığı konuşmada, “Katledilen 103 can ve acılarla yaşayan bizlerin bir daha geri gelmeyecek hayatlarından çaldınız. Biz unuttuk ağız dolusu gülmeyi. Bu katliamın bütün failleri yargılanıncaya kadar adalet arayışımız sürecek” dedi ve İzmir’e bir barış anıtı yapılması talebini dile getirdi.
link: Marksist Tutum, 10 Ekim Karanfillerini Unutmadık, Unutturmayacağız!, 10 Ekim 2018, https://en.marksist.net/node/6508
ABD’de Sosyalizme Dönük İlgi Artıyor
Ateşin Gerçek Sahibi İşçi Sınıfı!