Ezgi Şanlı’nın Mücadelenin Kadınları, Kadınların Mücadelesi yazısını okurken çok etkilendim. Geçmişin kadınları zor dönemlerde mücadele etmişler. Bu devrimci kadınların kararlılıkları ve azimleri benim daha çok mücadele etmeme neden oluyor. Yazar mücadelenin kadınlarının hayatlarını yazarak biz kadınlara mücadele etmekten başka şansımızın olmadığını söylüyor. Yazıda örneklenen kadınların yaptıkları, fedakârlıkları, biz işçi kadınlar için çok kıymetlidir.
Yeri gelmiş kilometrelerce uzun yollar yürümek zorunda kalmışlar. Yeri gelmiş çocuklarından uzakta mücadele etmişler. Ama her şeyi insanın insan gibi yaşaması için yapmış, sömürünün olmadığı bir dünya için savaşmışlar. Bir kadın olarak, bir anne olarak, çocuklarına güzel bir yaşam bırakma mücadelesi vermişler. Bu kadınların azmi biz işçi sınıfının kadınlarına mücadelede daha çok çalışmamız gerektiğini koyuyor ortaya. Bu kadınlardan bir tanesi olan Adelheid Popp’un yaşadıkları benim hayatıma çok benziyor.
Ben de ilkokulu bitirince 12 yaşında çalışmaya başladım. İlk olarak boncuk işleme atölyesine girdim. Küçüktüm, işçilik nedir bilmiyordum. Beni her yere koşturuyorlardı ama hoşuma gidiyordu, beni seviyorlar sanıyordum. Oysa küçük yaşta beni patron sömürmeye başlamıştı. Sonrasında büyük şehir olan ama toprağı altın olmayan İstanbul’a göç ettik. İstanbul’da küçük bir tekstil atölyesinde çalışmaya başladım. Atölyede her şey bana yabancı geliyordu. Hani derler ya köyden indim şehre, her şeye garip bakıyordum. Makineciler benden tornavida istiyor, ben onlara iplik bobini getiriyordum. Ne istediklerini bir türlü anlayamıyordum. Doğal olarak malzemeleri tanımam uzun zaman aldı. Atölyenin temizliğini bize yaptırıyorlar, tuvaletleri bize yıkatıyorlardı. Aldığımız ücret çok düşüktü. Bu atölyeden çıkıp büyük tekstil fabrikasına girdim. Şaşkına dönmüştüm, yeni olduğum için kalabalık nereye gidiyorsa ben de oraya gidiyordum. Birkaç yıl geçince işçiliğin ne demek olduğunu öğrenmiştim, artık kendime işçiyim diyordum.
Birçok insanın hayatında dönüm noktaları vardır. Benim hayatımın dönüm noktası ise abimin beni bir işçi derneğinin şiir, müzik etkinliğine götürmesiyle oldu. İlk defa böyle bir yere gidiyordum, insanlar bana çok sıcak davranmıştı. Kadın arkadaşlar boynuma sarılarak hoş geldin diyordu. Sanki birbirimizi yıllardır tanıyorduk. Benimle sohbet etmeye başladılar, anlattıklarının bazılarını anlamasam da içtenlikle dinlemeye başlamıştım, çünkü çok samimiydiler. O güne kadar kimse beni dinlememişti, kendi ailem beni ciddiye bile almazken tanımadığım bu insanlar beni dinlemişlerdi.
Ben artık bu insanların yanına gelip gitmeye başladım. Bu sıcak insanlarla her sohbet edişimde yeni şeyler öğreniyordum. Kendime olan güvenim geldi, işçi arkadaşlarıma güvenmeye başladım. Ve abimin zamanla olumlu anlamda değiştiğini görünce içimden evet bu iyi bir şey dedim ve ben de değişmeliyim dedim. Abimle yan yana mücadele yolunda yürümeye başladım. Ezgi Şanlı’nın bu yazı dizisinde hem geçmişi öğrenmiş oldum, hem de kendi geçmiş yaşamımı hatırladım. Böyle yazıların çıkması çok önemli bir şey, Ezgi Şanlı’ya teşekkür ediyorum, eline, yüreğine, mücadele azmine sağlık. Biz işçi sınıfının kadınları geçmişin mücadeleci kadınlarının kaldığı yerden devam etmeliyiz. İnsanlığın kurtuluşuna kadar mücadele etmeliyiz.
link: Esenyurt’tan bir tekstil işçisi, Hayatımın Dönüm Noktası Mücadele Etmek Oldu, 26 Ağustos 2017, https://en.marksist.net/node/5823
Rejimden Bir Gerici Adım Daha: Müftü Nikâhı!
Charlottesville Ne Anlatıyor?