20 Temmuz 2016’da hükümet tarafından ilan edilen OHAL bir yıldır devam ediyor. Bu bir yıllık süreçte yaşanan hak ihlalleri üzerine bir rapor hazırlayan Demokrasi İçin Birlik, 20 Temmuzda “OHAL’in Birinci Yılında Demokrasi Enkaz Altında” başlıklı bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Taksim Hill Otel’de gerçekleşen toplantıya eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, KHK ile ihraç edilen Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, HDP Milletvekilleri Garo Paylan, Ahmet Yıldırım, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, KESK ve DİSK adına yöneticiler ile çeşitli demokratik kitle örgütleri katıldılar.
DİB’in hazırladığı rapordan derlenen basın metnini Ayşegül Devecioğlu okudu. Devecioğlu, OHAL’in toplumsal, insani, doğal, kentsel bütün alanlarda korkunç bir yıkım manzarası ortaya çıkardığını, KHK’larla sayısız hak ihlallerinin yaşandığını ifade etti. Uluslararası hukukla belirlenen sınırların dikkate alınmaksızın keyfi bir şekilde hak ve özgürlüklerin yok edildiğini belirten Devecioğlu, yapılan hak ihlallerini sıraladı. Raporda şu veriler yer alıyor:
· Binlerce kişi hukuksuz şekilde işsiz bırakıldı. Kendileri ve aileleri açlığa mahkûm edildi. 20 Temmuz itibariyle kamu kurumlarından ihraç edilenlerin sayısı 112 bin 863. Bu sayıya özel öğretim kurumlarında çalışma izni iptal edilenler de eklenince rakam 135 bin 337’e ulaşıyor. Mahkeme kararı olmadan maaşlarını ve emeklilik haklarını kaybettiler. İşlerine iade edilmeleri talebiyle açlık grevine başlayan iki kamu emekçisi Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 134. gününde, hapishanede ölümle pençeleşiyor. Onlara destek olmak için açlık grevine başlayan Esra Özakça ise 59. gününde, İsmail Erdoğan 57. gününde.
· Seçme ve seçilme hakkı ihlal edildi. Anayasaya aykırı olarak Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri ve eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklandı. CHP milletvekili Enis Berberoğlu’yla birlikte 12 milletvekili hapiste bulunuyor.
· Çeşitli işkollarında 4 grev ertelendi. Grev hakkı ihlal edildi.
· 15 üniversite kapatıldı, KHK’larla 5 bin 644 akademisyenin işine son verildi; üniversitelerde çalışanlar dâhil edildiğinde bu rakam 7800 kişiyi aştı.
· Seçilmiş Yerel Yöneticiler görevden alınarak, cezaevlerine konuldu ve yerlerine seçilmemiş kişiler atandı. Kayyum atanan belediye sayısı 86’ye ulaştı.
· Malvarlıklarına hukuksuz biçimde el kondu. KHK’lar kapsamında Türkiye’nin 43 ilinden toplam 965 şirkette kayyumlar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredildi. 107 gerçek kişinin malvarlıklarına da kayyum olarak TMSF getirildi.
· Binlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların avukat görüşleri sınırlandı. İşkence ve kötü muamele yaygınlaştı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 7 Temmuz 2017’de yaptığı açıklamada, 15 Temmuz’dan sonraki süreçte, 168 bin 801 kişi hakkında adli işlem yapıldığını söyledi.
· Kadınlara karşı hak ihlallerinde artış yaşandı. Hak arama kanalları tıkandı. KHK’lar ile 50’yi aşkın kadın sivil toplum kuruluşu kapatıldı. KHK’lar ile kamu kurumlarından ihraç edilenlerin % 20’sini kadınlar oluşturdu. Kadın cinayetlerinde artış ve nitelik değişikliği dikkat çekti.
· OHAL kültür sanat alanına yayınevi kapatmaları, yazarların tutuklanması, konserlerin festivallerin, tiyatro oyunlarının yasaklanması, kültür merkezlerinin kapatılması inanç merkezlerine yönelik baskılarla damgasını vurdu. Alevilerin inanç merkezlerine ve kutsal günlerine yasak kondu. Laik, özgür bilimsel eğitimi ortadan kaldıracak adımlar atıldı. Eğitim kurumlarından başlayarak sistematik biçimde toplumu muhafazakârlaştırma ve dincileştirme çabaları hız kazandı.
· LBGTİ+ bireylerin mağduriyetlerini arttırdı, militarizm, homofobi ve transfobiyi yükseltti. Cezasızlık teminatı, hukuksuz uygulamalar, homofobik saldırıları ve polis şiddetini arttırdı. LBGTİ+ yurttaşlar arasında korku ve yılgınlık yaygınlaştı, örgütlenme, toplanma ve gösteri yapma hakları kısıtlandı.
· OHAL döneminde hükümet 180 medya kuruluşunu kapattı. Gazeteciler tutuklandı. KHK’larla 180 medya kuruluşu kapatıldı. 2017 Nisan- Mayıs- Haziran dönemini kapsayan Bia Medya Gözlem Raporu’na göre Türkiye’de136 medya temsilcisi hapishanede.
· Çevreye zarar veren başta termik santraller ve HES’ler olmak üzere yatırım ve projelerin çevreye etkisini değerlendiren çevre etki değerlendirmesi (ÇED) raporlarını ayak bağı olan gören iktidar, OHAL’i fırsata çevirdi. SİT kavramı tarihe karıştı. Doğal, tarihi varlıklar yıkıma uğradı. 445 ÇED kararı yatırımcı lehine çıktı.
· Sivil topluma yönelik yaptırımlar ve verilen cezalar açısından tüm dönemlerin en büyük kıyım ve baskısı gerçekleşti. 1401 dernek ve 122 vakıf kapatıldı.
· OHAL ilan edilmesinin ardından yazarlara, yayınevlerine keyfi gerekçelerle davalar açıldı, yazarlar hapse atıldı. 34 yazar tutuklu bulunuyor. Kitap toplatma ve yasaklamaları arttı. 30 yayınevi kapatıldı. Binlerce yayıncılık çalışanı işsiz kaldı.
· Güneydoğu bölgesinde çok geniş kamulaştırmalarla kitleler göçe zorlandı, mülksüzleştirildi. Diyarbakır Sur’da tarihi miras yok edildi, kamulaştırmalarla yoksullar kent merkezinden sürgün edildi, demografik yapı değiştirildi.
Hak ihlallerini hatırlatmasının ardından referandumda ortaya konulan “Hayır” iradesine ve Adalet Yürüyüşü’ne dikkat çeken Devecioğlu, demokrasi güçlerinin ortak bir mücadele örgütlemesi gerektiğini söyledi.
Devecioğlu’nun ardından raporu değerlendirmek üzere DİB kurucularından Rıza Türmen söz aldı. Türmen konuşmasında OHAL’in yarattığı hukuksuzluğa dikkat çekti. Meclis tarafından onaylanması gereken KHK’ların sadece 5’inin onaylanmış olmasını keyfi bir süreç olarak değerlendiren Türmen, bugün uygulanan OHAL’in insan hakları ihlallerini kalıcı kılacak bir rejime dönüştüğünü söyledi. Türkiye’nin hukuksuz bir devlete dönüştüğünü ve bu hukuk boşluğunun tek bir kişi tarafından doldurulduğunu ifade eden Türmen, 2019 seçimlerinden sonra Türkiye’nin daha belirsiz ve vahim bir yere sürükleneceğine işaret etti.
Türmen’in konuşmasının ardından KHK ile görevinden ihraç edilen anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu bir konuşma yaptı. Kabaoğlu, OHAL’in Anayasanın 120. Maddesi çerçevesince ilan edildiğini fakat çıkarılan KHK’ların ve yapılan uygulamaların bu çerçeveye uygun olmadığını belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin “OHAL üzerinde denetim yapmam” ifadesine dikkat çeken Kabaoğlu, alınan kararların anayasaya aykırı olduğunu vurguladı.
Kabaoğlu’nun ardandan devam eden konuşmalarda KESK Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve DİSK Koordinatörü Harun Koçak söz aldılar. Bozgeyik konuşmasında ihraç edilen kamu emekçilerine, pasaportlarına dahi el konulan imzacı akademisyenlere ve açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya dikkat çekerek, mücadeleye devam edeceklerini belitti. Koçak ise konuşmasında OHAL’in sınıfsal kimliği olduğunu ifade etti. OHAL’le birlikte TİS süreçlerine, grevlere, hak arayışlarına, sendikal faaliyetlere müdahale edildiğini söyledi.
Ardından söz alan HDP Milletvekili Ahmet Yıldırım, OHAL tablosunun ağır olduğunu, küçümsememek gerektiğini ve aynı şekilde yılgınlığa kapılıp mücadeleden vazgeçmemek gerektiğini vurguladı. Basın toplantısında TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, ekonomist Mustafa Sönmez, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da söz alarak baskıların arttığı, hukukun ortadan kaldırıldığı böylesi bir süreçte ortak mücadele çağrısı yaptılar.
link: Marksist Tutum, Demokrasi İçin Birlik: OHAL Kaldırılsın, KHK’lar İptal Edilsin, 21 Temmuz 2017, https://en.marksist.net/node/5760
Suruç Katliamının İkinci Yılı: Unutmadık, Unutturmayacağız!
Nuriye ve Semih’e Dil Uzatanlar