Yaşamla ölüm arasında gidip gelen sadece insanlık mı? Bir insan doğar, büyür, gelişir ve ölür. Peki diğer canlılar… Meselâ bir bitki, bir hayvan… Bunlar da insanlar gibi doğar, büyür ve ölür. Doğanın işleyiş kanunudur. Günümüzde hiçbir şey doğa kanunlarına göre işlemiyor. Sanayi devrimiyle birlikte doğaya artık hükmeden insanlık olmuştur. Hiçbir şey doğal hayatını yaşayamaz. Ne insanlar, ne bitkiler ne de hayvanlar.
Burjuva sınıf her şeyi meta olarak gören bir sınıftır. Her şeyi alıp satan bir sınıftır. Doğada ne var ne yoksa her şeyi pazarlamanın yollarını arar. Bunu yaparken doğayı tahrip etmiştir. Doymak bilmez aç gözlülükleri nedeniyle dünyayı yaşanmaz hale getirmektedirler.
Her gün yeni bir felaket ile karşılaşmaktayız. Bu felaketlerden sonra kapitalistler nasıl kârlı çıkarım diye hesap yapmaktadırlar. Azınlık bu sınıf kendi içinde de rekabete girer. Geçmiş yıllarda bir laboratuar virüsü olan SARS virüsü Çin burjuvazisinin pazardaki rekabetini azaltmıştı. Bu, rekabet eden burjuvaların birinin diğerini yok etmesine yöneliktir. SARS virüsü de Çin burjuvazisini pazardan yok etmeye yönelikti.
Bugünlerde de H5N1 virüsü ortaya çıktı. Medyada kuşların toplu ölümlerini görüyoruz. Acaba kuşları öldüren virüs mü, yoksa bu sistem mi? İnsanlığı hiçe sayan bu sistem kuşları niye önemsesin ki?
Dünyanın birçok yerinden haberler geliyor. Türkiye’de kuş gribi görüldü! Kuş gribi Romanya’da da toplu kanatlı ölümlerine neden oldu! Dünyanın bilmem hangi yerinde de ölümcül kuş gribi vakalarına rastlandı! Bu tür haberleri yazılı ve görsel basında hep okuduk ve gördük. İnsana bulaşan ve ölümcül olan H5N1 virüsünün görüldüğü yerler karantina altına alınıyor. İnsanların yetiştirdiği tüm kanatlı canlılar belediyeler tarafından toplatılıyor. Sağlık Bakanlığı açıklama yapıyor: “Efendim kuş gribi virüsü 60-70 derecede ölüyor. O nedenle tavuk yiyecek vatandaşlarımız eğer 60-70 derecede pişirirlerse gönül rahatlığıyla yiyebilirler. Bu nedenle panik yapmayın. Ayrıca biz ülke olarak buna hazırlıklıyız. Gerekli ilaç stoklarımız yeterli. Bu nedenle korkulacak bir şey yok. Zaten kuş gribi ile ilgili bize bildirilen bir vaka yok” deniliyor.
Gelişmiş kapitalist ülkeler bile bu virüsle ilgili olarak gerekli ilaç stokunun olmadığı, virüsün insanlara bulaşabildiği, 100’den fazla insanın kuş gribinden hayatını kaybettiği açıklanırken, TC gibi bir ülkede nasıl oluyor da ilaç stokları oluyor? Hasta vakasının olmaması olmayacağı anlamına geliyor?
Yukarıda belirtmiş olduğum gibi bu sistemde her şey metaya dönüştürülmüş durumda. Her felaketten sonra birileri kârlarını arttırıyor. Sermaye sınıfı yine kârını arttırmanın hesaplarını yapacak. Şu soruyu sormadan edemiyor insan. Bugünlerde ortaya çıkan H5N1 öldürücü kuş gribi virüsü acaba kimlerin hesabına kâr sağlayacak? Biliyoruz ki sermaye sahiplerinden birileri kar oranını yükseltecek sermayesine sermaye katacak. Biliyoruz ki bu sistem varlığını sürdürdükçe yeni yeni virüslerle karşılaşacak insanlık. Yeni felaketlerle karşılaşacak. Biliyoruz ki bu sistem sürdükçe bu insanlık gibi doğadaki tüm canlılar bu felaketlerden nasibini alacak.
Fakat bildiğimiz bir şey daha var. İnsanlığa ve doğaya bu tahribatları yapan sistemin yıkılıp yerine daha yaşanabilir bir dünyanın oluşturulması kendi ellerimizdedir. İnsanlığı ve doğayı kurtaracak olan sınıf işçi sınıfıdır.
Yaşanabilir bir dünya için, YA SOSYALİZM YA BARBARLIK!
link: Avcılardan bir MT okuru, Kuşları öldüren virüs mü, yoksa bu sistem mi?, 14 Aralık 2005, https://en.marksist.net/node/574
Bizleri Bizden Başkası Kurtaramaz
İş Yasasının Getirdikleri