Halkların Demokratik Kongresi 6. Olağan Genel Kurulu, 23 Ocakta Ankara’da, İnşaat Mühendisleri Odası toplantı salonunda gerçekleştirildi. Genel kurula HDK eş sözcüleri, HDP eş başkanları, milletvekilleri, DBP yöneticileri, siyasi parti ve kitle örgütü temsilcileri ve çok sayıda konuğun yanı sıra 800 delege katıldı.
Divan seçimi ve saygı duruşunun ardından HDK eş sözcüleri söz aldılar. Basına açık tutulan bu bölümde Eş sözcü Ertuğrul Kürkçü, Kürt halkının direnişi karşısında devletin uyguladığı “çöktürme planı” ile durmaksızın süren askeri operasyonların çökmekte olduğunu dile getirdi. Önceleri operasyonlar karşısında sessiz kalan Avrupa’nın artık gerçekleri gördüğünü ifade etti. Barış fikrini halka taşımak gerektiğine değindi. Sebahat Tuncel ise “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diyenlerin insanların ölmesini umursamadığını, buna karşın HDK’nin ve AKP faşizmine karşı direnenlerin halkı yaşatmayı seçtiğini dile getirdi. Tuncel, şöyle konuştu: “Yaşanan hendek sorunu değildir, Kürt halkının kendi kaderini tayin etme sorunudur. Kürt halkı özgürleşene kadar mücadele edecektir. Devletin müzakereden başka şansı kalmamıştır.”
Tuncel’in ardından söz alan Selahattin Demirtaş, devletin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşı eleştirdi. “Kendi yurttaşının kan kaybından ölümünü yukarıdan izleyen bir bakan, bir devletin biz parçası olamayız. Bunu reddediyoruz. Bu devleti reddediyoruz. Devlet aşıyı, hemşireyi, ambulansı, serumu kendi malı olarak görüyor. ‘İstersem veririm, istemezsem vermem’ diyor. Oysa bunların sahibi halktır. Neden vermiyor? Çünkü biz hainmişiz. Katleden devletin haini olmaktan onur duyarız. Bu devlet bize ‘hadi gelin anayasa yapalım’ diyor. Bu anayasadan kurtulmayı biz de isteriz. Fakat böyle bir devletin yapacağı anayasa nasıl bir anayasa olacak? Bunu bin defa düşünmek lazım. Biz anayasa çalışmalarında olacağız. Ama anayasa yapmak için değil onların nasıl bir anayasa yapacaklarını halka anlatmak için. Halkımızın haklarını, özgürlüğünü savunmak için orada olacağız. Darbe anayasasını bile takmayan nasıl özgürlükçü anayasa yapar?” dedi. Demirtaş, örgütlü olan güçlerin devletten korkmadığını, örgütlülüğü ve korkusuzluğu yaygınlaştırmak gerektiğini sözlerine ekledi.
DBP Eş Sözcüsü Kamuran Yüksek de genel kurulda söz aldı. Yüksek, “devletin öncelikli politikası Kürtlerin Ortadoğu’da statü sahibi olmamasıdır. Dış politika bunun üzerinden ilerliyor” dedi. İçeride ülkeyi kan gölüne döndürenlerin dışarıda savaşa ortak olduğunu dile getiren Yüksek, bundan kimsenin kazancı olmadığını, kazanmanın Kürtlerle kurulacak bir ittifaktan geçtiğini ifade etti. “Bugün Türkiye’nin büyük bir kesimini Kürt halkına karşı kışkırtmış durumdalar, bu bizi incitiyor. Hepimiz sadece Kürt halkı için değil özgür ve eşit bir gelecek için mücadeleye devam edelim” dedi.
Genel kurulun ilk oturumu konuşmalarla devam ederken öğleden sonraki oturumunda, HDK ve HDK Kadın Koordinasyonu’nun faaliyet raporları okundu. Ardından “HDK’nin örgütlenmesi” ve “HDP ve HDK ilişkisi” başlıkları altında tartışmalar yapıldı. Delegeler yaptıkları konuşmalarda özyönetim direnişinin öneminden ve HDK’nin örgütlenmesi için yapılması gerekenlerden bahsettiler. “Saldırı bugün Kürtlere ama yarın tüm kesimlere yönelik olacak” dediler. Delegeler, Saray’ın saldırılarına karşı geniş demokrasi cephesinin oluşturulması gerektiğini ifade ettiler. Marksist Tutum delegesi de oturumda söz alarak içinden geçilen sürecin temel yönelimlerini dile getirdi ve anayasa tartışmaları aldatmacasına işaret etti. Marksist Tutum adına Halkların Demokratik Kongresi 6. Genel Kurulunu selamlayan delege sözlerine şöyle devam etti:
“Genel kurulumuz kendine özgü yöntemlerle ilerleyen üçüncü emperyalist paylaşım savaşının giderek şiddetlendiği, Kürt halkına yönelik kirli savaşın tırmandırıldığı ve faşizmin son derece somut bir tehlike olarak yükselişe geçtiği olağanüstü bir dönemde toplanıyor. Erdoğan ve temsil ettiği egemenler hem Ortadoğu’daki savaşı hem de faşizan tırmanışı kışkırtıyorlar. Kürtlere karşı yürüttükleri kirli savaşı da kullanarak faşizmin kitle desteğini sağlamaya çalışıyorlar.
Kürt halkı zaten savaşın içinde ve 100 yıldır elinden alınan haklarını elde etmek için mücadeleyi yükselttikçe devletin daha büyük baskısı ve kıyıcılığı ile yüz yüze geliyor. Aynı devlet Batıda işçi sınıfını, emekçileri, muhalifleri, sosyalistleri ezmek istiyor. Örgütsüz işçi ve emekçiler faşizm tehlikesiyle yüz yüzedir. Tehlikenin önünün alınması için birleşik mücadele şarttır. Bunun yöntemi anayasa tartışmaları ile başkanlık sistemine ve faşizan yükselişe meşruiyet kazandırmak değildir. Hitler faşizmine özenen, böyle bir başkanlık isteyen Erdoğan’ın yeni anayasa dayatması, bunu sadece Meclisle değil, halkla yapacağını açıklaması tam bir ikiyüzlülüktür ve faşizme kitle desteği sağlama çabasıdır. Tüm bunlar olup biterken biz HDP’nin anayasa komisyonuna üye vermesini ve bunun bir parçası olmasını doğru bulmuyoruz. 1 Kasım seçimlerinden ve savaş kabinesine bakan verilmesinden çıkarılması gereken çok ders var. 7 Haziranın ardından AKP dışındaki parlamento güçleri, 1 Kasım dayatmasına direnmiş ve oluşan kabinenin bir seçim kabinesi değil, savaş kabinesi olduğunu teşhir ederek buna karşı mücadele edebilmiş olsaydı şüphesiz bugünkü durum çok farklı olurdu.
Kürt halkına yönelik kirli savaşın durdurulması, işçi sınıfının faşist tırmanışa karşı örgütlenmesi, Ortadoğu halklarının birbirine kırdırılmasının engellenmesi için birleşik mücadeleyi yükseltelim.”
Konferanslarda yapılan tartışmalar üzerine hazırlanan karar tasarıları, önergeler, kongrede de oy birliği ile kabul edildi. Ardından genel meclis ve eş sözcü seçimleri yapıldı. 121 kişilik yeni genel meclis için isimlerin belirlenmesinin ardından, eş sözcülüğe Ertuğrul Kürkçü ve Gülistan Kılıç Koçyiğit seçildi.
Genel kurul “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” sloganıyla sonlandırıldı.
link: Marksist Tutum, Halkların Demokratik Kongresi 6. Genel Kurulu’nu Gerçekleştirdi, 24 Ocak 2016, https://en.marksist.net/node/4868
Magma
Mülteci Kampında Bir Kürdüm