Açlık sınırı 527 YTL, yoksulluk sınırı 1.601 YTL, Türkiye’deki asgari ücret ise 350 YTL! Evet, çoğunluğun aldığı ücret asgari ücret ve bu ücret de yoksulluk sınırının çok altında. Açlık sınırı dediğimiz; 4 kişilik bir ailenin sadece zorunlu mutfak masraflarından ibaret. Yoksulluk sınırı ise; yine 4 kişilik bir ailenin kira, elektrik, su, telefon, yakacak, eğitim vs. hepsini kapsayan ücret sınırı. Ve nüfusun büyük çoğunluğunun layık görüldüğü asgari ücret bu iki sınırın da çok altında seyrediyor. Ama patronlara ve onun hükümetine göre bu bile çok fazlaymış, bölgelere göre asgari ücret belirlenmeliymiş. Mesela Marmara bölgesinde geçinmek daha zor olduğu için asgari ücret burada 350 YTL, Doğu ve Güneydoğu illerinde geçinmek daha kolay olduğundan orada 250 YTL olmalıymış.
Bütün bu zorluklarda hayatımızı sürdürmeye çalıştığımız dünyada hâlâ daha duyarsız ve tepkisiz kalabiliyoruz. çünkü insanlar geçinme kaygısı ve işsiz kalma korkusuyla yaşamaya mahkûm ediliyor. Kapitalist sistem ise bunu iyice körüklüyor. Sermayelerine sermaye katabilmek için biz işçileri azgın rekabet koşullarının içinde rekabet yarışına sokarak birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Bununla birlikte daha çok işi daha az işçiyle çıkarıp diğerlerini işten atıyorlar. İşine devam edenler de bu korkuyla sessiz kalmak zorunda kalıyor. Her an bizleri dışarıda bir işsizler ordusunun beklediği tehdidiyle korkutmaya çalışıyorlar ve bu tehdit işçilerde işsizlik korkusunu iyice perçinliyor. Ve işte sonuç: Asgari ücret 350 YTL!
Diğer yandan sağlık hizmeti paralı olma yolunda. Emeklilik yaşı ve prim günü her geçen yıl uzatılıyor. Emekli olmak da hayal olacak. özelleştirmeler hızlandırılıyor, özelleştirmeyle kamuda çalışan işçilerin kazanılmış hakları birer birer gasp ediliyor. Patron yanlısı iş yasaları yürürlüğe giriyor. Gelecek nesil için tam bir kölelik dönemi hazırlanıyor. Biz ise hâlâ derin uykularda uyumaya, bu sistemden kaynaklanan ekonomik zorluklarla boğuşmaya devam ediyoruz. Artık uyanma zamanı gelmedi mi? Daha ne kadar bu sömürü üzerine kurulmuş sermaye sistemine müsaade edeceğiz? Kapitalist sistemin can damarı olan üretim bizim elimizde değil mi?
Kapitalist sistem varolduğu sürece asgari ücret hep olacak ve bizler açlıktan ölmeye devam edeceğiz. Sermayenin gözü hep ücretlerimizde olacak, daha da aşağıya çekmeye çalışacaklar. Biz işçiler açlıktan ve yoksulluktan kurtulmak için bu sistemi ortadan kaldırmak zorundayız.
Geçmişimizde, işçi sınıfının ayağa kalktığı zaman hem dünyada hem de yaşadığımız ülkede neler yapabileceğine dair birçok örnek vardır. örneğin bir 15-16 Haziran Direnişi. Hep beraber hareket ettiğimizde işçi sınıfının neler yapabileceği apaçık ortadadır. Ama biz işçiler bir sınıf olduğumuzun, karşımızda sermaye sınıfının olduğunun farkına varamadığımız, örgütlenmediğimiz ve MüCADELE BAYRAğINI hep beraber daha da yükseğe çekemediğimiz sürece bu deneyimler sınıfımızın şanlı deneyimleri olarak tarihte kalmaya devam edeceklerdir. En önemli şey ise işçi sınıfına bu mücadelede yol gösterecek siyasal partimizin eksikliğidir. Marksizmin ışığı bu yolu bize göstermeye devam ediyor. Birleşen işçilerle bu sömürü sistemine son verebiliriz. Tüm dünya işçileriyle beraber mücadele ederek bu sistemin bu dünyadan ilelebet gitmesini sağlayabiliriz.
Yaşasın işçi sınıfının Marksizm ışığında mücadelesi!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
link: Gülsuyu’ndan MT okuru bir tekstil işçisi, Sermayenin gözü asgari ücrette, 16 Eylül 2005, https://en.marksist.net/node/417
Can pazarında yaşam
Sınavların cenderesindeki çocuklar