Merhaba Marksist tutum okurları,
Birkaç gün önce bir işçi arkadaşımızın annesi rahatsız olduğu için hastaneye kaldırıldı. Arkadaşımız yaşadıklarını anlattığında dehşete düştüm ve yaşananları sizlerle paylaşmak istedim. çünkü yaşananların kaynağının aslında kapitalist sistem olduğunu ve kapitalist sistemin bizlere neler yaşattığını anlatmak istiyorum.
Arkadaşımız hastaneye gittiğinde hastaya ilk müdahaleyi asistan bir doktor yapmış. Annesinin tansiyonunu ölçerek yüksek tansiyon teşhisi koymuş ve sonra hastayı koridorda yürütmelerini söylemiş. Hasta göğsünde yoğun bir ağrı hissettiğini ve yürüyemeyecek durumda olduğunu söylediği halde kalp elektrosu çekilmemiş ve hasta ile ilgilenilmemiş. Daha sonra bir uzman doktorun tesadüfen gelmesi ve hastanın durumunu iyi görmeyerek müdahalesiyle hastanın kalp krizi geçirdiği ortaya çıkmış. Buraya kadar yaşananları değerlendirdiğimde kapitalist sistemin işçilerin işlerine (sonuçta doktor da bir işçi ve işgücünü tek bir patrona değil de devlete satıyor oluşu bu gerçeği değiştirmiyor) ne kadar yabancılaşabildikleri ve bu yabancılaşmanın bir insanın yaşamına nasıl mal olabileceği gerçeğiyle yüz yüze kaldım.
Sizce bir Sabancı, bir Erdoğan ya da herhangi bir patron hastaneye gitmiş olsaydı onlara nasıl müdahale edilirdi? Elbette ki uzman bir doktorun tesadüfen gelmesine gerek kalmadan hastanenin en yetkin doktorlar heyeti müdahale ederdi. çünkü onların yetkileri ve paraları var, çünkü onlar egemen sınıfın bireyleri.
Yaşananlar bu kadarla da kalmamıştı. Hasta kalp krizi geçiriyordu ve ilaçları normal bir hastanın ilaçlarından çok daha pahalıydı. Arkadaşımıza annesine ilaç gerektiği ve bu ilacı her yerde bulamayacakları söylenmişti. İlacı alabilecekleri yerleri öğrenip gittiklerindeyse ilacın fiyatını duyduklarında gerçekten dudak uçuklatacak bir fiyatla karşılaşmışlardı. Arkadaşımızın tek şansı ilacın bulunduğu hastanede bir tanıdıklarının olmasıydı. İlacın fiyatı 2,5 milyardı ve tanıdık vasıtasıyla 300 milyona indirmişlerdi. 2,5 milyardan 300 milyona inmesi aradaki kar farkının ne kadar dehşet verici olduğunu gözler önüne sermektedir. İlacı veren hastane, ilacın tamamı kullanılmazsa geri kalanın iade edilmesini söylemişti. Tüm bu yaşananları duyduğumda, kapitalist sistemde sağlık sisteminin nasıl işlediğini, kuralın “paran varsa yaşa, yoksa öl” olduğunu bir kez daha anladım.
Kapitalist sistem her konuda sınıf ayrımlarını net bir biçimde ortaya koyduğu gibi (konut sorunu, eğitim sorunu, ulaşım sorunu vb.) sağlık sorununda da bu ayrımı açık ve net biçimde ortaya koymaktadır. Marksist fikirlere inanmış olan işçi sınıfının her bir bireyine düşen görev, yaşadığımız her olayı dönüp dolaştırıp kapitalist sisteme dayandırmak olmalıdır. Ben tüm bu yaşananları 1,5 yıl önce yaşamış olsaydım lanet olsun demekten başka bir şey yapamazdım. çünkü tüm bunların kaynağında yatanın kapitalist sistem olduğunun farkında değildim ve şunu çok iyi biliyorum ki bunların farkında olmayan pek çok işçi kardeşimiz var. Onun için bu tür olaylarla karşılaştığımızda sözü dönüp dolaştırıp kapitalizme getirmeli ve kapitalist sistemi teşhir etmeliyiz. Bununla da kalmamalı bizlere bu cehennemi yaşatan kapitalist sistemi mezara gömmeliyiz.
Parasız eğitim, parasız sağlık!
Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!
link: MT okuru bir işçi, Kahrolsun ücretli kölelik düzeni, 24 Eylül 2005, https://en.marksist.net/node/400
"Yarın Bizimdir Yoldaşlar"
“Az çalış sağlıklı kal” diyor burjuva araştırmacılar