AKP’nin “Yeni Türkiye” söylemi, “onun arkasına dizilmiş belli bir medya ordusu tarafından benimsendiği gibi, geniş emekçi yığınlarda da yankı bulmaktadır. Yığınlar, içinde bulundukları genel örgütsüzlük ve seçeneksizlik şartlarında AKP’nin söyleminin etkisinde kalabiliyor.” (Levent Toprak, AKP’nin “Yeni Türkiye” Söylemi, MT, Ekim 2014)
AKP hükümeti, hedef 2023, daha da ileri 2053 ve hatta 2071 diyerek, onyıllar sonrasını projelendirilip bir toplum mühendisliğine girişiyor. Ancak kitleleri yanılsamaya iten bu söylemlerin hiçbir gerçekliği yok. Nitekim AKP ve Erdoğan, “Yeni Türkiye” söylemiyle beraber, sanki hiç yıkılmayacakmış gibi kibirlenip, güçlülüğün simgesi saraylar yaptırırken, hükümetin bakanlarından Ali Babacan “ÖNCELİKLİ HEDEF ENFLASYONLA MÜCADELE” pankartının altında bir basın açıklaması yaptı.
Bence, zurnanın zırt dediği delik işte tam da burası. Ali Babacan bu basın toplantısında, hükümetin 2015-2017 Orta Vadeli Programını (OVP) açıkladı. Enflasyonun çift rakamlı haneye doğru gittiğini, kapitalizmin krizinin hiç de bu sefer teğet geçmediğini dile getirdi. Bu konuda daha önce Mehmet Şimşek de dış basında aynı doğrultuda makaleler yazmıştı. Yani acı reçeteler kapıda. Bu acı reçetelere karşı doğacak hoşnutsuzluklara karşı da “iç güvenlik yasaları” bizleri bekliyor.
Bırakın siz ekonomi dışında nutuk atanları. Hükümetin bu iki bakanını okuyun, dinleyin. Ekonominin haline, AKP’nin geleceğine bir de bu pencereden bakın. Kapitalizmin derin bir ekonomik kriz içinde debelendiği günümüz dünyasında, patronlar ve onların ekonomi konusundaki uzmanları acı reçeteleri, savaşları önümüze koyuyorlar. Koyacaklar. Sorun şu, kabul edecek miyiz? İnsanlık birinci ve ikinci emperyalist savaşı gibi bir üçüncüsünün içine yuvarlanmış durumda. Yeni yıkımlar, kitlesel ölümler ve göçler yaşanıyor.
Bunları daha önce savaşı anlatan filmlerde izler içimiz acırdı. Şimdi yaşıyoruz adım adım. Daha da derinleştiğinde doğrudan derinlemesine yaşayacağız. Emekçiler için yıkım ve ölüm demek olan savaşlar ve krizler, patronlar sınıfına devasa fırsatlar sunuyor. Bunun bedelini ise işçiler, emekçiler ödüyor. Fakat bu bedelleri ödemek zorunda değiliz. Tarihsel iyimserliğimiz bizlere, bu krizlerin işçi sınıfı için de fırsatlar doğuracağını söylüyor. Yeter ki “enseyi karartmayalım”. Kendi sınıfımızın çıkarları ve insanlığın geleceği için cüretkâr ve cesur olalım. Yük omuzlarımızda sınıf devrimcileri. İLERİ.
12 Eylül 1980’den beri işçi sınıfının sille ve tokadını yemeyen patronlar sınıfı semirdikçe semirdi. Uzayan iş saatleriyle, düşürülen ücretlerle palazlanan Türkiye kapitalizmi, Marksist Tutum yazarlarının derinlemesine sıkça analiz ettiği gibi, alt-emperyalist bir ülke haline geldi. Pazarda kendi çapınca rol kapmak istiyor. O da payını büyütme derdinde. Ama uluslararası kapitalizmin içinde, onu koşullayan ekonomik yasalardan azade değil. Ali Babacan’ın ve Mehmet Şimşek’in bahsetmek zorunda oldukları ekonomik yasalar işte bunlar. Sınıf mücadelesinin yasaları burada da işliyor. KAÇAMAYACAKLAR. Heey, gece gündüz durmadan, dışarıda düşman arayanlar: DÜŞMAN İÇERDE! Türkiye kapitalizmini ve patronlarını siz af kapsamına alabilirsiniz. Dokunmayabilirsiniz. Sizin işiniz bu. Biliyor ve anlıyoruz. Ama kapitalizmin cenderesinde yıllardır inim inim inleyen, yıllardır düşük ücrete, uzayan iş saatlerine gömülen işçiler, asla affetmeyecektir. Evet, düşman içerde. KAÇAMAYACAKLAR..
Bir kuş kondu dala, yuva yaptı
Aktı zaman...
Ceviz ağacı! Heey ceviz ağacı!
Söyle, kaç yolcu konakladı gölgende, kaç kuş yuva yaptı?
Kaç kişiyi besleyip büyüttün meyvenle.
Kaç gelinlik kıza çeyiz sandığı oldun?
Yaş altmış.
Aktı zaman.
Hamlet gibi, ölümün kıyısında bu garip ömrüm.
“Olmak ya da olmamak” degil,
Çoğalıyor cesaretim sizlerle dostlarım.
Çoğalıyor tarihsel iyimserliğim.
Evet, “bizim de günümüz gelecek”
Ölümlü insan, hey ölümlü insan
Söyle, ne yaptın kendin, onun bunun için
Ev bark, yeme içme dışında
Ne bıraktın, arkanda kalan gölgende?
link: Adana’dan MT okuru bir işçi, Nereye Gidiyoruz?, 15 Aralık 2014, https://en.marksist.net/node/3826
ABD’de Siyah Öfke Burjuvaziye Korku Salıyor
Burjuvazi Kamu Düzenini Değil Kendi Düzenini Koruyor