Mecidiyeköy’de, yıkılan Ali Sami Yen Stadı arazisi üzerinde yapımı devam eden Torun Center inşaatında, yük ve insan taşımacılığında kullanılan asansörün 32. kattan zemine çakılması sonucunda asansördeki 10 işçi korkunç bir şekilde hayatını kaybetti. Aynı inşaatta geçtiğimiz Nisan ayında 19 yaşındaki Erdoğan Polat, yine inşaat sepetinin halatının kopması sonucu 15. kattan zemine düşerek yaşamını yitirmişti. Ancak Torunlar GYO yönetimi bu acı ölümü bile umursamadı ve gerekli önlemleri almayarak daha büyük katliamlara zemin hazırlamaya devam etti. Sonuç, beş ay sonra aynı inşaatta 10 işçinin aynı şekilde can vermesi oldu.
“Biz eğitimleri versek de çalışanların aynı hassasiyeti göstermediğini de biliyoruz” diyerek suçu işçilerin üzerine atan Aziz Torun, şirket yönetiminin işçilerin uyarılarına rağmen hiçbir önlem almayarak bu katliama davetiye çıkardığını anlatan işçileri ise “onlar işçi değil, ortalığı karıştırmak isteyenler” diyerek yalancılıkla suçladı.
İşçilerin kanı üzerinden semiren patronların bu tür beyanlarını her iş cinayetinden sonra neredeyse aynı sözcüklerle duyuyoruz. Daha fazla kâr uğruna en basit önlemleri bile almayan patronlar, bu dev projelerden akılalmaz paralar kazanıyorlar. Örneğin, 42’şer katlı iki rezidans ve 36 katlı bir ofis blokundan oluşan söz konusu projede, konutların fiyatı 606 bin ilâ 4 milyon dolar arasında değişiyor. Ancak kiralanan asansör sık sık bozulmasına ve işçiler bunu yöneticilere bildirmelerine rağmen, üç kuruşun hesabı yapılıp işçilerin canı hiçe sayılıyor.
Soma’da da aynı şey yaşanmış ve 301 işçi katledildikten sonra patronlardan ve siyasetçilerden benzer sözler işitilmişti. Sorumluları araştıracağız, cezasız kalmayacak, daha fazla önlem alacağız… Peki ya sonuç?
Sonuç, 2013 yılında 294’ü inşaat işçisi olmak üzere 1235 işçi hayatını kaybetmesi ve 2014’ün daha ilk 8 ayında bu sayının aşılarak 1270’e çıkmasıdır. Sadece Ağustos ayında 40’ı inşaat işçisi olmak üzere 158 işçi iş cinayetine kurban gitmiştir ve bu 40 işçinin tamamı taşeron ve gündelikçi olarak çalışan işçilerdir. Tıpkı Torunlar inşaatında çalışan ve 11’i iş cinayetine kurban giden taşeron işçiler gibi.
İş cinayetleri karşısında hiçbir şey yapmayan, denetim görevini yerine getirmeyen ve katil patronları koruyan AKP hükümeti, bugünlerde “taşeron işçilerin durumunu iyileştirme” adı altında taşeronluğun alabildiğine yaygınlaşmasının önünü açacak yeni yasaları da Meclisten geçirmek üzeredir.
AKP’nin pek övündüğü ekonomik büyümenin lokomotifi olan inşaat sektörü, aynı zamanda hükümetle al gülüm ver gülüm ilişkisi içinde yeni türeyen zenginlerin cirit attığı bir sektördür. AKP hükümeti ve belediyeleri, her türlü kuralı, kanunu çiğneyerek verdikleri inşaat izinleriyle ve talana açtıkları arazilerle, bu türedileri ihya etmekte, karşılığında da kendi paylarını fazlasıyla almaktadırlar.
Bunun rantı ve yağmayı paylaşmaya dayanan kirli bir ilişki olduğunun en çarpıcı göstergelerinden birisi, AKP’nin oy toplamak için dağıttığı bedava kömürlerin, 301 işçiyi katleden Soma Holding’den tedarik ediliyor olmasıydı. Tesadüfe bakın ki, iktidar partisinin aynı amaçla dağıttığı bedava gıda maddelerini sağlayan şirketlerden biri de Torunlar Gıda’dır! Bir başka “tesadüf” de, her iki şirkete “iş güvenliği” hizmeti veren firmanın aynı olmasıdır: Açılımı “Nitelikli Cevaplar Akademisi” olan NCA A.Ş.! Böylesine grift ilişkiler söz konusu olunca, AKP’ye de “nitelikli cevaplar” verip, katil patronları korumak için seferberlik ilan etmek düşmektedir. Soma’da fiili olağanüstü hal uygulayarak ilçeye giriş çıkışları kapatıp, işçileri ve protestocuları gaza boğmak, dövmek; aynı şeyi şimdi Mecidiyeköy’de de uygulamak!
Katliamın ertesi günü, işçilere destek vermek ve iş cinayetlerini protesto etmek için sendikalardan, sosyalist örgütlerden, işçi örgütlerinden binlerce işçi ve emekçi Mecidiyeköy’de toplandı. İşçi gördüğünde kırmızı görmüş boğa gibi saldıran hükümet ise yine aynı tavrı sergiledi ve polisini emekçilerin üzerine salarak ortalığı gaza boğdu. Bu saldırı, işçilerin kanının kurumasına bile tahammülü olmayan, ölüye bile saygı duymayan sermaye hükümetinin, işbirliği halinde olduğu patronu korumak için cansiperane bir çaba içinde olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu arada Torunlar Holding, katliamdan iki gün sonra, hiç utanmadan, “Acımız ve yasımız çok büyüktür. Elim kazanın olduğu Torun Center’da süresiz olarak; diğer şantiyelerimizde ise 5 gün boyunca tüm faaliyetlerimizi durduruyoruz” diye açıklama yaparak, tepkileri yatıştırmaya girişmiştir.
Sermayenin açgözlülüğü ve AKP hükümetinin aymazlığı sonucunda artarak süren iş cinayetlerine dur demek için sendikalara, işçi örgütlerine ve sosyalist örgütlere büyük bir sorumluluk düştüğü açıktır. Mesele bu katliamı protesto etmenin çok ötesinde bir mücadeleyi örgütleme meselesidir. Bunun uzun soluklu bir mücadele olduğu açıktır ancak patronlara geri adım attırma ve yitirdiğimiz tüm canların hesabını sormanın kısa yolu da yoktur.
link: Marksist Tutum, Torun Center İnşaatında İşçi Katliamı, 8 Eylül 2014, https://en.marksist.net/node/3513
6-7 Eylül Saldırısı ve Irkçılık Protesto Edildi
Bir Kova Buzlu Suyla Meydan Okumak?