Birleşik Metal İş 16. Merkez Genel Kurulu 26-28 Aralık 2003 tarihlerinde, Bostancı Green Park Otel’de gerçekleştirildi. Blok listeler halinde gerçekleştirilen seçimde iki liste kıyasıya yarıştı. 256 delegenin oy kullandığı seçim sonucunda Adnan Serdaroğlu’nun listesi 142 oyla seçimi kazandı. Genel başkan Ziya Yılmaz’ın listesi ise 113 oyda kaldı.
Toplam 7 şubesi bulunan Birleşik Metal İş sendikasının şube kongrelerinin neredeyse tümünde listeler yarışmıştı. Genel Merkeze yönelik muhalefetin güçlendiğinin sinyalini şube kongreleri vermişti zaten. Ankara ve Gebze şube kongrelerinde Genel Merkezin kendisine bağlı listeleri desteklemesine rağmen, Genel Merkeze muhalif eski yönetimler tekrar seçilmişti.
Böyle bir arka plana sahip olan kongre öncesinde ortaya iki liste çıktı. Bunlardan biri eski genel merkez yönetiminin Ziya Yılmaz başkanlığında oluşturduğu listeyken, diğeri Gebze Şube Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun başkanlığında oluşturulan listeydi. Bu muhalif listeyi oluşturan adaylar genel kurul öncesi “Nasıl Bir Sendika? Nasıl Bir Birleşik Metal-İş?” başlıklı bir broşür yayınlayıp dağıtarak, ortak ilke ve programlarını üyelerine duyurmuştu. Eski yönetimin “Çağdaş Sendikacılık” anlayışına karşı “Sınıf Sendikacılığı” anlayışını savunuyor, seçildikleri takdirde uzlaşmacı değil mücadeleci bir yaklaşımla sorunların üzerine gideceklerini ilan ediyorlardı.
Kongrenin ilk günü katılan konukların konuşmaları ile geçti. Divan Başkanlığını DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi yürüttü. Divanın diğer üyeleri ise eski sendika yöneticilerinden oluştu. Avrupa ülkelerinden katılan temsilcilerin konuşmalarında ortak olarak vurguladıkları konu, Avrupa Birliği ülkelerinde işçi sınıfına yönelik saldırılardı.
Yabancı konukların ardından kürsüye çıkan Kemal Nebioğlu ise (DİSK kurucularından – eski TİP milletvekili) DİSK’in geçmişteki mücadelelerine değindi. Günümüzün yakınma zamanı olmadığını, ahlanıp vahlanmayla zaman tüketmek yerine işçilerin elele verip mücadeleyi yükseltmeleri gerektiğini vurguladı. Böyle bir mücadelede bugün de elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu söyledi.
Adnan Serdaroğlu’nun başını çektiği liste, adaylıklarını kongreye 10-15 gün kala açıklamıştı. Kongreye kadar geçen sürede şubelerde üyelere dağıtılan broşür, kongre salonunda da delegelere dağıtıldı. Sınıf sendikacılığının sıkça altının çizildiği broşürde olumlu yanların yanı sıra yanlış görüşler de mevcut. Tüm yanlış ve eksiklerine rağmen bu broşürde çizilen perspektife bağlı bir çalışma yürütmeyi başarabilirlerse birçok tıkanıklığı aşma olanağına kavuşacakları açık.
Kongrenin ikinci gününde ise delegeler ve adaylar konuştular. Gün boyunca yaklaşık 35 delege söz aldı. Konuşmalarda “sınıf sendikacılığı”, “çağdaş sendikacılık”, “sınıf ve kitle sendikacılığı” gibi kavramlar dillerden düşmedi. Kongre salonunda çoğu tartışma yine alışıldığı gibi kişisel temellerde eleştirilerle ve bunlara verilen cevaplarla geçti. Kongrede dağıtılan broşür konuşmacıların bazıları tarafından savunulurken, bazılarından da eleştiriler aldı.
1968’de Demirdöküm’de işçiliğe başlayan Turgut adındaki delege, işçi sınıfının geçmişte çok mücadele verdiğini ancak haklarını yine kaybettiğini söyleyerek, mevcut devletin kapitalist bir devlet olduğunu, işçilerin kurtuluşunun sosyalizmle olacağını, bunun için herkesin işçi sınıfının bilimini kavraması gerektiğini belirtti.
Gebze Şubesine bağlı Kroman Çelik fabrikasından bir delege yaptığı konuşmada 1980 öncesinin mücadelelerinden örnekler vererek, bugün mücadelenin dibe vurmuş olmasına dikkat çekti. Bunun yanında son dönemde işçilerin Güney Amerika, Avrupa ve Güney Asya ülkelerinde yürüttükleri mücadelelerle gündemi belirlediklerini, hükümetleri değiştirebildiklerini vurguladı. Bu tür örneklerin, işçi sınıfı mücadelesinin dünya çapında bir hareketlenmeye gebe olduğuna işaret ettiğini, Türkiye’de de bu perspektifle mücadele yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Sürmekte olan emperyalist savaşlara da konuşmasında değinen delege, savaşsız ve sömürüsüz bir dünyanın ancak bütün dünyanın işçilerinin birlikte yürütecekleri bir mücadele ile kazanılabileceğini dile getirdi. Yeni işçilerin örgütlenmesinde tüm işçilerin sorumluluk üstlenmesini, sendikada grev fonu yaratılmasını, fabrika komitelerinin oluşturulmasını ve bu komitelerde işçilerin aktif olarak görev almasını, sendika şubelerinde düzenli eğitimlerin gerçekleştirilmesini talep etti. Bufer temsilcisi de işyerinde yaşadığı sorunlar temelinde bir konuşma yaparak, mücadeleci bir sendikal anlayışa duyulan gereksinime dikkatleri çekti.
Kongrenin son bölümünde konuşan yeni adaylar, genelde yayınladıkları programı savundular. Genel Merkezi ise uzlaşmacı tutum sergilemekle suçladılar.
Niğde’de örgütlenen DİTAŞ ve İzmir’deki POLKİMA grevine ilişkin olarak Genel Merkez ve şubeler birbirlerini suçladılar. DİTAŞ’ta Genel Merkezin kendi başına sözleşme imzaladığını söyleyen şube başkanı Süleyman Türker’e karşı, Genel Başkan Ziya Yılmaz, bu süreçte yaptıkları görüşmeleri anlatıp, ne yapıldıysa birlikte yaptıklarını belirterek, insafsız davrandıklarını söyledi.
Tekrar aday olamayan Genel Eğitim Sekreteri Hamza Kılavuz, şubedeyken Adnan Serdaroğlu ile çok güzel işler yaptıklarını, ama ona bir tek şeyi, işverenlerle iyi diyalogu öğretemediğini söyledi. Görevini kendi isteğiyle Gebze’deki Makine Takım fabrikası baştemsilcisine bıraktığını, yerine onu aday gösterdiğini belirtti. İkinci gün kongreye gece saat 01’de ara verildi.
Son gün saat 10’da başlayan kongrede ilk sözü Genel Sekreter Muzaffer Şahin aldı. Herkesin kendilerini uzlaşmacılıkla suçladığını, ancak bu işleri yaparken hep beraber karar aldıklarını, o zaman hiçbir şube başkanının itiraz etmediğini söyleyerek muhalefetin haklı eleştirilerini savuşturmaya çalıştı. Ayrıca, şube başkanlarının hazırladıkları programı kastederek, “bunlar kızıl sendikacılık istiyor” dedi. Bunun üzerine Gebzeden bir delegenin, “sarı olmasın da kızıl olsun!” diye yükselttiği ses, “çağdaş sendikacılık”ı savunanlara güzel bir yanıttı.
Genel Başkan Ziya Yılmaz ise konuşmasında önce birinci gün konuşmalarında sendikaları eleştiren sol partileri hedef alarak, “siz nerdeydiniz, bizim akla ihtiyacımız yok” diyerek tepki gösterdi. Muhalefetin programını eleştiren Ziya Yılmaz, muhaliflerin seçilmesi halinde sendikanın güç kaybedeceğini, kriz sürecini kendilerinin az kayıpla atlatmayı başardıklarını söyledi.
Konuşmaların ardından seçime geçildi. Delegeler sırayla oy kullandılar. Oy verme işlemi bittikten sonra sayım işlemine geçildi. Sayım yapılırken delegelerin çoğu sonucu öğrenmek için salondan ayrılmadı. Sonucun belli olmasının ardından salondakilerin bir kısmı alkış ve slogan atarken, bir kısmında ise buz gibi bir hava esti. Ziya Yılmaz, Muzaffer Şahin, Hüseyin Güler, Fikri Bayır ve Metin Solmaz’dan oluşan liste 113 oyda kalarak seçimi kaybetti.
Seçimi 142 oyla kazanan listenin görev dağılımı ise şöyle;
Genel Başkan : Adnan Serdaroğlu (Gebze Şube Başkanı)
Genel Sekreter : M. Selçuk Göktaş (Bursa/Eskişehir Şube Başkanı)
Genel Mali Sekreter : Süleyman Türker (Anadolu Şube Başkanı)
Genel Örgütlenme Sekreteri : Özkan Atar (İzmir Şube Başkanı)
Genel Eğitim Sekreteri : Celalettin Aykanat (İstanbul 2 nolu Şube Yönetim Kurulu Üyesi)
Bu kongrede göze çarpan bir nokta da delegelerin yarıdan çoğunu 35 yaş altındaki genç işçilerin oluşturuyor olmasıydı. Ve üç gün boyunca bu delegeler tüm konuşmacıları izlemeye, tartışılan konuları anlamaya çaba gösterdiler. Kimi kongrelerdeki gibi sadece ilk gün kongrenin açılışına katılıp, bir de son gün oy kullanmaya gelen ya da getirilen delege tipi bu kongrede yoktu.
Önümüzdeki dönemin sınıf hareketi açısından mücadelenin yükseleceği bir süreç olacağı görülüyor. Son dönemde gerçekleşen bütün sendika kongrelerinde çekişmeler yaşanmakta. Fakat sadece koltuk kavgasının damgasını vurduğu sendika kongreleri yavaş yavaş geride kalıyor. Sendika kongrelerinde sol görüşlü delegelerin muhalefeti kendini hissettirmeye başladı. Bu muhalif tutumların ne kadar ve nasıl hayat bulacağını elbette ki önümüzdeki süreç gösterecek.
Fakat ileri işçiler açısından sorun bu sürecin nasıl değerlendirileceğidir. Biz biliyoruz ki kongrelerde seçilme kaygısıyla her türlü şey söyleniyor. Ancak işçi sınıfı bunu denetleyecek güçte değilse, bütün söylenenler unutulup gidecektir. İşçiler olarak bizler bunların takipçisi ve denetleyicisi olmak zorundayız. Bunu yapabilmek ancak tabandaki örgütlülüğün gücüne bağlıdır. İleri işçiler ve devrimci unsurlar önümüzdeki dönem sendika şubelerinde güç sahibi olabilmek için bugünden çalışmaya başlamalıdırlar. Örgütlenmelerde, eylem ve etkinliklerde sorumluluk almalıdırlar. Buralarda ortaya koydukları perspektifle önder bir tutum takınmalıdırlar.
link: MT okuru bir metal işçisi, Birleşik Metal İş Merkez Genel Kurulu Üzerine, 20 Aralık 2003, https://en.marksist.net/node/327
YÖK Tasarısı ve Kayıkçı Dövüşü
Emperyalist Paylaşım Kavgası Yayılıyor