Pozantı Cezaevi son günlerde çocuk tecavüzleriyle gündeme geldi. İnsanın içini ürperten bu olayla, devletin Kürtlere yönelik zulmü bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmış oldu. İnsan yüreğine derin acılar salan bu olay her duyarlı insanın bu zulme karşı öfkesini daha da bilemelidir.
Köyleri yıllarca devlet terörüyle bombalanan ve metropollere göç etmek zorunda kalan Kürtler, ne yazık ki metropollerde de başka saldırılarla yüz yüze kalmaktadır. Bu haksızlıklara tahammül edemeyen Kürtlere devlet acımasızca saldırmakta ve karşı koyanları yaşlarına bakmadan cezaevlerine atmaktadır. Hrant Dink’in katillerine çocuk muamelesi yapılırken, onlardan kaç yaş küçük Kürt çocukları sırf taş attıkları için “terörist” sayılmaktadır.
Pozantı Cezaevinde çocuklara karşı işlenen çirkin suçlar karşısında devlet olayı örtbas etme telaşı içersindedir. Adalet Bakanının açıklamasına göre cezaevi müdürü görevden uzaklaştırılacakmış. İnsanın diline türlü küfürler diziliyor bir anda. Normal koşullarda o cezaevi müdürünün cezaevine tıkılması ve sapıkların ortasına atılması gerekirken, sadece görevinden uzaklaştırılacakmış. Acaba bu müdürü hangi makam bekliyor?
Bu tür uygulamalar iki halk arasındaki uçurumu daha da derinleştirecek uygulamalar olduğu kadar, tecavüze maruz kalan Kürt gençlerinin bunun travmasından kurtulamayacağı da ortadadır. İnsanın tahammül sınırları zorlanıyor, Kürt halkının hem topraklarını dörde böleceksin, hem anadilini ve asırlardan bu yana yaşadığı kültürünü reddedeceksin, hem varlığını reddedip köylerini bombalayacaksın, bu da yetmezmiş gibi sessiz kalınmasını isteyeceksin.
Samimi ve dürüstüm diyen herkes bu gerçeği görmek zorundadır, çok çirkin ve korkunç bir haksızlık yapılmaktadır. Bu sorun sadece Kürtlerin değil aynı zamanda Türk emekçilerin de bir sorunudur. Hemen yanıbaşımızda yaşanan imha ve inkâra karşı sessiz kalmak bir insanlık suçudur. Egemenlerin çıkarları için bir halkın varlığını reddetmek ve devletin kirli işlerine ortak olmak bir insanlık ayıbıdır.
Kapitalist sistem çürüyor, çürüdükçe etrafa pislikler saçıyor. Türkiye genelinde ise durum daha da vahim, neredeyse devlet baskısından nasibini almayan yok. İşçiler, memurlar, Aleviler, Kürtler, diğer azınlıklar, sosyalistler, yani toplumun büyük bir kesimi devlet baskısından nasibini alıyor. Bu haksızlıklara karşı mücadele etmek her duyarlı insanın görevidir. Cezaevinde çocukların başına gelen olayları anlatan F.G. isimli çocuk önce intihar etmeyi düşündüğünü sonra vazgeçtiğini anlatıyor gazeteciye. Ve ekliyor: “Bundan utanması gereken ben değilim, devlettir.”
Daha dün N.Ç. vakası gündemdeydi; 26 devlet memurunun 11 yaşındaki bir kız çocuğuna aylarca tecavüz etmesi ve hepsinin birer birer beraat etmesi. Burada da suç N.Ç.’ye atılmıştı, mahkemeye göre N.Ç.’nin tecavüze rızası vardı!
F.G.’lerin, N.Ç.’lerin devletin zulmüne uğramaması için bu saldırıya sessiz kalmayalım. Kürtlere yönelik imha ve asimilasyon politikalarına karşı halkların kardeşliğini haykıralım ve ezilen Kürt halkının yanında duralım.
link: İstanbul Kıraç’tan MT okuru bir işçi, Pozantı Cezaevinde Tecavüz Saldırısı, 13 Mart 2012, https://en.marksist.net/node/2955
Kapitalizm Çıkmazda
Barış İstiyorsanız Adalet Ekin!