33 aydın ve sanatçının diri diri yakıldığı Madımak katliamının 18. yıldönümü dolayısıyla 2 Temmuzda Sivas’ta bir anma eylemi yapıldı. Değişik illerden otobüslerle gelenlerle birlikte yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı eylemde kitle, şimdi kültür merkezi haline getirilmiş olan Madımak Oteline doğru yürüyüş yaptı. Organizasyonu Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ile Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) tarafından yapılan eyleme il dışından 38 otobüs geldi.
PSAKD ve ABF dışında sendikalar ve meslek örgütleriyle çeşitli ilerici ve devrimci çevrelerin de katıldığı eylemde, yürüyüş kolunun en önünde, ellerinde fotoğraflarla ve “Madımak Utanç Müzesi” yazılı pankartla, katliamda ölenlerin yakınları yer aldı. “Madımak Müze Olsun!” yazılı büyük bir pankartın taşındığı yürüyüşe katılanlar, katliamı protesto eden ve sorumluların hesap vermesini talep eden sloganlar haykırdılar.
Ancak otel önünde eyleme izin vermeyeceğini günler öncesinden ilan eden polis otele çıkan sokaklara barikatlar kurmuştu. Kitlenin otel sokağı girişindeki barikatın ötesine geçmesine izin vermeyen polis içeriye sadece siyasi temsilciler, ölenlerin aileleri ile anma programı tertip komitesi üyelerinin geçmesine izin verdi.Ölenlerin yakınları otel önüne çelenk bıraktılar. Polis kitlenin geri kalanının otele yaklaşmasına izin vermediği gibi, “Madımak Utanç Müzesi” tabelasının otel önüne asılmasına da izin vermedi. Bu provokatif engellemeler dolayısıyla kitle barikatı aşmaya çalışınca polis gaz ve coplarla kitleye saldırdı. Ölenlerin ailelerinin de etkilendiği gaz saldırısından sonra ilk anda dağılan kitle kısa sürede tekrar barikat önünde toplandı.
Devletin bu engellemeleri aslında geceden itibaren başlayan bir engellemeler zincirinin sadece son halkasını oluşturuyordu. Anma için il dışından gelen araçları sabahın erken saatlerinden itibaren kent girişlerinde durduran ve saatlerce bekleten polis bir yandan araçlarda aramalar yaparken bir yandan da yolculara yönelik GBT kontrolleri yapmıştı. Araçlar ve yolcular bu keyfi uygulamalarla uzun süre kent içine sokulmadılar. Ancak çoğu durumda kitlenin direnmesi sonucu polis sonunda araçlara yol vermek zorunda kaldı.
Devlet sözümona yaptığı “Alevi açılımı”nın bir parçası olarak aileleri kültür merkezi içine davet ederek ağırlamak istedi, ancak aileler bunu reddederek anmalarını binanın önünde gerçekleştirdiler. Devlet böylece Alevilerin müze talebini yerine getirmeyerek binanın kültür merkezi olarak meşrulaştırılmasını hedefliyordu. Üstelik bunu, 18 yıl önceki katliamda ölenlerin isimlerinin yazılı olduğu tabelaya olayda ölen iki saldırganın da ismini dahil ettiği halde istiyordu. Ancak ailelerin tutumu üzerine bu hamle boşa çıkarıldı.
Türkiye tarihindeki diğer birçok katliam gibi Madımak katliamının da gerçek tezgâhlayıcıları bu burjuva devletin derinliklerindeki kontrgerilla güçleridir. Bu güçler siyasi konjonktürün durumuna göre ihtiyaç duydukları provokasyonları gerçekleştirebilecek karmaşık bir aygıtı ellerinin altında bulundurmakta ve bu aygıt vasıtasıyla kontrol edebildikleri çok çeşitli türden siyasi akımları kullanabilmektedirler. Sivas Madımak katliamında rol alan dinci ve faşist güruh sadece sahnenin önündekileri oluşturmaktadır. Bugün bu gerçeklerin doğru biçimde kavranması ve olası provakasyonlara karşı ilerici, devrimci, demokrat, sosyalist güçlerin mücadele birliğinin örülmesi büyük önem taşıyor.
link: Marksist Tutum, Sivas’ta Madımak Anmasına Polis Saldırısı, 3 Temmuz 2011, https://en.marksist.net/node/2683
Ortadoğu’da İşçi Sınıfı ve Sol /2