Dünya kapitalizmi 2. Dünya Savaşından beri girdiği en derin küresel bunalımını yaşıyor. Binlerce irili ufaklı şirket ve işletme domino taşları gibi birbiri ardına devrilip iflas ederken, milyonlarca insan da işsizler kervanına katıldı. Avrupa Birliği’nin gelişmiş kapitalist ülkelerinden olan Avusturya da bu krizden nasibini aldı. İkinci paylaşım savaşı sırasında uğradığı işgallerden yakasını kurtardıktan sonra kurulan 2. Cumhuriyet, gerek Habsburg hanedanından miras kalan devasa servet sayesinde, gerekse Avrupa’nın yeniden yapılanması sürecinde elde ettiği ekonomik destek ve yardımlarla kısa sürede büyük bir ekonomik gelişme göstermiş, daha 60’lı yıllarda yurtdışından işgücü ithal etmeye başlamıştı. Milli gelirinin büyük kısmını sanayi, hizmet sektörü ve turizme borçlu olan bu küçük ülke, işçi sınıfının ve emekçi halkın en çok sosyal haklar elde ettiği Avrupa ülkelerinden de biridir. Kapitalist bir AB ülkesi olarak Avusturya’nın da ekonomik krizden etkilenmemesi söz konusu olamazdı tabii. Nitekim devletin resmi ağızlarının yaptığı açıklamalar bu gerçeği gözler önüne seriyor. Avusturya ekonomisinin önümüzdeki bir yıllık dönemde %2,7 küçüleceği, mevcut işsizler ordusuna bir 100.000 kişinin daha ekleneceği beyan ediliyor.
Peki bu gelişmeler karşısında Avusturya işçi sınıfı ne yapıyor? Avusturya işçi sendikalarını bir çatı altında toplayan Avusturya Sendikalar Birliği’nin (ÖGB) tepesine çöreklenmiş sınıf uzlaşmacı bürokrasi, krize karşı hükümetin aldığı sermaye yanlısı, emekçi düşmanı sözümona tedbirleri alkışlayıp destek veriyor. Bu örgütün internet sayfasını açtığınızda, hükümetin işsizliğin tırmanmasına karşı çare olarak sunduğu tedbirleri öven beyanlara rastlıyorsunuz (iş saatlerinin kısaltılması, ücretlerin kısılması vs.). Militan bir sınıf sendikacılığı, bu ülkenin büyük ölçüde pasifize edilmiş işçi sınıfına yabancı bir kelime. Gelelim Avusturya Komünist Partisine (KPÖ). Zaten daha önceki dönemlerde de Avrupa komünizmi çizgisinde bir faaliyet gösteren bu partinin kitle tabanında komünistler dışında neredeyse herkes var. Büyük bir kitle kaybına uğrayan ve faaliyetlerini sürdürebilmek, seçimlere katılabilmek için çizgisinden büyük tavizler vermek zorunda kalan partinin tabanında ve üstyapısında reformistler, sosyal-demokratlar, çevreciler, anti-faşist küçük-burjuva unsurlar çoğunluğu ele geçirmiş. Yani Avusturya işçi sınıfına ve emekçi halka devrimci perspektifler gösterecek, onu örgütleyip sınıf savaşımı yörüngesine taşıyacak bir örgüt olma niteliklerinden fersah fersah uzakta, sadece adı “komünist” bir parti.
Bu sıralar çeşitli sektörlerde yapılması gereken toplu sözleşme görüşmeleri de burjuva hükümeti ve onun sadık sendika patronlarının verdikleri kararla şimdilik ertelendi. Sebep mi? Ekonomik kriz ortamında yeterince de-stabilize olmuş ülke ekonomisinin hassaslaşmış dengelerini daha fazla zorlamamak için! Böyle bir gerekçeye kargalar bile güler. Burjuvazi yeni kazanımları engellemek için bu bahaneleri öne sürmekle kalmıyor, eskiden elde edilmiş bütün sosyal hak ve yardımları da çaktırmadan ve kademeli olarak kısıtlamaya çalışıyor. Açıkçası krizin faturası halka çıkartılıyor.
Avusturya halkının gerçekleri görebilmesi, işçi sınıfının sınıf bilincine ulaşıp örgütlü ve devrimci bir mücadeleye girişebilmesi, ÖGB ve KPÖ gibi örgütler ve sendikalarla şimdilik pek mümkün görünmüyor. Krizin boyutları ve sürekliliğinin bu ülkede bir şeyleri değiştirip değiştirmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Her zaman olduğu gibi tek çözüm sosyalist bir dünya, sosyalist bir Avusturya…
link: Avusturya’dan A.E., Avusturya da Krizden Nasibini Alıyor, 28 Mart 2009, https://en.marksist.net/node/2078
Statükoculuk, Liberalizm ve Türk Tipi Burjuva Demokrasisi Üzerine Notlar /XIII
Avusturya’da Kriz Karşıtı Miting