Kürdistan’da yaşanan saldırıların İstanbul’un işçi ve emekçi semtlerinde yankı bulmasının ardından bu bölgelerde görev yapan baskı mekanizmaları hızlı bir şekilde işlemeye başlamıştır. Ne yapacağını neye saldıracağını iyi bilen faşist zihniyet, bu semtlerde yıllardan beri gerçekleştirdiği psikolojik ve fiziki saldırılarını gün geçtikçe yöntemlerini çeşitlendirerek sürdürmektedir. Ellerine geçen her fırsatı çok iyi değerlendirmek için gösterdikleri çabalar zaman zaman başarılı olabilmiştir. Her defasında devrimcilerle kitleleri karşı karşıya getirip nifak tohumları ekmek istemişlerdir.
Devrimcilerin bin bir emekle kurmaya çalıştıkları kitle bağlarını koparmaya, zedelemeye yöneliktir bu saldırılar. İşçi ve emekçi mahallelerinde düzenin çarpıklığı ve adaletsizliği net bir şekilde görülmektedir. Çünkü buralarda yaşayan insanlar arasında, kapitalizmin insanlığa bir şey sunmayacağını, yıkılması gerektiğini ve nasıl yıkılacağını, yerine nasıl bir sistem kurulunca insanlığın ve tüm dünyanın kurtulacağını, bunun da ancak SOSYALİZM’le mümkün olacağını öğrenmiş, öğretmeye çalışan işçi ve emekçiler vardır.
Sınıf bilinçli işçilerin varlığından korkan burjuvalar şunu çok iyi biliyor ki, işçi sınıfı kendi gücünün farkına vardığı an artık egemenliklerini sürdürmeleri mümkün olmayacaktır. İşçi sınıfının var olan gücünün farkına varmaması için her yolu deniyorlar.
Emekçi mahallelerinden biri olan Gazi Mahallesinde, yapılan her eylemin ardından, eylemler bahane edilerek, işçilerin evlerine dönmek için kullandığı İETT otobüslerinin akşam saatlerinde mahalleye girmesi engelleniyor. Valilik ve Emniyet tarafından alınan bu karar bölge halkına yapılan ciddi saldırılardan sadece birisidir. Son dönemlerde artan bu uygulamalar yaklaşık 14 gündür sürmektedir. İnsanlar semtin dışındaki belirli noktalarda indirilerek, yürümek ya da minibüse binmek zorunda bırakılıyor.
Bu uygulamaların ilk günlerinde, tepkili emekçilerin kararlı duruşları karşısında birkaç kez otobüs mahalleye girmek zorunda kaldı. İşçi ve emekçilerin bu tepkili davranışları belli ki birilerinin hoşuna gitmemiş. Ertesi gün tekrar aynı noktaya gelindiğinde, polis müdahale etti. İnsanlara otobüsten inmelerini söyledi ve herkes suspus olmuş bir şekilde indi otobüslerden. Ardından şöyle bir açıklama yapıldı polis tarafından: “Halkın güvenliği için alınan bu kararı uygulamak zorundayız”. Oysaki biz bu kararın amacının ne olduğunu çok iyi biliyoruz. İşçilerin, emekçilerin, öğrencilerin güvenliği için değil, bu bölgede yapılan eylemlerin ve faaliyetlerin desteklenmemesi içindir. Bu uygulamalarla işçiler ve emekçiler devrimci fikirlere karşı kinlendirilmek istenmektedir. İnsanların can güvenliğini sağlamak istedikleri yalandır.
YALANDIR ÇÜNKÜ: haklarını almak için sokaklara dökülen ve alanları dolduran yüzlerce, binlerce sayıdaki işçilere, emekçilere ve öğrencilere saldırarak, grev yerlerini basarak, Kürdistan’da özgürlük isteyen Kürt halkının çocuklarını acımasızca öldürerek kimleri koruduklarını çok iyi bir şekilde anlatıyorlar bize! Her gün, her yerde gördüğümüz örnekler de gösteriyor ki, hiçbir zaman işçi sınıfının yanında olmamıştır bu karanlık güçler. Daima sömüren patronların yanında olmuşlardır. Sermayenin bekçileridir onlar.
Tam da bu noktadan sonra tavırlarımızı kimlere karşı almamız gerektiğini iyi bilmeliyiz. İyi bilmeliyiz diyorum çünkü bir tarafta dünyayı değiştirmek için canlarını bile hiçe sayan ve bu uğurda şehit düşen nicelerinin bıraktığı bayrağı taşıyan pırıl pırıl insanlar varken, diğer taraftaysa boyuna kadar pisliğe batmış, insanlığını yitirmiş asalaklar var. İşçi sınıfı bilinçlenmelidir, her türlü saldırıda nerede saf tutacağına kendi iradesiyle karar vermelidir.
BASKILAR BİZLERİ YILDIRAMAYACAKTIR!
link: Gazi Mahallesi’nden MT okuru bir emekçi, İşçi ve Emekçi Semtlerinde Saldırılar Devam Ediyor, 23 Nisan 2006, https://en.marksist.net/node/998
Madrid Kitap Fuarı Düzenleme Komitesine
Diyarbakır Aynasında Liberalizmin Acizliği