Merhaba Marksist Tutum okurları!
Okmeydanı SSK Hastanesinde yaşadıklarım, bir kez daha düşüncelerimizi, fikirlerimizi ve gerçekten bir şeylerin değişmesi gerektiğini doğrular nitelikteydi. Çürümüş düzenin sağlık kurumlarında insanlığa sunulan hizmet, bu sistemin insan sağlığına ve insan hayatına ne kadar değer verdiğinin göstergesidir.
Bir yakınımın beş aylık bebeği rahatsızlanınca Okmeydanı Hastanesine kaldırıldı. Yakınlarımın maddi olanaklarının yetersizliği yüzünden güvensiz ve sağlıksız bir ortamda tedavi ettirmek zorunda kalmışlardı. Bronşit olan bebek 15 gün tedavi görmesine rağmen hiçbir gelişme sağlanamamış ve bir sonuca varılamamıştı. Daha sonra yapılan araştırmalar sonucu bebeğin kalbinin delik olduğu anlaşıldı. Hastanede kalp doktoru olmadığı için bebeğin başka bir hastaneye sevk edilmesi gerekiyordu. Sevkin gerçekleşmesi için diğer hastanelerin hastanın temiz kâğıdını istemesi üzerine ortaya başka bir gerçek daha çıktı. Tedavi gördüğü sırada bebek enfeksiyon kapmıştı! Bu şekilde sevkin gerçekleşemeyeceğini söylediler. Bebeğin kalp rahatsızlığı günden güne ilerliyor, hiçbir tedavi uygulanmıyordu.
Durumu ağırlaşınca babanın isyanı da artıyordu. Bu durum fark edilince hemen çevredeki özel hastanelerin yoğun bakımları araştırılmaya başlandı. Özel bir hastanede yer bulundu. Yoğun bakıma alınan hasta bebeğin ailesini bir taraftan da işin maddi boyutu düşündürmeye başlamıştı. İnsanların güvensiz yarınlarda karşılaşacağı sorunlar için bir köşeye ayırmış oldukları üç-beş kuruş para da bu sorunlar karşısında yok olup gidiyordu. Küçük esnafların böyle sorunlarla karşılaştığı zaman o “benim” dedikleri mal varlıkları bir anda yok olabiliyordu. Çünkü işçinin, küçük esnafın garantili yarınları yoktur.
Sistemin insanlık yararına bir şey sunmadığını bir kez daha görmüş oldum. Kavgaya daha sıkı sarılmam gerekiyor diye düşündüm. Eğer tedavi edilecek para bulunamasaydı, daha dünyayı tanımayan bir can, ailesinde derin acılar bırakarak yok olup gidecekti, niceleri gibi.
Bahar geldiğinde, ağaçlar çiçek açtığında ve pırıl pırıl güneş dokunduğunda tenimize nasıl da coşarız. Çocuklar gibi oyunlar oynarız, çiçeklere dokunurken heyecanlanırız. Yeşilin her tonuna hasretin bittiği andır bahar, ama yine de doymaz gözlerimiz yeşilin güzelliğine. Hele hele de bir tohum ekmişsek toprağa ve emek vermişsek filizlenmesi için, verilen emeğin karşılığını vermiş ise toprak, bahara olan sevdamız daha da büyür. Bir kez daha sevdalanırız BAHARA.
Anne baba olmak bana göre daha da güzel, daha da anlamlı, daha da değerli bir duygudur. Çünkü çocuk yaşanan aşkın meyvesidir. İki ayrı parçadan oluşan bir bütündür. Bir fidandır çocuk, dikilir anne babanın bahçesine, baharı müjdeler ve artık her mevsim bahar olmuştur.
Bu duyguları yaşamak için anne-baba olmak gerekmiyor. Verilen mücadele çocuklarımızın daha güzel bir dünyada yaşaması içindir. Verilen mücadele sınıfsız bir dünya kurmak içindir! Sınıfsız bir dünyada insanlık hak ettiği değere kavuşacaktır. Tüm dünyanın çocukları için, onlara sınıfsız bir dünya bırakmak için mücadeleye!
link: Gazi Mahallesinden bir emekçi, Tüm Çocuklara Sınıfsız Bir Dünya Bırakacağız, 15 Mart 2006, https://en.marksist.net/node/956
Safları Sıklaştıralım
Medeniyetler Çatışması mı, Emperyalist Saldırganlık mı?