

Ekonomik krizin derinleştiği, üçüncü emperyalist paylaşım savaşının şiddetlendiği, otoriterleşmenin hızla ilerlediği ve işçi sınıfının haklarının gasp edildiği günümüz dünyasında, tarihin belirli dönemlerinde verilen mücadeleleri tekrar tekrar hatırlamak, onlardan gerekli dersleri çıkarmak büyük önem taşıyor. Bizlere yol gösteren, ışığımız olan devrimci önderlerimizi anmak, örnek almak ve onlardan öğrendiklerimizi hatırlamak, aktarmak, sınıf devrimcilerinin çok önemli görevleridir. Hele ki günümüzde bu ışığa bu kadar çok ihtiyaç varken.
8 Mart dendiğinde, haklı olarak devrimcilerin aklına ilk olarak Clara Zetkin gelir. Çünkü 8 Mart, Alman işçi sınıfının önderlerinden Clara Zetkin’in, 1910’da, Danimarka’da toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında, 8 Mart’ın 1857’de bir tekstil fabrikasında çıkan yangında ölen kadın işçiler anısına Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması önerisiyle kabul edilmiştir. O günden bugüne kadar da işçi sınıfının mücadele tarihinin önemli simgelerinden biri haline gelmiştir. Bu nedenle, Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Clara Zetkin’i ve dönemin mücadeleci işçi kadınlarını anmamak, mücadelelerini hatırlamamak olmaz.
Clara Zetkin, ömrünü sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurma mücadelesine adamış, sosyalist mücadeleye en önemli katkılarını da emekçi kadınların mücadelesiyle yapmış bir devrimcidir. Zetkin, emekçi kadınların mücadelesinin işçi sınıfının mücadelesi ile birleşerek kapitalizme karşı mücadelenin bir parçası haline gelmesi gerektiğini her zaman söylerdi. Bunu 1891 yılının sonunda Gleichheit (Eşitlik) dergisinin ilk deneme sayısının önsözünde şöyle ifade etmiştir: “Kadının toplum içerisindeki tam bağımsızlığı, sadece ve sadece sosyalist toplumda mümkündür, ki bu toplumda, her türlü sosyal köleliğin ve dışlanmanın ana nedeni olan, bir insanın başka bir insana olan ekonomik bağımlılığı, ortadan kalkar! Sosyalist kadın hareketinin amacı, emekçi sınıfın kadınlarının, yaşam koşullarının iyileştirilmesi mücadelesinde kocalarıyla omuz omuza savaşmalarını sağlamak ve bunun da ötesinde, kadınları sosyalizm savaşçıları olarak eğitmektir.”[1]
Gerçekten de Clara Zetkin emekçi kadınları sosyalizmin bir neferi yapmak için eğitimler, toplantılar, seminerler yapar, onlarla sıkı bağlar kurup yaşamlarının içinde yer alırdı. Evlerine misafir olup uzun uzun sohbetler ederdi. İşçi aileleri onu sevgiyle karşılardı. Sınıf içinde devrimci çalışma yapmanın bundan başka bir yolu olmadığını bilirdi.
Clara Zetkin’in mücadeleye olan katkılarını anlatırken Alman Sosyal Demokrat Partisinin kadın dergisi olan Gleichheit’tan biraz bahsetmek gerekir. Yaklaşık 25 yıl boyunca Zetkin’in yönettiği bu dergi, emekçi kadınların örgütlenmesinde önemli rol oynayan, onun en önemli çalışmalarından birisidir. Gleichheit dergisi, proleter kadınların ve ailelerinin yaşamlarını karartan acıların ve yoksunlukların yanı sıra ezilen ve sömürülen kadınların kendilerini ezenlere karşı duydukları büyük öfkeyi de yansıtır. Dergideki yazılarda emekçi kadınlara, kapitalizmin yarattığı sorunların son bulması için kendi sınıflarının kavgasında yer almalarının neden zorunlu olduğu anlatılır.
Konfeksiyon işçileri, tütün işçileri, tekstil işçileri, tarım işçileri ve pek çok emekçi kadın Gleichheit’a yaşamlarını, uzun çalışma saatlerini, çalışma koşullarını ve bunun karşılığında aldıkları düşük ücretleri yazıyorlardı. Clara Zetkin de, emekçi kadınların Gleichheit aracılığıyla partinin büyük kampanyalarına katılmalarını sağlıyordu. Bu kampanyalarla militarizme, silahlanmaya, yüksek vergilere karşı çıkmaları için bir araya gelmenin önemini kavratıyor, işçi sınıfının haklarının savunulması ve genişletilmesi için onları mücadeleye çağırıyordu Zetkin. Gleichheit dergisi, o dönemin işçi kadınları açısından öncelik taşıyan talepleri yükselterek kadınları mücadeleye çekiyordu. Bu taleplerin belli başlıları şöyleydi: İş süresinin kısaltılması, anneler ve çocuklar için koruma kanunlarının oluşturulması, fabrikalara kadın denetimcilerin yerleştirilmesi, üretimi evinde yapan kadın işçilerin koşullarının iyileştirilmesi, çocuk sömürüsünün bertaraf edilmesi, kölelik düzenine son verilmesi.[2]
İlk başta iki bin nüsha basılırken, yıllar geçtikçe ciddi bir kitle yayın organı haline gelen Gleichheit, basıldığı yıllar boyunca işçi sınıfı içinde çok önemli örgütlenme araçlarından biri olmuştu. Mücadeleci işçilerin sesi, gelişen sosyalist kadın hareketinin aynası, emperyalist savaş karşıtı ve bugün bizlerin örnek alacağı bir yayındı. Bu başarılı örneğin uzun yıllar boyunca ayakta kalmasını sağlayansa başta Clara Zetkin olmak üzere Almanya’da mücadeleyi yükselten devrimci kadınlardı.
Zetkin, Gleichheit’ta sadece işçi kadınların sorunlarını dile getirmiyordu. Yaklaşan birinci emperyalist savaşın öncesinde katıldığı tüm toplantılarda savaşa karşı sesini yükseltiyor, Gleichheit da giderek savaş karşıtı bir yayın organı haline geliyordu. Burjuvazinin şovenist yaklaşımlarını gözler önüne sererken Alman Sosyal Demokrat Partisindeki reformistlerin karşısında sol muhalefetin sesini yükseltiyordu. Zetkin, savaşın başlamasıyla birlikte partinin şovenist politikalarına karşı mücadeleye girişerek Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht ile birlikte zorlu mücadelelerin içinde oldu. Kurdukları Spartaküs Birliği, Almanya’da işçi sınıfının devrimci geleneğinin sürmesini sağladı.
Clara Zetkin’in ve yoldaşlarının bu mücadeleleri bugün de bizlere yol gösteriyor. Emekçi kadın mücadelesinin nasıl bir anlayışla yürütülmesi gerektiği, bu mücadelenin işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle nasıl birbirine bağlanacağı onlar tarafından berrak biçimde ortaya konmuştur. Bize düşen, bu anlayışı emekçi kadın mücadelesi içinde güçlendirmektir.

link: N. A., 8 Mart, Clara Zetkin ve Eşitlik Dergisi, 9 Mart 2025, https://en.marksist.net/node/8467
8 Mart’ın İzinde Kötülüğe Savaş Açalım