AKP hükümetinin AB’ye uyum çerçevesinde 2821 Sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasasında 2003 yılında yapmayı planladığı değişiklikler 1,5 yıldır bekletiliyor. Yapılması öngörülen değişiklikler Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) itiraz ettiği hususların yeniden düzenlenmesi ya da uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi temelinde planlanmış.
2821 ve 2822 sayılı yasalarda yapılması öngörülen değişiklikler eski yasa maddelerine göre bazı kısmi açılımlar getiriyor. Burjuvazi uluslararası sermayeyle entegrasyonunda vitrinindeki bazı nahoş görüntüleri temizleyerek pürüzleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
12 Eylül askeri darbesinin ardından toplumun üstüne karabasan gibi çöken gerici uygulamalar, yapılan yasal düzenlemelerle bir bir hayata geçirilmişti. 1980 öncesi bedeller ödenerek elde edilen kazanımlar bir çırpıda yok olmuş, örgütlenmenin önüne devasa engeller çıkarılmıştı. O günkü koşullar burjuvazinin sınıfsal çıkarları için o yasaların çıkarılmasını zorunlu kılmıştı, bugünün koşulları ise anlaşılan aynı yasaların tadilatını gerektiriyor.
Ancak mevcut taslağa göre öngörülen değişikliklerin hangi sürede, hangi biçim ve ölçüde gerçekleştirileceğini söylemek şimdiden mümkün görünmüyor. Söz konusu taslak 1,5 yıldır var olduğu halde şimdiye kadar bir şey yapılmamış ve hatta gündem konusu dahi olmamış olması, burjuvazinin bu tür kısmi adımlardan bile ne denli ürktüğünün ve bir ölçüde de öngörülen değişikliklerin burjuvazi tarafından yine de pek gönül hoşluğuyla karşılanmadığının bir göstergesi.
Söz konusu değişiklikler her ne kadar kaybedilmiş olan kazanımların bütünüyle yeniden elde edilmesi anlamına gelmiyorsa da, işçi sınıfının mücadelede özgüven kazanmasını ve ilk bilinç adımlarını atmasını sağlayan gündelik sendikal mücadele alanına ilişkin önemli sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Sınıf devrimcileri bu alandaki gelişmeleri dikkatle takip etmeli ve işçi sınıfının bilinç ve örgütlülüğünün geliştirilmesi için doğabilecek yeni fırsatları değerlendirmeyi bilmelidirler.
* * *
Sendikalar Yasasında yapılması planlanan değişikliklerden en önemlisi eski yasaya göre 28 olan işkolu sayısının 17’ye indirilmesidir. Bu, işkolu değişikliğine uğrayan sendikaların kendilerini feshetmesini, yeni işkolları temelinde yeni sendikaların kurulmasını ve birleşmeleri zorunlu kılıyor. Bu durum, uygulamada birçok sendika yöneticisinin de koltuğundan olacağı anlamına geliyor. Önümüzdeki süreçte sendikalarda ciddi altüstlüklerin yaşanması kaçınılmaz olacak. Sendika Genel Kurullarının toplanma süreleri dört yıldan üç yıla indiriliyor, sendikaların mali denetiminde yeminli mali müşavir zorunlu hale getiriliyor ve ödenek miktarları yasayla sınırlandırılıyor. Sendikalara radyo ve televizyon kurma serbestisi getiriliyor. Yeni taslakla, 1983 yılında yürürlüğe sokulan 2821 Sayılı Sendikalar Yasasının toplam 68 maddesinden 23’ünün değiştirilmesi ya da düzenlenmesi planlanıyor.
2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasasında öngörülen en önemli değişiklikler ise bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi için gereken yüzde 10’luk ülke barajının yüzde 5’e düşürülmesi ve gev yasağının söz konusu olduğu bazı işlerden bu yasağın kaldırılması.
Bu iki yasanın dışında, ilişkili diğer bazı yasalarda da kimi değişiklikler öngörülüyor. Örneğin 4857 sayılı yasa çerçevesinde yapılacak olan hukuki düzenlemede, sendika temsilcisinin iş akdinin feshine temyiz yolu açılıyor. Yargı sonucu olumlu ise fesih geçersiz sayılacak. Diğer önemli bir değişiklik ise 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlarında çalışan öğretmenlerin sendikalarda örgütlenme yasağı kaldırılması.
2821 Sayılı Sendikalar Kanununda Yapılması Planlanan Değişiklikler
Sendika yöneticisi olabilmek için Türk vatandaşı olma şartı kaldırılacak
Sendikalar Yasasında 5. maddede düzenlenen “sendika yöneticilerinde aranacak şartlar”da belirtilen Türk vatandaşı olma zorunluluğu yasa maddesinden çıkarılmaktadır. Madde gerekçelerinde, ibarenin çıkarılmasının 1989 yılında imzalanan Avrupa Sosyal Şartında belirtilen ve AB’nin temel ilkeleri arasında yer alan emeğin serbest dolaşım ilkesine uyum sağlama amacı taşıdığı belirtiliyor.
Şube seçimlerine yargı yolu açılacak!
Taslağın 4. maddesinde yapılan düzenlemede, şube genel kurullarından önce yapılan delege seçimlerine yargı yoluyla itiraz edilebilmesinin önü açılacak. Taslakta, seçimlere üç işgünü içinde yapılacak itirazların mahalli iş mahkemesinde üç işgünü içinde kesin olarak karara bağlanması öngörülüyor.
Diğer bir düzenlemede, genel kurulların veya seçimlerin iptali istemiyle sınırlandırılmak üzere şubelerin de yargıya başvurabilmesinin ya da şubelere de dava açılabilmesinin yolu açılıyor. Varolan yasada sendika şubelerinin genel kurullarıyla ilgili açılacak davalarda tüzel kişilik olarak Genel Merkezler yetkili sayılıyordu.
Tüzük değişikliklerinde Yönetim Kuruluna yetki verilecek
Yasa taslağında sendikaların tüzük değişikliği yapmaları hakkında düzenleme getiriliyor. Yasaya göre sendikaların tüzük değişikliği sendika genel kurulunda yapılmaktadır. Yapılacak düzenleme, “yasalara aykırılığı ilgili makamlarca tespit edilen tüzük değişikliklerinin” bir sonraki genel kurul beklenmeden düzeltilmesi için sendika yönetim kuruluna yetki verilebileceği hükmünü getirmektedir. Hatırlayacağımız gibi, Eğitim-Sen’in Tüzüğünde yer alan “ana dilde eğitim hakkı”, Anayasa’da düzenleme yapıldığı halde yasal düzenleme yapılmadığı için suç unsuru sayılmış ve Eğitim-Sen hakkında kapatılma davası açılmıştı. Eğitim-Sen anadilde eğitimi hem savunmuş hem de tüzük değişikliklerinin zaten sadece genel kurullarda yapılabileceğini söylemişti. Bu düzenlemenin yapılmasında bu tartışmalar etkili olmuşa benziyor.
Sendika Genel Kurulunun toplanma süresi 3 yıla indirilecek
Yasa taslağında sendikaların olağan genel kurul süreleri 4 yıldan 3 yıla indirilmekte ve sendika tüzüklerinde daha kısa sürede toplanmasının öngörülebileceği belirtilmektedir. Genel kurulların sürelerinin uzunluğu sendika bürokrasisinin işine gelmekte ve bunlar bir kez seçildikten sonra dört yıl boyunca kıllarını kıpırdatmamaktadırlar. Sendikalarda 15-20 yıldır başkanlıkta kök salmış bürokratların sayısı hiç de az değildir. İki genel kurul arasındaki sürenin kısaltılması önemlidir fakat yeterli değildir. Sendika tüzüklerinde genel kurulların daha kısa sürede yapılması için düzenlemeler yapmak, sendika başkanlığının cazibesini fiilen azaltmak, sendika bürokrasisiyle mücadelede önemli bir etkendir. Bu konuda gerekli adımları atmak ve sendika demokrasisini sendikalarda yerleştirmek sendikaların asıl sahiplerine düşüyor.
Üye aidatlarına getirilen üst sınırlama kaldırılıyor
Mevcut yasada, üyelerin sendikalara ödeyecekleri aidat işçinin 1 günlük çıplak ücretini geçemez şeklinde bir sınırlandırma var. Yapılacak düzenlemede bu üst sınır kaldırılıyor ve aidatın belirlenmesi sendika tüzüklerine bırakılıyor. Ayrıca tüzüklere üyelerden aidat dışında başka aidat alınabilmesine ilişkin hükümlerin konulamayacağı belirtiliyor. Aidatların işçilerin ücretinden kesilmesi uygulaması devam ediyor.
Seçilen ya da yöneticiliği son bulan işçinin hakları tanımlanıyor
Sendika ve konfederasyon yönetim kurullarına seçilenlerin işyerlerindeki iş ilişkisi uygulamada tartışmalı bir durumdu. Yapılan düzenlemede bazı konulara açıklık getiriliyor. Seçilen yöneticinin iş ilişkisinin askıda kalacağı, yasada öngörülen nedenlerle yöneticiliğinin son bulması halinde ise üç ay içinde işyerinde işe başlamak üzere başvuruda bulunabileceği şeklinde açıklık getiriliyor. İşverenin işe başlatmaması halinde tazminat ödemesi, ödenecek tazminatta işyerinde çalışılan sürelerin göz önünde bulundurulacağı ve fesih anında emsalleri için geçerli olan iş şartlarının esas alınacağı hükme bağlanıyor.
İşyeri Sendika Temsilcisinin Teminatı yeniden düzenleniyor
Sendika Temsilcisinin Teminatı, 4857 Sayılı yasada yapılan değişikliklerle özel düzenleme olmaktan çıkarılmış ve yargıda temyiz yolu açılmıştı. Sendikalar Yasasında yapılacak olan değişiklikle, yargı temsilcinin iadesine karar verirse fesih geçersiz sayılacak, bu sürede temsilci çalışmamış olsa dahi işten çıkarıldığı tarihten itibaren tüm hakları işverence temsilciye ödenecek. Bu düzenlemeyle işverenin yargı kararını uygulamayıp tazminat ödemesi hükmü kaldırılmış oluyor. Yargı kararının bağlayıcı olması bir anlamda sendika temsilcisinin yasal güvencesini sağlamlaştıracaktır.
Yasada sendika temsilcisinin işyerinin değiştirilmesi hususu var olduğu şekliyle korunuyor ve işçinin yazılı isteğine bırakılıyor.
Sendikaların harcamalarına sınırlama getirilecek ve mali denetim yeminli müşavirlerce sağlanacak
Konfederasyon, sendika ve şubelerin yönetim kurulu üyelerine ve başkanlarına verilecek ödenek, yolluk ve tazminatlar genel kurullar tarafından belirlenecek ve ödeneklere üst sınırlama getirilecek. Ödenecek tazminatın yıllık tutarı İş Yasasında kıdem tazminatı için belirlenen tavan miktarını geçemeyecek.
Taslakta “genel kurullara katılan üye ve delegelerin ulaşım, ikamet, yeme-içme ve sair zorunlu giderlerinin bağlı bulunulan sendika ve konfederasyon tarafından karşılanacağı” belirtiliyor ve bu ödemeler için üst sınırlama “günlük asgari ücretin üç katını geçemez” şeklinde düzenleniyor. Bunun dışında, genel kurullara katılacak delege ve üyelere herhangi bir ad altında ödeme yapılamayacağı hükmü getiriliyor.
Sendika ve konfederasyonların gelir ve giderlerinin yıllık olarak ruhsatlı ve denetim yetkisine sahip yeminli mali müşavirlerce denetlenmesi ve yapılan denetim sonuçlarının ilan edilmesi uygulaması getiriliyor. Sendika ve konfederasyonlar devletin idari ve mali denetimine tâbi olmayacak.
Sendika ve konfederasyonların yıllık bilanço ve hesaplarını ve denetim raporlarını üç ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına göndermeleri diğer bir maddede düzenleniyor.
Sendika yöneticilerine hapis cezası!
Sendikalar Yasasının 37. maddesinde belirtilen “sendikalar amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Siyasi partilerin ad, amblem, rumuz ve işaretlerini kullanamazlar” hükmüne aykırı hareket eden yöneticilere altı aydan bir yıla kadar hapis cezası getiriliyor. “Amaçları dışında faaliyette bulunma” suçlaması, kuşkusuz burjuva devletin ve işverenlerin, devrimci, sosyalist, mücadeleci sendikacıları yıldırma ve dikensiz gül bahçesi yaratma istekleri doğrultusunda kullanılmaya devam edilecek.
Aynı ceza mali denetim yaptırmayan sendika yöneticileri için de geçerli olacak. Bir diğer hapis cezası ise sahte üyelik işlemleri için getiriliyor. Sahte üyelik yapan, istifa formu dolduran, buna yardımcı olan yöneticilere de altı aydan bir yıla kadar hapis cezası getirilecek ve bu cezalar paraya çevrilemeyecek.
Sendikaların örgütlenebileceği işkolları 17’ye düşürülecek!
2821 Sayılı Sendikalar Yasasında 28 olan işkolu sayısı yeni düzenlemeyle 17’ye indirilecek. Yeni düzenlemeyle işkolları şöyle: 1) Tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık, 2) Madencilik ve taş ocakları, 3)Petrol, kimya ve lastik, 4) Gıda, 5) Dokuma, giyim ve deri, 6) Ağaç ve kâğıt, 7) İletişim, basın-yayın ve gazetecilik, 8) Banka ve sigorta, ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar, 9) Çimento, toprak ve cam, 10) Metal, 11) İnşaat, 12) Enerji, 13) Taşımacılık, ardiye ve antrepoculuk, 14) Sağlık, sosyal hizmetler, 15) Konaklama ve eğlence işleri, 16) Milli savunma 17) Genel İşler.
Bu düzenlemeyle, eski yasada ayrı bir işkolu olarak tanımlanan gemi, yeni yasa taslağında metal işkoluna; şeker ise gıda işkoluna dahil ediliyor; daha önce beş ayrı işkolu olan kara, hava, deniz, demiryolu taşımacılığı ve ardiye-antrepo işkolları birleştiriliyor; dokuma ve deri birleştiriliyor; ağaç ve kâğıt birleştiriliyor; yine üçü de ayrı işkolları olan haberleşme, basın-yayın ve gazetecilik birleştiriyor; banka ve sigorta ile ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar işkolu birleştiriyor; ayrıca sağlık sektörüne sosyal hizmet sektörü ekleniyor.
Yasa taslağına göre, yasa yayınlandıktan sonra en geç bir yıl içinde işkolları tüzüğü çıkarılacak. Sendikalar, işkolları tüzüğü yürürlüğe girdikten sonra bir yıl içinde bu temelde yeni örgütlenmelerini ve tüzük değişikliklerini yaparak genel kurullarını toplayacaklar. Birleştirilmiş veya yürürlükten kaldırılmış olan sendikalar işkolları tüzüğü yürürlüğe girinceye kadar faaliyetlerine devam edebilecekler. Bu uygulama sendikaların rutin işleyişini altüst edecek ve koltuk kavgalarının kıyasıya yaşanacağı bir dönemi beraberinde getirecektir.
İşkollarının sayısının düşürülmesiyle birlikte yasada belirtilen konfederasyon yöneticilerinin sayısının en az beş kişi olabileceği hükmü korunuyor, en çok 29 olan sayı ise 18’e düşürülüyor.
Diğer düzenlemeler
Sendika ve konfederasyonların özel radyo ve televizyon kurma yasağı yasa taslağında kaldırılıyor.
Taslakta sendika üyeliğinin noter aracılığıyla yapılması korunuyor, fakat noter ücretinde %75 indirim yapılması öngörülüyor. Bugün sendika üyesi olabilmek için işçilerin notere ödedikleri ücretin yüksekliği sendikalaşmayı fiilen engelleyen bir durum olarak işçilerin karşısına çıkmaktadır. Sendikaya üye olmak isteyen bir işçi notere 17-20 milyon TL, istifa için ise 30-35 milyon TL ödemek zorunda kalmaktadır. Yasa bu haliyle kabul edildiğinde üyelik ve istifa masrafları işçilerin ödeyebileceği bir düzeye çekilmiş olacak. Fakat sendikalara üyelikte noter zorunluluğu kesinlikle kaldırılması gereken bir düzenlemedir.
Bir diğer önemli düzenlemeyle ise 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa tabii olarak çalışan öğretmenlerin sendika üyelikleri önündeki engel kaldırılıyor. Özel okullarda, dershanelerde çalışan öğretmenler 1965 yılında getirilen yasaklamayla sendika kuramıyor ve sendikaya üye olamıyordu. Bu yasağın kalkması bir yandan çalışma koşulları dışarıdan görünenin aksine oldukça ağır olan dershane ve özel okul öğretmenlerinin mücadeleye çekilmesi için, diğer yandan da bu alanda öğretmenler ve diğer eğitim emekçileri arasındaki duvarın aşılması için daha elverişli bir durum oluşması anlamına gelmektedir.
Aynı taslakta düzeltilmesi planlanan özel güvenlik görevlilerinin sendikalı olabilmesine ilişkin gerekli hukuki düzenleme, taslak beklenmeksizin gerçekleştirildi. 10 Haziran 2004 tarihinde kabul edilen 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile özel güvenlik görevlileri artık sendikalı olabilecekler.
2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda Yapılması Planlanan Değişiklikler
Sendikalar yasası sendikaların iç işleyişini düzenlerken, 2822 sayılı yasa işçi sınıfının burjuvaziyle olan ekonomik mücadelesinin sınırlarını çizmektedir. 22 madde üzerinden planlanan değişiklik önergesinde temel olarak iki konu öne çıkıyor: barajın %5’e düşürülmesi ve grev yasaklarının bazı işkolu ve işlerde kaldırılması. Diğer düzenlemeler tamamlayıcı nitelik taşımaktadır.
Genel olarak düzenleme yapılacak konular şöyle: Arabuluculuk kurumunun etkinliğini artırmak amacıyla yeni bir düzenleme yapılıyor. İşverenlere işyerlerini bildirme zorunluluğu getiriliyor. Pratik uygulamada varolan Grup Toplu İş Sözleşmesi yasa taslağında tanımlanıyor. Toplu iş sözleşmesi olan işyerleri devredildiğinde, devralan işverenin aynı işkolunda toplu iş sözleşme uygulanan işyeri varsa o toplu sözleşme devralınan işyerinde uygulanacak. Yoksa varolan TİS’in hükümleri 1 yıl boyunca geçerli olacak. İşverenlerin yetkili işçi sendikasının tespitini istemelerini düzenleyen madde kaldırılıyor.
Baraj düşürülüyor ama kaldırılmıyor!
Mevcut düzenlemeye göre, herhangi bir sendikanın bir işyerinde örgütlenerek toplu iş sözleşmesi imzalayabilmeleri için işyerinde çalışan işçilerin %50+1’ini sendikaya üye yapması, bulunduğu işkolunda ise o işkolunda çalışan işçilerin %10’unu örgütlemiş olması gerekiyor. 12 Eylül askeri darbesinin ardından 1983 yılında yapılan düzenlemeyle sendikal örgütlenmenin önüne dikilen bu baraj sistemi örgütlenmenin önünde ciddi bir sorun oldu. Böylece genel olarak bir devlet sendikası görünümünde olan Türk-İş haricinde hiçbir sendikaya şans tanınmaması isteniyordu. Bu yasayla, muhalif sendikaların kurulması, muhalif sendikacılık anlayışının yeşermesi 20 yıldır bizzat engelleniyordu. Diğer yandan son yıllarda sermayenin sendikasızlaştırma saldırıları, kamu sektörünün yeniden yapılandırılması vb. nedenlerle sendikalı işçi sayısı oldukça azaldı. Şu anda %10’luk işkolu barajını aşabilen sendika sayısı oldukça az. Var olan sendikaların gerçek sayıları tespit edildiğinde birçok sendikanın toplu iş sözleşmesi imzalaması gerçekte mümkün değildir. Uluslararası Çalışma Örgütünün çifte barajı kaldırın baskısı, yasayı yeniden düzenlemeyi gündeme getirmiş bulunuyor. En büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş, birçok sendikası işkolu barajını aşamayacağı halde barajın kaldırılmasına sıcak bakmıyor. Yeni yasa taslağında işkolu barajı %5’e çekiliyor. Taslağın gerekçesinde “şayet baraj kaldırılırsa işverenlerin etkin olacağı sendikaların artacağı, işçi sendikalarının sayısı da artacağı için barajın korunması gerektiği” belirtiliyor. Hükümet asıl olarak, barajın kaldırılması sonucunda bağımsız devrimci sendikaların kurulması halinde tekil işyerlerinde sermayedarların keyfinin kaçmasını engellemek istiyor. Yani şu anda olduğu gibi konfederasyonlar eliyle sendikal hareket üzerindeki merkezi denetimi yitirmemek istiyor. Sendikal örgütlenmede işyeri ve işkolu barajı gerici bir uygulamadır ve her iki baraj da tamamen kaldırılmalıdır.
Yasa tasarısında grev ve lokavt yasağı getirilen işler yeniden düzenleniyor
1) Can ve mal kurtarma işlerinde, 2) Cenaze ve tekfin işlerinde, 3) Su, elektrik, havagazı, doğalgaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı işlerinde, 4) Kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye hizmetlerinde yine grev ve lokavt yapılamayacak.
Yeni taslakla grev ve lokavt yasağının kaldırılması planlanan işler; termik santralleri besleyen linyit üretimi, üretimi nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işleri, noterlik hizmetleri, bankacılık ve kamu kuruluşlarınca yürütülen şehir içi deniz, kara ve demiryolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetleri olarak belirtiliyor.
Bakanlar Kurulunun herhangi bir grevi 60 gün süreyle ertelemesi uygulaması aynen devam ediyor. Herhalde Şişecam grevinde bu uygulamayı ayyuka çıkardıkları içindir ki, Bakanlar Kurulu erteleme kararı almadan önce, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına önceden Danıştay’dan görüş alma zorunluluğu getiriliyor. Şişecam grevi Danıştay kararına rağmen 2 kez yasaklanmıştı.
* * *
Yeni taslağın meclis gündemine ne zaman geleceğini ve taslaktaki değişikliklerin nasıl yasalaşacağını zaman gösterecek. Şurası açıktır ki, işçi sınıfının yasa değişikliklerine yönelik ısrarcı ve militan mücadelesi olmadığı sürece yasalarda işçiler lehine kalıcı düzenlemeler mümkün değildir. Son dönemde yapılan tüm değişiklikler sermayenin uluslararası sermayeyle entegrasyon sürecinin kopmaz bir parçası olarak gündeme gelmektedir. Her iki yasa için de yükseltilmesi gereken pek çok talep vardır. Fakat gerek sendikal hareketin içinde bulunduğu çıkmaz, gerek işçi sınıfının siyasal önderliğinin olmayışı, burjuvazinin rahat bir şekilde düzenlemeleri gerçekleştirmesini sağlıyor.
İşçi sınıfının içinde bulunduğu örgütsel ve ideolojik dağınıklık devam ettiği sürece yapılan olumlu yasal değişiklikler de yine kâğıt üzerinde kalmaya devam edecektir.
Çözüm kuşkusuz işçi sınıfının örgütlü ve bilinçli mücadelesinden geçmektedir. İşçi sınıfı sosyalist fikirlerle tanıştığı oranda bilinçlenecek ve mücadelesini yükseltebilecektir. Yasal kazanımlar elde etmek vahşi kapitalist sistemde sadece mevzi kazanmaktır. Mevcut kazanımları korumak, yeni kazanımlar elde etmek ve her şeyden önemlisi insanlığın önünde set gibi duran kapitalist sistemi sahipleriyle birlikte tarihin çöp sepetine atmak işçi sınıfının en yüce amacı ve görevidir.
Sendikal Yasaklar Savaşarak Aşılır!
Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni!
Yaşasın Sosyalizm!
link: Aslı Ceren, Sendikal Yasalarda Yeni Düzenlemeler, 10 Eylül 2004, https://en.marksist.net/node/836
Yaşananlardan Ders Alalım
Sosyal güvenlik saldırısı