Göçmen düşmanlığı giderek daha da yıkıcı bir hal alıyor. Kayseri’de başlayan ırkçı saldırıların kısa sürede büyüyüp ülkenin dört bir tarafına bir alev topu gibi yayıldığına şahit olduk. Irkçılık ve milliyetçilik zehrinin egemenler tarafından emekçilerin zihinlerine boca edilmesinin sonucunda göçmenlerin evleri, işyerleri yağmalandı, yakıldı, gencecik bir göçmen işçi katledildi.
Türkiye son yıllarda büyük bir ekonomik yıkımla karşı karşıya. Gün geçtikçe artan enflasyon, yoksulluk, açlık, baskı ve yasakların olduğu böylesi kaotik bir dönemde emekçilerin gerçekleri görmesi de zorlaşıyor. Nedir bu gerçekler? Öncelikle Suriyeli göçmenler emperyalist devletlerin ülkelerinde başlattıkları savaşın ağır sonuçlarını yaşıyorlar. Bu insanlar canlarını, evlatlarını kurtarmak için yerle bir olan ülkelerinden kitleler halinde göç etmek zorunda bırakıldılar. AKP iktidarı ise Suriye’deki savaşla gelen bu göç krizini fırsata çevirmeye koyuldu. Öncelikle Suriyeli göçmenler için AB ülkelerinden milyarlarca avro alan iktidar Suriyelileri bir pazarlık malzemesi haline getirdi. Patronların ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak üzere Suriyeli emekçiler inşaattan madenciliğe, petrokimyadan metale, tekstile kadar birçok işkolunda en ağır koşullarda neredeyse bedavaya çalıştırıldı. Suriyeli, kadınlar, çocuklar, gençler en kötü evlerde, yüksek kiralarla, komşularının aşağılayıcı bakışları altında yaşamaya mecbur bırakıldı.
Savaşın başlamasının ardından yıllar geçse de Suriye’de sorunlar çözülmüş değil. İnsanların dönebilecekleri bir yuvaları, hayatlarını tekrardan kuracakları bir ortam yok. Bugün yaşadığımız ülkede gelecek kaygısıyla boğuşan yüz binlerce genç varken, Suriye’den göçen gençlerin nasıl bir kaygıyla yaşamaya devam ettiklerini düşünebiliyor musunuz? ABD’de ırkçı polis saldırısıyla katledilen George Floyd’un ölümünün ardından yükselen “Nefes alamıyoruz” eylemlerini hatırlayalım. O günlerde sokaklarda çınlayan bu ses bugün milyonlarca göçmen gencin iç sesi olarak çınlamaya devam ediyor. İşsizlik, geleceksizlik, güvencesizlik gençleri boğuyor.
Böyle bir ortamda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselen göçmen karşıtlığı emekçiler açısından tehlikelidir. Siyasal iktidar göçmenler üzerinde ikiyüzlü rehin politikası uyguluyor. Bir yandan göçmenlere sahip çıkıyor imajı veriyorken diğer yandan da burjuva medya aygıtlarını kullanarak milliyetçi kışkırtmalarda bulunmaktan geri durmuyor. Milli takım futbol maçlarında yükseltilen milliyetçi hezeyan da bu politikaların bir uzantısıdır. Berlin caddelerinin Türk bayraklarıyla donatılmasından, Almanya’da yaşayan Türkiyeli göçmenlerin tezahüratlarla yürümesinden mutluluk duyduklarını ifade edenler, Türkiye’deki göçmenlerin kendi dillerinde konuşmalarına bile tahammül edemiyorlar. Bu büyük bir akıl tutulmasıdır, ikiyüzlülüktür.
Göçmen sorununa tek yönlü bir pencereden bakanlar sorunun asıl kaynağının çürümüş kapitalist sistem olduğunu fark edemez ve yanlış tarafa, yani kendi sınıf kardeşlerine karşı öfke kusarlar. İşte egemenlerin yapmak istediği tam da budur. Yaptıkları, tüm olanlar sanki kendilerinin marifeti değilmiş gibi emekçileri birbirlerine düşman etme politikasıdır. Emekçi gençler olarak şunun bilincinde olmalıyız: Hiçbir insan durduk yere doğup büyüdüğü ülkeyi terk etmez. Dilini, kültürünü bilmediği bir ortama gelerek zorlu koşullarda yaşamını sürdürmeyi seçmez. Suriyeli göçmenlerin bu seçimi yapmalarının altında yatan yegâne neden, kapitalist kâr sisteminin müthiş bir açgözlülükle sebep olduğu emperyalist savaşlardır. Hem bu çıkar savaşlarının hem de bu savaşların yarattığı yıkımların sorumlusu kapitalist egemenlerdir.
Unutmayalım, milliyetçilik zehriyle köreltilen gençler örgütlülüğün ve dayanışmanın bilincine varamaz ve savrulur. Tüm yapay ayrımları yıkarak sınıf kardeşliği temelinde birleşmeliyiz. O veya bu milletten olmamız bizi diğerlerinden “ileri” ya da “geri” yapmaz. Yaşadığımız sorunların kapitalist sistemden kaynaklı ve ortak sorunlar olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Emekçi gençlerin göçmen düşmanlığına ve ırkçılığa karşı net bir tutum alması ve enternasyonalizm bayrağına sıkıca sarılması bugün daha elzemdir.
link: İstanbul’dan bir grup genç, Milliyetçilik Zehrinin Panzehri Gerçekleri Görebilmekten Geçiyor!, 20 Temmuz 2024, https://en.marksist.net/node/8313
TÜİK’in Yalanları Gerçeklerin Üzerini Örtemiyor
Kuzey Kıbrıs’ta Egemenler Neyin 50. Yılını Kutluyor?