Dünyanın çarklarını döndüren işçileri makinenin bir parçasından ibaret gören, uzun ve yorucu mesai saatleri boyunca enerjisini dibine kadar sömüren bu vahşi düzen değişebilir mi? Emek veren, üreten, yaşamın tüm zenginliklerini var eden dünya üzerindeki yüz milyonlarca işçinin maruz kaldığı çalışma koşulları düzelebilir mi? İşte bu soruların cevabını Avustralya’dan Amerika’ya, Fransa’dan İngiltere’ye talepleri etrafında birleşen, örgütlenen ve mücadele eden işçiler 1886 yılında tarihe altın harflerle kazıyarak verdiler. Tarihe “1 Mayıs” diye yazdılar! Gerçekten de günümüzden 138 yıl önce 1 Mayıs 1886’da mücadeleye girişen yüz binlerce işçinin 8 saatlik işgünü mücadelesi, örgütlü işçilerin ne denli büyük bir gücü olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Bu nedenle sınıfımızın şanlı Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs bir günden çok daha fazlasıdır bizler için.
İşçi sınıfının gençliği olarak heyecanla, coşkuyla meydanlara aktığımız gündür 1 Mayıs. O gün ellerimiz bizleri birbirimizle rekabete sokmaya çalışan patronlar için çalışmaz, tarihsel bir mücadele bayrağını en yükseklerde dalgalandırmak için hep birlikte çalışırız! Bizleri yapay kutuplaştırmalarla bölmek isteyen egemenlere karşı savaşsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelemizi bütün renklerimizle haykırırız. Kapitalist düzenin egemenleri bu şanlı günü tarihsel anlamından koparıp içini boşaltmaya çalışsalar da sosyalist bir dünya mücadelesi demektir 1 Mayıs bizler için.
Türkiye tarihindeki en büyük yoksullaşmanın yaşandığı, çalışma saatlerinin uzadığı ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştığı bir dönemde karşılıyoruz 1 Mayıs’ı. Fakat tabii ki bugünlere bir anda gelmedik… Kapitalist egemenler 1980 dönemecinden itibaren ücretlerinin düşürülmesi, sosyal haklarının yontulması için işçi sınıfına sistematik olarak saldırmaya başladılar. Bugüne kadar gelinen süreçte emeklilik hakkımızdan sosyal güvenceye varan çeşitli kazanımlarımızı tırpanlayıp bizleri yoksulluğa mahkûm ettiler. Fabrikalarda, hizmet sektöründe çalışan işçiler olarak kredi kartları olmadan bir sonraki ayı getiremez olduk…
Türkiye işçi sınıfı olarak henüz güçlü bir sınıf hareketine sahip olamadığımız için bu ve benzeri saldırıların hesabını soramıyoruz. Çünkü ekonomik ve sosyal saldırılara eşlik eden ideolojik saldırılar örgütsüz olan işçi ve emekçileri böldü, ayrıştırdı. Günümüzde sermayenin temsilcisi siyasi iktidar milliyetçi ideolojisini daha da köpürterek topluma şırınga ediyor. Bu iklimde göçmenlere yönelik ırkçı yaklaşımların önü alınamıyor. Ucuz işgücü kaynağı olarak sömürülen göçmen işçiler topluma ekonomik sorunların kaynağıymış gibi gösteriliyor. Ne yazık ki örgütsüz olduğu için sınıf bilinci olmayan işçilerin büyük çoğunluğu da bu yalanlara inanabiliyor.
Bütün bu ideolojik ve ekonomik saldırılara rağmen tarihsel bilince sahip olan sınıf bilinçli işçiler olarak biliyoruz ki hiçbir karanlık ebedi değildir! Ancak bu koşulları değiştirecek güç de yine bizden başkası değildir. 1 Mayıs’ın yaşayan ruhu bize neyi nasıl yapmamız gerektiğini açıkça gösteriyor. Egemenlerin yalan bombardımanına karşı sınıf cephesini örmek, yaşamın tüm zenginliklerini üreten işçiler olarak birleşmek ve dayanışma içinde olmak zorundayız.
Önümüz 1 Mayıs… Örgütlü mücadeleyi seçmiş genç işçiler olarak etrafımızdaki insanları da bu bilinçle 1 Mayıs’ta meydanlara taşıyacağız. 1 Mayıs’ın ruhuna yakışır şekilde çalışmaktan, kortejimize yeni insanları katmaktan geri durmayalım!
link: Gebze’den genç bir işçi, 1 Mayıs: Bir Günden Çok Daha Fazlası!, 22 Nisan 2024, https://en.marksist.net/node/8245
Bir Savaş ve Faşizm Vesikalığı: Guernica!