Hayat adeta akıllı telefonumuzun sürekli yukarı doğru kaydırdığımız ekranı gibi akıp gidiyor ve sürekli karşımıza bizi çeşitli duygulara sevk eden görseller getiriyor. Bu görsellerin yani hayatımızın sonuna geldiğimiz zaman geriye kalan şey kocaman bir sıfır mı, insanlığa ve gelecek kuşaklara aktarılan paha biçilemez bir mirasın parçası mı olmalı? Bu miras insanlığı sınıfsız bir topluma götürecek mücadelenin bir parçası olmakla geleceğe bırakılabilir, işçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesinin bir parçası olmakla!
Kapitalist sistem çoktandır gericileşti. Bu tablonun dünya genelinde baskıcı rejimlerle taçlanmasıyla birlikte, toplum nefes alamayacak noktaya geldi. Sürekli bir yalan bombardımanı, bitmeyen bir gelecek kaygısı, artan yoksulluk, büyüyen eşitsizlik... Kapitalist sistem topluma umut olmaktan çıkmış, toplumun umudunu körelten bir mekanizmaya dönüşmüştür. Toplumsal refahı ve huzuru tesis etmediği gibi –ki edemez de– tersine emekçilerde büyük bir korku ve endişeye yol açıyor. Yaşanan toplumsal sorunlara çözüm üretemediği gibi sorunun kaynağı olarak o sorunları kangren haline getiriyor. Şunu çok iyi gördük ve yaşadık: Depremler, sel baskınları, siyanür havuzlarının patlaması gibi olaylarda bir yandan siyasi iktidarın direkt parmağı var, diğer yandan kapitalist sistemin topluma felâketten başka bir şey veremeyeceğinin sayısız kanıtı!
Kapitalizm insanlığın ve doğanın sonunu hazırlıyor ve bu suç ortaklığına işçi sınıfını da yedeklemek istiyor. Olmayacağız, onların suçlarına ortak, kötü niyetlerine alet olmayacağız! Yüzlerce yıllık bir sistemin saldırılarından, propagandasından tek başına ve kolayına kendimizi korumak mümkün değildir. İşte bundan dolayı işçi sınıfının tarihsel önderleri, işçi sınıfının örgütlülüğünün hayati önemini her fırsatta vurgulamışlardı. Bunu başarmak zor mu, zor! Ancak biliriz ki zor olan kalıcı olur.
Örneğin bir heykeltıraş yaptığı işin zorluğunu bilir. Bu zorlukların ondan çok şey alacağını bilir. Fakat ona çok şey katacağını da bilerek işe başlar. Bir ressam çok iyi bilir ki sabır, gayret, tecrübe çok kıymetlidir. Boyanın kıvamına, tonların uyumuna emeğin kudreti de karışınca ortaya muazzam değerler çıkar. Ama öncesinde yılların emeği vardır. Bir aşçı yıllarca işine odaklanır, çaba harcar ve sonunda hangi malzemeyi, ne zaman, ne şekilde kullanacağını öğrenir ve sonuç çok lezzetlidir. Bir evlilik düşünelim, eğer kişiler birbirlerine hayatı zindan etmek yerine, her anında yan yana durup omuz omuza verirlerse hayat güzelleşir. İşte sınıf mücadelesi de böyle bir şeydir. Dayanışmayla, emekle, sabırla inşa edilir.
İnsanlığı kapitalizmin yıkıcılığından kurtaracak, mutluluğun hâkim olduğu bir dünyayı kuracak olan ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesidir. Bunun doğruluğunu kabul ediyorsak, bazı gerçekler çıkar karşımıza ve önümüze görevler olarak dikilir. Enerjimizin ne kadarını insanlığın kurtuluşu mücadelesine vakfediyoruz? Örneğin işyerimizde bir işi yaparken, intizamlı bir şekilde çalışırken, aynı özeni sınıf mücadelesinde ne kadar gösteriyoruz? Bunu kişi kendine sormalı. Mücadeleye zaman ayırmak, onun zenginlikleriyle donanıp, karşı saflardan gelen ideolojik zehre karşı bir panzehir oluşturmak için çaba harcamak çok önemlidir. Sadece boş zamanlarımızda mücadele etmek değil, zamanlarımızı mücadele ile doldurmak, zor gibi görünse bile daha kalıcı ve keyifli değil mi?
Geçmişe baktığımız zaman, imrendiğimiz devrimci liderlerin, devrimci işçilerin, o sempatiyi kolayına kazanmadığı, zor olanı göze aldığı ve sınıfsız bir dünyanın harcını alın teriyle yoğurduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Kapitalist sistemin avuntuları ile insanlığı adeta hamster çarkında döndüren bu sisteme karşı insanlığı bu çarktan çıkaracak olan işçi sınıfının devrimci örgütlü mücadelesi olacaktır.
link: İstanbul/Esenyurt’tan bir metal işçisi, Zor Olan Kalıcı Olur, 1 Nisan 2024, https://en.marksist.net/node/8228
Bu Dumanı Ancak İşçi Sınıfının Örgütlü Hareketi Dağıtır
Marx’ın Kapital’ini Okumak, III. Cilt /8