İlkbahar, yaz, sonbahar, kış, birer mevsimdir içinde ayları barındıran. Bazıları yakar kavurur sıcaktan, bazıları da dondurur soğuktan. Bazı aylar da vardır ki anlamlarla bütünleşmiştir adeta. Yaşananlar, yaşattırılanlar, belleğimizde bir bir sıralanırlar. Ocak ayı da içinde devrim tutkusunu taşıyan tüm devrimciler için sadece yılın bir ayından ibaret değildir. Öfkedir, inançtır, saygı ve özlemdir aynı zamanda. Daima birer yıldız gibi parlayacak olanlarımızı, güneşe gömdüğümüz işçi sınıfının önderlerini hatırlatır. Lenin, Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht, Mustafa Suphi ve yoldaşları…
Devrim mücadelesinde hayatlarını ortaya koymuş bu önderlerimizin inançları ve insanlığın kurtuluşu için verdikleri kavgaya sahip çıkıyoruz. Bugünün sınıf devrimcileri olarak onların mücadelelerinden, yaşamlarından öğrenmeye devam ediyoruz. Sınıfımızın en çetin kavga dönemlerinde kilit roller üstlenmiş ve sosyalizm bayrağını en yükseklere taşımış bu devrimci önderlerimizden bize miras kalan en önemli görev işçi sınıfının enternasyonal mücadelesini büyütmektir. Marksizmin özü olan Enternasyonal, dünya işçi sınıfının kurtuluşu demektir. Bugün dünyamız ekonomik ve siyasal altüstlüklerle, emperyalist savaşlarla, ekolojik krizlerle çalkalanıyor. Aradan geçen bunca yıl bir kez daha Marksizmi ve sosyalist dünya için mücadele eden önderlerimizi haklı çıkardı. Dört bir yanda savaş, dört bir yanda yıkım, açlık ve sefalet… On binlerce masum insanın katledildiği, milyonların savaştan, işsizlikten kurtulmak uğruna daha iyi bir yaşam umutlarıyla göç yollarına koyulduğu, ekolojik yıkımlarla büyük felâketlerin yaşandığı bir dünyada verdiğimiz mücadelenin ne kadar haklı bir dava olduğunu bir kez daha görüyoruz. Filistin cephesiyle emperyalist savaşın alevlerinin daha da harlandığı bu günlerde haksız ve gerici savaşlara karşı işçi sınıfını uluslararası mücadelesi ve dayanışması hayatidir. Bize düşen en büyük görev devrimci önderlerimizin kritik dönemlerde aldıkları tutumları, ısrarla savundukları doğruları hatırlamak ve onlara kararlılıkla sahip çıkmaktır.
Yaşamlarının son anlarına dek mücadelelerinden ödün vermeyen, burjuvazinin ve hainlerin tüm savaş çığırtkanlığına karşı işçi sınıfını, “Asıl düşman içerde, silahları burjuvaziye yönelt!” şiarıyla kapitalizme karşı mücadeleye çağıran Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg... Emperyalist savaşta, “anavatan savunusu” üzerinden sosyalistlerin politik olarak savaşı desteklemesi gerektiğine dair yapılan ajitasyonlara “Hayır! Parti bunu yapmamalı, bunu yapmaya hakkı yok. Burada söz konusu olan şeyin savaş olması nedeniyle değil, fakat gerici bir savaş olması, dünyayı yeniden paylaşmak isteyen köle sahipleri arasındaki bir it dalaşı olması nedeniyle.” ifadeleriyle akla karayı açıkça belirten Lenin… Komünist Enternasyonal’in ruhuna sadık, “İşçilerin kurtuluşu yerel ya da ulusal değil, uluslararası bir sorundur” savunusunu yükselten, Türkiye’de Marksist geleneğin savunucuları Mustafa Suphi ve yoldaşları…. İşte onların bu net ve doğru tutumları bugünün sorunları karşısında tüm çarpıtmalara karşı Marksizmin özünü tertemiz ortaya koyuyor. Bizim geleneğimiz onların mücadelesidir, Marksist tutumlarıdır.
Karanlık ve çetin mücadele dönemlerinde onların yaktığı meşale hem yolumuzu aydınlatmalı hem de yüreğimizdeki ateşi daha da harlayıp alazlandırmalıdır. Bizler yüreklerinde devrim aşkıyla, sosyalizm mücadelesiyle yanıp tutuşanlar olarak ne önderlerimizi unutacak ne yas tutup karalar bağlayacağız! Tıpkı onların yaptığı gibi sınıfsız sömürüsüz bir dünya için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Sosyalist dünya devrimi yolunda mücadele eden başta önderlerimiz olmak üzere tüm devrimcileri saygı ve özlemle anıyor, bıraktıkları meşaleyi yakmaya devam edeceğimize bir kez daha söz veriyoruz.
link: İstanbul/Avcılar’dan bir grup emekçi kadın, Yaktıkları Meşale Bugün Bizim Ellerimizde!, 14 Ocak 2024, https://en.marksist.net/node/8164
İşçi Sınıfı Örgütlüyse Her Şeydir, Örgütsüzse Hiçbir Şey!
ABD’de ve Avrupa’da Yükselen Sendikal Mücadelede Dikkat Çekenler