Emperyalist savaşın, “doğal” afetlerin, yoksulluğun, işsizliğin yarattığı yıkımların dünya işçi sınıfını kasıp kavurduğu bir yılı daha geride bıraktık. Çelişkilerin her alanda kendini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyduğu bu dönemde, her yıl Ocak ayında andığımız devrimci önderlerimizin fikirlerini sahiplenip anlamak, anlatmak çok daha önemli hale geldi. Lenin, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht. Sınıf mücadelesinin bu büyük devrimcileri mücadeleleriyle, fikirleriyle bugün de sınıf devrimcilerine yol göstermeye devam ediyorlar.
Emperyalist savaşlar karşısında nasıl bir tutum alacağımızı, bizleri aç, işsiz, yoksul bırakan kapitalizmle nasıl mücadele edeceğimizi ve en önemlisi kapitalizmi yıkıp nasıl yeni bir dünya kuracağımızı bizlere gösteren bu devrimci önderlerimizdir. Onların devrimci mücadeleye adadıkları hayatları, mücadelelerinden süzdükleri deneyimleri bizlere emperyalist savaşlarla, faşizmle, sermayenin işçi sınıfını ezen politikalarıyla nasıl mücadele etmemiz gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle onları sadece tarihin bir döneminin parlak kahramanları olarak görmemek gerekiyor. Onlar aynı zamanda sınıf devrimcilerinin, dövüşürken zihinlerinde, yüreklerinde taşıdıkları onlara güç veren yoldaşlarıdır.
Bugünün dünyasında çelişkiler yoğunlaştıkça sınıf mücadelesi de keskinleşiyor, daha da keskinleşecek. Dünyanın pek çok bölgesinde savaşa, işsizliğe, yoksulluğa karşı işçi sınıfı ayağa kalkıyor. İşte bu mücadelelerin daha örgütlü, kapitalizmi yıkma hedefine kilitlenmiş bir biçimde daha güçlü ilerlemesi için mücadele tarihimizin deneyimlerine titizlikle sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu devrimci önderlerimizi anmanın bu deneyimlere sahip çıktığımızı göstermek gibi bir anlamı da var.
Lenin, Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht gibi önderlerimiz ve yine Ocak ayında yitirdiğimiz Mustafa Suphi ve yoldaşları gibi daha nice devrimci yoldaşımız, yaşadıkları dönemin sorumluluğunu alarak, devrimci mücadeleyi ilmek ilmek örerek bizlere mücadele bayrağını teslim ettiler. Şimdi biz işçi sınıfı devrimcileri olarak tarihsel iyimserliğimizle yaşadığımız dönemin sorumluluklarını kavrayarak onların yolundan dirençle, umutla ilerliyoruz. Onların kendilerinden sonra gelenlere teslim ettiği mücadele bayrağını daha yukarı taşıma sorumluluğunu yüreklerimizde hissederek.
Yaşasın Devrimci Mücadelenin Sönmeyen Ateşi!
Yaşasın Sosyalizm!
link: Mersin’den bir MT okuru, Yaşasın Devrimci Mücadelenin Sönmeyen Ateşi!, 7 Ocak 2024, https://en.marksist.net/node/8157
Mazi Kökünden Silinsin, Kızıl Bir Güneş Doğsun Diye!
Filistin’in İkinci “Nakba”sı