Türkiye’de seçimlerin üzerinden iki ay geçti fakat mesele hâlâ sandık sonucuna ya da “o olmasaydı, bu olsaydı”ya kilitlenmiş vaziyette. Bu zihni tıkanıklık kolay aşılacak gibi de görünmüyor. İktidar katlanmış vergiler ve zamlarla emekçilere karşı adeta bir taarruz, bir çökertme harekâtı başlatmışken, alım gücümüzü uçurumdan düşercesine aşağıya yuvarlarken, burjuva muhalefete oy veren kesime sığ değerlendirmeler, tartışma ve suçlama hali, iktidar blokuna oy verenlere ise ince ince günah çıkarma ve sessizlik hâkim. Her iki tarafta ortak olan duygular; hayal kırıklığı, çaresizlik, ümitsizlik, öfke ve ne yapacağını bilememe hali. Görünürde her iki taraftan emekçiler farklı gerekçelerle kendince haklı; fakat bakmasını bilen gözler için, içten içe bir yerlerde bir şeylerin yanlış gittiği düşüncesi orta yerde.
Evet, seçim öncesinde genci yaşlısı, kadını erkeği, çalışanı emeklisi, işlisi işsiziyle toplumun büyük bir kesimi “artık yeter” diyerek değişim istediğini dile getiriyordu; bunda da son derece haklıydı. Burjuva muhalefet “bu sefer tamam, ilk turda %60’la götüreceğiz” köpürtmesiyle kitlelerde seçimlere dair abartılı bir beklenti doğurdu. Her şey seçime bağlandı; seçim haricindeki hiçbir şey önemli görülmedi. İşçi sınıfı için son derece önemli olan hak gaspları, örgütlenmeler, grevler ikincil plana itildi. Fakat aynı anda suni gündemler emekçilere boca edildi. Tüm bu süreç boyunca burjuva kliklerin seçim şovları, hileleri, yalanlarıyla adeta emekçi kitlelerin ayakları yerden kesildi. Mayıs seçimlerinin sonunda sermayenin bir kanadı “ben kazandım” dedi. Bu burjuva kanadın kazanmasında emekçilerin önemli bir kesiminin verdiği oyların büyük katkı sağladığı açık. Ama kimse yanılmasın, sandıktan çıkan sonucun işçi sınıfının çıkarına olmadığı her iki kesimin emekçileri tarafından aslında içten içe seziliyor, hissediliyor.
Aslında seçim, arzu edilen değişimin mevcut koşullarda tek başına sandıkla olamayacağını şu kısa zamanda dahi ispatlamış oldu. En önemlisi bu! Diğer bir konu; egemenlerin değişimden kastettiği ile emekçilerin değişim talepleri aynı şey demek değil, bunu iyi anlamalıyız. İşçi sınıfı bağımsız sınıf çıkarları temelinde örgütlenmedikçe, burjuva klikler arasındaki kapışmada pasif bir izleyici pozisyonundan bir adım ileri gidemez, kendi çıkarlarına dahi körleşebilir, sürüklenir. Fakat her şeye rağmen moral bozmaya, fazladan can sıkmaya, enseyi karartmaya gerek yok. Odaklanmamız gereken husus, işçi sınıfını içinde bulunduğu bu durumdan çıkarmak için sabırla, azimle çalışmaya devam etmektir.
Burjuva siyasetin yarattığı kasvet, kötülük, bölünmüşlük dolu zehirli atmosfer ancak bu şekilde dağıtılabilir. AKP’ye, CHP’ye ya da başka bir burjuva partiye oy vermiş tüm emekçilerin yaşamı, korkuları, beklentileri benzer değil mi? Oy tercihini beğenmiyoruz diye aynı sınıftan olduğumuz insanlara mesafeli durmanın, bir araya gelmemenin, dertleşmemenin, elinden tutmamanın kime faydası var? Bu tavrın işçi sınıfına ve mücadelesine bir faydası olmadığı gün gibi ortadadır!
Eğer işçi sınıfı haklarını, geleceğini korumak ve geliştirmek için örgütlenmezse önümüzdeki dönemde de benzer burjuva partiler, siyasetçiler, aynı insanlarla yine bildik seçim atmosferine sokacaklar emekçileri. Değişim getireceklerini, değiştireceklerini anlatacaklar altı boş ama koca koca laflarla. Mesele sadece A partisinin yerine B partisinin gelmesi değil. Biz işçiler değişim ve dönüşüme önce kendimizden başlamalıyız. Bu yapay ayrımlara, kutuplaşmaya karşı işçilerin birliğini ve dayanışmasını güçlendirmeliyiz. İşçi sınıfı olmayı başarabilirsek, sınıfımızın çıkarları için örgütlenirsek işte o zaman siyasette de toplumsal hayatın her alanında da belirleyen ve değiştiren olabiliriz! Bu görevin zorluğunun her zaman farkındaydık, hüner zorlukları aşabilme iradesi ve bilinciyle olmaz görüneni oldurtmak, yapılmaz sanılanı yapabilmektir. İşçi sınıfının mücadelesini geliştirmek için içinde yaşadığımız zamanı ve toplumu kendi sınıf çıkarlarımız temelinde okumalı ve işe burjuva kesimlerin dayattığı %52-48 okumasını reddetmekle başlamalıyız.
link: Gebze’den bir petrokimya işçisi, Seçimlerden Önce Biz, Seçimlerden Sonra Biz, 9 Ağustos 2023, https://en.marksist.net/node/8036
Yeni Hiroşimalara Hayır!