Günümüzde işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün kötüleşip ağırlaşıyor. İşçilerin yaşam hakları iş cinayetleri ile ellerinden alınıyor. İşgücünü satarak hayatta kalma mücadelesi veren işçi çocukları da bu cehennemden payına düşeni alıyor. Kapitalist sistemin egemenleri dünyanın dört bir yanında çocuk işçileri iliklerine kadar vahşice sömürüyorlar. Erken yaşlarda çekilmez koşullarda çalışmak zorunda bırakılan ufacık bedenler tükenip gidiyor. Tarihsel bir kriz içerisinde debelenen kapitalist sistem, işçi sınıfının örgütsüz olmasından faydalanarak vahşi çalışma koşullarını dayatıyor. Çocuk emeği de bu koşullarda dizginsiz bir şekilde sömürülüyor.
2002 yılında 12 Haziranı “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü” ilan eden ILO’nun çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması çalışmalarına sözde Türkiye ile birlikte 187 ülke de dâhil olmuştu. Fakat dünyanın karşı karşıya olduğu tablo, kapitalistlerin de, kapitalist devletlerin de korkunç bir ikiyüzlülük içinde olduğunu çıplak bir şekilde gösteriyor. ILO ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonunun (UNICEF) 2021 Haziranında yayınladığı bir rapora [1] göre, çocuk işçilerin sayısı son dört yılda 8,4 milyon artarak dünya genelinde 160 milyona ulaşmıştır. Çalışan çocukların 63 milyonu kız, 97 milyonu ise erkektir. Rakamlar da gösteriyor ki dünya genelindeki her on çocuktan biri çocuk işçi olarak çalıştırılmaktadır. Aynı zamanda raporda, 79 milyon çocuğun sağlıklarını ve gelişimlerini etkileyen tehlikeli işlerde çalıştığı belirtiliyor. Ayrıca dünyadaki çocuk işçi sayısının yarısından fazlasını 5 ilâ 11 yaşlarındaki çocuk işçilerin oluşturduğu aktarılıyor. Tehlikeli işlerde çalışan çocukların %48’i 5-11 yaş grubunda, %28’i 12-14 yaş grubunda ve %25’i ise 15-17 yaş grubunda yer alıyor. Dünya genelinde yaklaşık 1,5 milyar çocuk, sosyal korumadan yoksun bir şekilde yaşıyor.
Yukarıdaki resmi verilerin bile gösterdiği rakamlar dehşet vericidir. Anlaşmaların, sözleşmelerin kâğıt üstünde kaldığı ve çocuk emeğinin sömürüsüne son verecek gerçek eylem planlarının olmadığı açıkça ortadadır. Emperyalist piramidin tepesindeki ülkeler yasal engeller ve işçi sınıfı örgütlerinin basıncı nedeniyle kendi topraklarında yapamadıklarını, üretimlerini kuralsızlığın ve örgütsüzlüğün hâkim olduğu daha geri ülkelere kaydırarak oralarda yapıyorlar. Bu nedenle Afrika, Asya-Pasifik ve Güney Amerika’da çocuk işçiler insanlık dışı koşularda çalıştırılmaya devam ediliyor ve her türlü şiddete, sömürüye maruz bırakılıyorlar. Yetişkinlerin bile zorlanarak yaptığı işlere sürülen çocuk işçilerin beden ve ruh sağlıkları bozuluyor. Çocuk emeği sömürüsü çocukları köleleştiriyor, zihinsel, fiziksel, toplumsal açılardan düzgün bir şekilde gelişip büyümelerini engelliyor.
Türkiye’de çocuk işçilik
Türkiye’deki çalışma koşulları da dünyadan bağımsız değildir. Kapitalist sistemin yapısal krizinin sonuçları ülkedeki ekonomik ve sosyal ortamı işçi sınıfı açısından çekilmez hale getirmiştir. Hukukun ayaklar altına alındığı bir rejim altında bu durum katmerlenmektedir. Türkiye resmi rakamlarla bile işsizlik, yoksulluk, iş cinayetleri gibi konularda dünyada ilk sıralara yerleşmiştir. Kapitalizmin yarattığı savaş, işsizlik, yoksulluk gibi bin bir sorundan kaçarak Türkiye’ye gelen milyonlarca sığınmacı ve düzensiz göçmen de hesaba katıldığında, çalışma sahalarındaki düzensizlik ve denetimsizliğin boyutu daha net anlaşılacaktır. Türkiyeli patronların çocuk işçiliğini nasıl kullandıkları da apaçık ortadadır.
Türkiye ile UNICEF arasında imzalanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi [2] uyarınca 18 yaşını doldurmamış herkes çocuktur. Fakat Türkiye bu sözleşmeye taraf olmasına rağmen, İş Kanununda 15 yaşını tamamlamış çocukların hafif ve az zamanlı işlerde çalışmasına izin verilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumunun 2019 yılında yayınladığı “Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları” [3] Türkiye’de 5-17 yaş aralığında 720 bin çocuk işçi olduğunu göstermektedir. TÜİK verilerine girmeyen, mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı çırak işçilerin, göçmen ve sığınmacı çocuk işçilerin hesaba katıldığı bir durumda 18 yaş altı 2 milyonun üzerinde çocuk işçi çalıştığı görülüyor. Çocuk işçiler, sigortasız, güvencesiz kötü muamele ve her türlü istismara açık bir şekilde işyerlerinde çalıştırılıyor.
Çocuk işçilerin yaşamı, hiçbir kural tanınmadan sömürü çarkları arasında tükenip gidiyor. Çocuklar en basit işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmadan çalıştırılıyor, ya sağlıklarından ya da canlarından oluyorlar. Patronlar ise çocukların başlarına bir iş geldiğinde ağır yaptırımlarla karşılaşmıyorlar. 2012 yılında plastik fabrikasında çalıştığı sırada kafasını pres makinesine sıkıştırıp can vermişti Ahmet Yıldız. İş cinayeti sonrası mahkeme patronu yüzde 100 kusurlu bulmuş, 30 bin liralık ceza kesilmiş ve cezası da 24 taksite bölünmüştü. Geçtiğimiz günlerde maalesef ki aynı soyadını paylaştığı gibi aynı kaderi de paylaşan Harun Yıldız da, daha 13 yaşında Ankara’da bir oto tamircisinde çalışıyorken üzerine yük asansörü düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Kâr düzeninin dişlileri çocuk işçilerinin kanı üzerinden dönmeye devam ediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin yayınladığı bir rapora [4] göre, 2013-2022 yılları arasında iş cinayetlerinde 616 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. İş cinayetlerine kurban giden çocukların 211’i 14 yaş ve altı, 405’i ise 15-17 yaş aralığındadır. Bunlar arasında 4 ilâ 9 yaş arasında onlarca çocuk da yer almaktadır.
AKP iktidarı altında milyonlarca çocuk zorunlu eğitimden, okuldan kopmuş ve çalışmak zorunda bırakılmıştır. Ayrıca hükümet tarafından çocuk işçilik teşvik edilmiş, patronlara ucuz işgücü kaynağı oluşturulmuştur. 4857 sayılı İş Kanununun 71. maddesinde 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasak ve suç olarak tanımlanmasına rağmen, 2004 yılında çıkarılan “Çocuk ve Genç işçilerin Çalıştırılması Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”te “çocuk işçilerin 14 yaşını bitirmiş olması” ifadesi yer almaktadır. Ayrıca 2012 yılında çıkarılan 4+4+4 yasası ile ilköğrenim sonrasında örgün eğitim zorunluluğunun kaldırılmasıyla birlikte çocuk işçilik yaşı fiilen 13’e kadar düşürülmüştür. Bugün mesleki eğitim merkezlerinde eğitim gören milyonlarca çocuk, çıraklık, stajyerlik adı altında asgari ücretin altında bir ücrete çalıştırılıyor. Milyonlarca göçmen çocuk ise zorunlu eğitimden uzak, kayıt dışı bir şekilde en kötü işlerde çalışıyor. Yine kayıt dışı bir şekilde tarım alanında 100 binlerce çocuk işçi çalıştırılıyor ve sağlıksız ortamlarda yaşıyor. AKP’li özel okul sahibi eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “mevsimlik işçilerin çocuklarıyla tarladaydım. Yaz tatili kitaplarını bir salkım domatesle takas ettik” mesajıyla paylaştığı fotoğraf, sermayenin çocuk işçiliğine yaklaşımını özetliyor. Erdoğan’ın emekçilere sürekli olarak 3-5 çocuk yapın demesinin nedenini de açıklıyor bu durum. Ucuz işgücü deposu dolsun ki, sermaye sıkıntı çekmesin!
Kapitalizm altında çocuk emeği sömürüsü son bulur mu?
Her çocuk, ailesinin sınıfsal konum ve koşullarının içerisine doğar ve bu koşulları paylaşır. İşçi çocukları da geleceğin işçileri olarak gözlerini açarlar bu koşullara. Ve çoğu daha çocuk yaşlarda kapitalist sömürü tezgâhının parçası olur.
“Kapitalizmin tarihine baktığımızda, çocuk emeğinin sermaye sınıfı için ne denli tatlı ve baştan çıkarıcı olduğunu görürüz. Çünkü çocuk emeği son derece ucuzdur; savunmasız olan çocuklar üzerinde otorite kurmak ve uzun saatler boyunca çalışmayı dayatmak çok daha kolaydır. Ayrıca çocukların narin elleri, bazı sektörlerdeki en hassas işlerin üstesinden gelebilmektedir. Kapital’de çocuk emeğinin kapitalistler için nasıl muazzam bir sömürü kaynağı olduğunu anlatan Marx, çocukların gece çalıştırılmasının yasaklanmasına karşı çıkan bir demir-çelik haddeleme fabrika sahibinin hayıflanmasını aktarır: «18 yaşından küçük kimseleri geceleri çalıştırma yasağı büyük güçlükler doğuracaktır, çocuk emeğinin yerini yetişkin erkek emeği ile doldurmanın yol açacağı masraf artışı bunların başında gelir.» [5] Uzun saatler boyunca işe koşulan ucuz çocuk emeğine duyulan kapitalist iştah, dünden bugüne değişmeden kalmıştır.” [6]
Kapitalizm geldiği aşamada bir taraftan insansız üretimi gerçekleştirebilecek robotlaşma ve otomasyona sahipken, diğer taraftan çocuk emeği sömürüsüne ihtiyaç duyar haldedir. Çünkü teknolojideki gelişmeler, üretimin tüm insanlığın yararına gerçekleştirilmesi için değil bir avuç asalağın kasasının dolması için kullanılıyor. İnsanlık böylesi akıl almaz çelişkiler içerisinde debelenip duruyor. İlerici barutunu çoktan tüketmiş olan kapitalist sistem tarihsel miadını doldurmuştur. Bu çelişkilerin çözümü kapitalist sistemin yıkılmasından geçmektedir ve bunu başarabilecek tek güç örgütlü işçi sınıfıdır. Geleceğimiz olan çocuklarımızın iş cinayetlerinde ölmesinin, haksız savaşlarda yitip gitmesinin önüne geçmek, sağlıklı ve güvenli bir ortamda büyüyebilmesini sağlamak için işçi sınıfı tüm kuşaklarıyla mücadele saflarında yerini almalıdır.
[5] Marx, Kapital, Yordam Yay., c.1, s.256
[6] Utku Kızılok, Sermayenin Çocuk Emeği Tutkusu, marksist.com
link: Metin Güral, Bitmeyen Zulüm: Çocuk Emeği Sömürüsü, 12 Haziran 2023, https://en.marksist.net/node/7993
Arjantin Türkiye’ye Ne Anlatıyor?
Miras