6 Şubatta sabaha karşı meydana gelen Maraş merkezli depremler sonrası yıkım çok büyük. Türkiye’nin 10 ilini ve Suriye’nin kuzeyini çok şiddetli biçimde sarsan depremler sonrası ölümlerin yüz binin üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Yaralı sayısı şimdiden yüz bine yaklaştı. Binlerce ev yıkıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazırladığı ilk raporda, 237 bine yakın binada hasar tespit çalışmasının yapıldığını, 33 bin 143 binada yer alan 153 bin 506 dairenin acilen yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık durumda olduğunun tespit edildiğini duyurdu. 13 milyon insanın yaşadığı bölgenin bir kısmının tekrar yaşanabilecek hale gelmesi için ise zamana ihtiyaç var. Gece uykuda yakalandığı depremden can havliyle evden kaçarak kurtulan, enkazdan çıkarılan insanların bir kısmı derme çatma çadırlarda yaşarken, bir kısmına hâlâ çadır ve gerekli ihtiyaç malzemeleri ulaştırılmış değil. Kalacak çadırı bile olmayanlar, ateşin başında battaniyelere sarınarak uyumaya çalışıyor. Bir kısmı kendi imkânlarıyla başka şehirlerdeki akrabalarının, tanıdıklarının, depremzedelere evini açan emekçilerin yanına giderken, bir kısmı da valiliklerin izniyle öğrenci yurtları, misafirhaneler vb. alanlara yerleştiriliyor. Elbette muhalif belediyeler, sendikalar, sosyalist parti ve örgütler, meslek odaları, cemevleri gibi kurumlar da deprem nedeniyle kalacak yeri olmayan ve başka şehirlere göçen emekçilere kapılarını açıyor, barınabilecek mekânlar ve sıcak yemek imkânı sağlıyor.
Hem deprem bölgesinde hem de emekçilerin göç ettiği diğer illerde barınma şimdiden çok büyük bir sorun haline geldi. Depremin ilk gününden itibaren acil sorunları ivedilikle çözme gücü olan AFAD ve Kızılay’ın gösterdiği umursamazlık ve beceriksizlik sonucu insanlar günlerce açıkta kaldı ve hâlâ milyonlarcası açıkta. Depremden bir hafta sonra ancak kurulabilen çadırların ise yemek, yatak, tuvalet, hijyen, ısınma gibi sorunları var. Sosyalist örgütler, sendikalar, çeşitli meslek odaları, belediyeler, bazı STK’lar bölgedeki çadır ve konteynır ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Elbette devletin devasa imkânları olmadan ihtiyacın ancak küçük bir kısmı karşılanabiliyor. Çadır üreticileri depremzedeler için olduğu söylendiğinde dahi kışlık bir çadır için binlerce lira fiyat vermekten utanmıyor. 1999 depreminden beri deprem vergisi adı altında toplanan vergileri sermayeye peşkeş çekenler, kurumların içini boşaltanlar, deprem sonrası bölge halkının en acil ihtiyacı olan barınma sorununa bir çözüm üretmiyor, üretemiyor.
Erdoğan depremden sonra bölgede yaptığı açıklamalarıyla, 1 yıl içinde yeni konutların teslim edileceğini söyleyerek derhal algı operasyonuna başladı. İlk etapta evi ağır ve orta hasarlı olanlara toplam 15 bin lira nakdi yardım yapılacağını, konteynır kentlerde (daha ortada böyle bir şey yok) kalmak istemeyenlere de kiracı ise 2 bin, ev sahibi ise 5 bin lira kira yardımı yapılacağını açıkladı. Daha on binlerce insan enkaz altında, milyonlarcası sokakta, soğukta, sağlık, hijyen gibi imkânlardan yoksun iken, çözülmesi gereken yüzlerce acil sorun beklerken rejim alelacele enkaz kaldırıp inşaata girişme planları yapıyor. Ayrıca her şeyini kaybeden insanlara verilecek 15 bin lira nakdi yardım ne işe yarayabilir? 4 kişilik bir aileyi güvenli bölgelere götürmek için alınan otobüs bileti bu paranın büyük kısmının buhar olması demek. Kira yardımı ise ev kiralarının ortalama 7 bin liraya çıktığı bir dönemde ne kadar açık kapatır? Ayrıca kiracıya 2 bin lira, ev sahibine 5 bin lira kira yardımı ne demek? İnsanlar yakınlarını kaybetmiş, evlerini kaybetmiş, birikimleri yok olmuş, eşyaları gitmiş. Ev sahibi olandan daha fazla, kiracı olandan daha az mı kira isteyecek ev sahipleri? Bu nasıl bir anlayış?
Erdoğan böyle bir günde bile hayal satmaya devam edebiliyor. Oysa Türkiye bir deprem bölgesi ve biz bu faciayı ilk kez yaşamıyoruz. Bundan önceki depremlerde evi yıkılan ve ağır hasar gören emekçilere verilen sözler ve bunların yerine getirilme biçimi ve oranı önümüzdeki günlerde de neler yaşanacağını anlatıyor. 2011 yılında Van’da deprem yaşandığında Erdoğan başbakandı ve o zaman da aynı şeyleri söylemişti. Van depreminden sonra yapılan konutlar için bir yıl sonra kuralar çekildi ama “ucuza veriyoruz” denilerek maliyetinin üstüne satıldı evler. Çekilen kuralarda usulsüzlük şaibesi bir yana evine yerleşebilenler de huzur bulamadı. 2 yıl ödeme alınmayacak denilen daireler için yakıt, çevre düzenlemesi, bina görevlisi denilerek ücret talep edildi. Bu parayı ödeyemeyenler icraya verildi. Deprem için yapılan konutlara yerleşemeyenler ise bir müddet sonra konteynır kentlerden de çıkarıldı. Gidecek yeri olmadığını, kira ödeyemeyeceğini söyleyerek çıkmak istemeyenlerin ise elektrikleri kesildi. Kendi evini yapana kredi verileceği vaatleri de boş çıktı. Aslında sadece depremlerde değil yaşanan tüm felâketlerde benzer şeyler yaşanıyor. İlk başta “hiçbir vatandaşımızı mağdur etmeyeceğiz” vaatleri havada uçuşuyor, hamasi nutuklar atılıyor. Zaman içinde dikkatler başka yerlere kayınca, halk kendi günlük sorunlarına dalınca afeti yaşayanlar dertleriyle baş başa kalıyor. Fakat bu sefer yıkım çok büyük ve biriken öfke kolayına bastırılabilecek türden değil.
Barınma, emekçiler için deprem öncesinde de büyük bir sorundu. Yalnızca büyük kentlerde değil Türkiye’nin her yerinde ev kiraları astronomik düzeylere fırlamış durumda. Ortalama bir evin kirası bir asgari ücret kadar. İki kişinin çalıştığı bir işçi ailesinin gelirinin en az üçte biri kiraya gidiyor. Emekçiler yeni bir eve çıkıp daha yüksek kira ödememek ve taşınma masrafından kaçınmak için ev sahiplerinin dayattığı fahiş artışları kabul etmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Ailelerinden uzakta okuyan üniversite öğrencileri ise zaten barınma sorunu yaşıyorlar. Ya okullarını donduruyor ya da hiç kayıt yaptıramıyorlar. Cemaat ve tarikat yurtlarının önünü açmak, buralara hem para hem insan kaynağı yaratmak için devlet yurtlarının sayısının yeterli düzeyde arttırılmaması ve her açıdan niteliklerinin düşük olması üniversite öğrencilerinin barınma sorununu büyüttü. Deprem sonrasında ise siyasi iktidar tüm üniversite öğrencileri için yeni bir sorun daha yarattı. Depremden etkilenen vatandaşların devlet yurtlarına yerleştirileceğini söyleyerek yurtları boşalttılar ve üniversiteleri uzaktan eğitime geçirdiler. Pandemi döneminde zaten uzaktan eğitim adı altında evlere hapsedilen öğrenciler için aynı kâbus yeniden başlıyor. Bunun yanı sıra toplamda Türkiye genelinde 850 bin kapasitesi olan öğrenci yurtları depremden etkilenen yurttaşların sorununu çözemez. Yapılması gereken daha kalıcı ve nitelikli çözümler üretmektir.
Deprem bölgesindeki TOKİ konutlarının yıkılmadığı haberi bir başarı öyküsü olarak çarşaf çarşaf yayınlandı yandaş medyada. Zaten olması gereken bir şeyi başarı gibi göstererek onca rezilliğin ne kadarını örtebilecekleri ayrı bir mevzu olarak dursun. Madem bu kadar sağlam TOKİ konutları var, o zaman boş olanlarına acilen depremden evleri zarar görmüş emekçiler bedelsiz olarak yerleştirilmelidir. Bunların dışında bugün Türkiye’de 2 milyona yakın boş konut var. İktidarın kamu kaynaklarını peşkeş çekerek semirttiği müteahhitlerin elindeki boş konutlara depremzedeler ücretsiz yerleştirilmelidir. Hatta bu evler, yıllardır bu ülke emekçilerinden çalınanlarla zenginleşen müteahhitler tarafından yaşanabilir hale getirilip teslim edilmelidir. Bunun için gerekli işlemler yapılana kadar depremde evleri yıkılan emekçiler aileleriyle birlikte kalabilecekleri uygun tesislere, otellere, misafirhanelere tüm ihtiyaçları karşılanacak şekilde yerleştirilmelidir. 1 milyondan fazla kapasitesi olan oteller boş dururken öğrenci yurtlarının boşaltılması kabul edilemez. Bir taraftan deprem felâketini yaşayan ailelerin yerleştirildikleri yerlerde yaralarını sarması için imkânlar seferber edilirken öte yandan deprem bölgesinde güvenli, doğayla uyumlu, kentlerin kültürel dokusunun korunduğu, depreme dayanıklı yaşam alanları inşa etmek için vakit kaybetmeden hazırlıklar başlatılmalıdır. Hazırlık sürecine ilgili meslek örgütleri ve emek örgütleri mutlaka dâhil edilmelidir. Tüccar zihniyetiyle, rant odaklı bir anlayışla alelacele inşaatlara başlanması kabul edilemez.
link: Meral İnci, Depremzedeler Acilen Boş Konutlara Bedelsiz Yerleştirilmelidir!, 16 Şubat 2023, https://en.marksist.net/node/7866
Yağma ve Rant Düzeni Çöktü, Enkazın Altında Halk Kaldı
Faşist Rejimin Toplumsal İnisiyatifi Boğma Çabası