The Economist dergisi her yıl olduğu gibi bu yıl da bir özel sayı yayınladı ve ekonomiden siyasete, bilimden iklim ve çevreye çeşitli gelişmeleri analiz ederek, 2023 yılında dünyayı bekleyen gelişmeleri mercek altına alıp kapağına da taşıdı. “The World Ahead 2023” başlıklı bu özel sayıdaki öngörüler kuşkusuz kehanet kabilinden olaylar olmayıp, geçen yıla/yıllara damgasını vurmuş ve önümüzdeki yıla da etkisini belirli yoğunlukta taşıması tahmin edilen olaylar ve gelişmeler. Dergi kapağında, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky, ABD Devlet Başkanı Joe Biden, Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen ve İtalya faşist Başbakanı Giorgia Meloni’nin resimlerine ek olarak, nükleer füze sistemleri, savaş makineleri, yeni salgın hastalıklar, uydular, yapay zekâ, enerji ve gıda krizine gönderme yapan fotoğraflar da kullanılmış.
Editör imzalı yazıda ABD-Çin gerilimine işaret edilerek, Tayvan ve Pasifik’teki çözümü zor problemlerin neticesinde iki süper gücün arasındaki gerilimin 2023 yılında da devam edeceği öngörülüyor. Geçtiğimiz yılın büyük bir bölümüne damgasını vuran Ukrayna-Rusya savaşının bu yıl da dünya siyasetinin ve ekonomisinin belirleyicisi olacağı belirtiliyor. Bu durumun gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde resesyona sebep olacağı öngörülüyor. Ayrıca savaşın devam etmesinin Avrupa devletlerinin “temiz enerji”ye geçişini hızlandırdığı palavrası sıkılarak, Avrupa’nın Rusya gibi otokrat rejimlerin enerji kaynaklarına bağımlı olmaktan kurtulmaya çalışmasının önemli bir aracı olarak Ukrayna savaşı gösteriliyor. Almanya ve Güney Kore’nin nükleer tesislerini kapatma planlarını öteleyeceklerinden bahseden dergide enerji krizi, özellikle Avrupa’da 2023 yılında daha da derinleşmesi ve enerji fiyatlarının yüksek seyretmesiyle nükleer enerjiye olan ilgiyi artıracak deniliyor. Economist’in nükleer enerjiyi “temiz enerji” olarak gördüğü, kömür santrallerinin yeniden işletilmeye başlanmasına değinmektense bilinçli bir şekilde kaçtığı anlaşılıyor.
Yaşanan gelişmeler Üçüncü Dünya Savaşının Ukrayna-Rusya cephesiyle sınırlı kalmayacağını da gösteriyor bizlere. Dergi, 2023’ün nükleer savaş tehditlerinin ciddiyetini koruyacağı bir yıl olduğuna işaret ediyor. Bir taraftan ABD ile Çin’in Tayvan nedeniyle birbirlerine gözdağı vermeleri, diğer yandan İsrail’in İran’a uranyum zenginleştirme (nükleer faaliyetleri) bahanesiyle saldırma isteği, öte taraftan İran ile Azerbaycan, Hindistan ile Pakistan arası gerilimler dünya savaşında cephelerin sayısının artacağının habercisi. Cephe sayısındaki artış, bundan etkilenecek insanların sayısının 2023’de de giderek artması demek. Yani egemenler emperyalist savaşın faturasını yine emekçilere ödetmeye çalışırken, küresel göç krizi daha da derinleşecek.
Kapitalist sistem, dünyanın yaşadığı tüm bu çılgınlık ve akıldışılığın daha da fazlasını yapabilecek potansiyelde olduğunu defalarca kanıtladı ve kanıtlıyor. Buna rağmen sistem egemenleri Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte müsebbibi oldukları daha da derinleşen, küresel göç, açlık ve gıda krizine duyarlıymış pozları kesmekten geri durmuyorlar. BM verilerine dayanarak bu yıl açlık krizi çeken dünya nüfusunun bir önceki yıla göre 19 milyon kişi artarak 830 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Yüksek enerji fiyatları ve tedarik sorunları nedeniyle olumsuz etkilenecek tarım sektörünü 2023 yılında da bir önceki yılla aynı akıbetin beklediği belirtiliyor. Ayrıca, tüketicilerin ceplerini korumak için gıda tüketim alışkanlıklarını değiştireceği, buğdaydan darıya, ayçiçek yağından diğer bitkisel yağlara geçiş olabileceği tahmin ediliyor. Dolayısıyla bu veriler, milyonlar için açlık kuyusunun daha da dibinin görüneceği anlamına geliyor. Bu yaşananların üstüne burjuvazi, ikiyüzlüce çözüm arıyormuş gibi görünmekten de geri durmuyor. Yapılan toplantılar, yayımlanan raporlar egemenlerin ikiyüzlülüklerini ortaya sererken, sınıflar arası uçurumu da gözler önüne seriyor. Dünya tüm bu felâketlere sahne olurken bir tarafta rekor kârlar açıklayan burjuvaların, diğer tarafta ise açlığın pençesindeki emekçilerin varlığı bize sınıfların çıkarlarının birbiriyle nasıl da zıt olduğunu gösteriyor. Burjuvazinin zenginliği emekçilerin çektiği yokluk ve yoksulluk üzerinde yükseliyor.
Derginin öngörüleri arasında hükümetlerin savaş öncesinde ulaşım, su altyapıları ve dijitalleşmeye aktarmayı planladıkları bütçelerin savaşla birlikte enerji ve silahlanmaya aktarılacağı da var. Bu nedenle hükümetlerin savunma bütçelerini 2023 yılında da arttıracağı söyleniyor.
Dergi ayrıca 2023 yılında yapay zekâ yatırımlarının artacağı öngörüsünde de bulunurken, kıtlık ve buna bağlı ailevi sorunlardaki artışa da dikkat çekiyor. Yapay zekânın yaptıkları ve yapabilecekleri bilimin geldiği gelişme düzeyini gösterirken, doğal zekâların, yaşadıkları açlıktan başka şeye odaklanamamaları kapitalist sistemin ironisi olsa gerek. Çoğu ekonomi ve siyaset otoriteleri tarafından Economist’in kapağındaki bu işaretler “kehanet” olarak görülüp yorumlanıyor. Yakın tarihte yaşanan siyasi, ekonomik olaylar ve gelişmeler birbirinden ayrı olarak ve kişilerin aptallığı, yanlışlığı ya da eksikliği olarak görülüp, bunlara getirilen basit bir mantıksal açıklama bile kehanet olarak görülüyor. Oysa gelişmeleri materyalist açıdan yorumlayanlara göre olacakları öngörmek ve var olan çürümüşlüğü ortaya sermek için hiç de kâhin olmaya gerek yoktur, olgular ve eğilimler son derece nettir. Yaşanan gelişmeler devrimci Marksistlerin tespitlerinin doğruluğuna bir kanıttır.
Kapitalist sistemin insanlığa ve gezegenimize sunabileceği hiçbir şey kalmadığı gibi kaybettirdiği çok şeylerin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kriz, savaş, yıkım, göç, açlık… Bu sistemin yıldan yıla insanlığa ve doğaya sunabildiği tek şey koca bir yok oluş. Çürümenin her yıl yeni bir boyut kazandığı böylesi dönemler toplumsal değişimin dönemeç noktalarını da barındırır aynı zamanda. 2022 sadece savaş, baskı ve zorbalıkların yaşandığı bir yıldan ibaret değildi. Tüm bunlar karşısında ben de varım diyen, dünyanın dört bir yanında dilleri, dinleri, renkleri ne olursa olsun ortak düşmana karşı taleplerini haykıran emekçi kitlelerin de yılı oldu aynı zamanda. O yüzden 2022’de yaşananlar ışığında projeksiyon tuttuğumuz 2023 yılı sadece kriz, savaş, göç, işsizliğin adı değil, alttan alta hoşnutsuzlukla mayalanan emekçi kitlelerin öfkesinin dünya siyasetine damgasını vurduğu bir yıl olacak.
link: Serkan Tekin, The Economist’in Kapağından 2023, 13 Şubat 2023, https://en.marksist.net/node/7864
Çin ve Emperyalist Kapışma
Yağma ve Rant Düzeni Çöktü, Enkazın Altında Halk Kaldı