Türkiye İşçi Partisi milletvekili Barış Atay geçtiğimiz günlerde bir Youtube programına katıldı. Program kısa bir sürede milyonlara varan tıklanma rekorları kırdı. Programa dair çok şeyler yazıldı, çizildi, konuşuldu. Programın en çarpıcı yönü Atay’a soru soran gençlerin ibretlik davranışları oldu. Kendilerini milliyetçi, Türkçü, Atsızcı, Atatürkçü vs. olarak tarif eden bu gençler, takındıkları tutum ve sordukları sorularla milliyetçiliğin ne menem bir şey olduğunun trajikomik örneklerini sergilediler.
Enternasyonalist bilinci özümseyenler, milliyetçiliğin insanı nasıl körleştirdiğini ve insani melekelerinden uzaklaştırdığını gayet iyi bilirler. Tahmin edeceğiniz üzere bu gençlerden gelen bütün sorular aynı dar çemberin içine hapsedilmişti. Kürt sorunu, HDP, terör, Suriyeliler vb. başlıklar altında gelen “soruların” hiçbiri, muhatabın terörist ve vatan haini olduğunu ispatlama amacı güden demagojik suçlamalardan öteye geçmedi. Gençlerin çoğu telefonundan okuduğu benzer “sorularla” Atay’a soru sormaktan ziyade kelimenin gerçek anlamıyla saldırdı. Amacın soru sormaktan çok hamaset yapmak olduğu açıktı. Ancak mesele sığlıktan, hamasetten vb. çok daha ciddi ve tehlikeli bir boyut da içermektedir. Bu tehlikeli boyut, milliyetçiliğin insanlığın başına ördüğü felâketlerle sabittir. Milliyetçilik doğduğu günden bu yana burjuvalar için siyasi iktidarı ele geçirmenin ve korumanın başlıca ideolojik aracı olurken, aynı zamanda nice yıkımın ve vahşetin baş tetikleyicisi olmuştur, olmayı da sürdürüyor. Burjuvazi milliyetçilik silahıyla halkları düşmanlaştırmış ve birbirine kırdırtarak yok etmiştir. Anadolu’nun ve Balkanlar’ın tarihi milliyetçilik yüzünden kıyımlardan, soykırımlardan ve katliamlardan geçirilmiş emekçi halkların trajik öyküleriyle doludur. Bu coğrafyaların dışında da dünyanın neredeyse her bucağında burjuvazinin milliyetçilik zehrini yayarak savaşlara, askeri darbelere ve katliamlara imza attığı sayısız acı yaşanmıştır. Nazi Almanya’sının vahşeti ve karanlığı, burjuvazinin allayıp pulladığı milliyetçiliğin insanlığı götürebileceği nihai durağı göstermesi bakımından çarpıcıdır.
Burjuvazi emekçi halklara yaşattığı bu acılara ilişkin gerçekleri yok etmeden, kitleleri bir kez daha aynı felâketlere sürükleyemez. Bu nedenle milliyetçiliği allayıp pullayarak, onu sempatikleştirmeye çalışır. Milliyetçiliğin politik ve ideolojik içeriğini gizler. Onu, insanın milletine sahip çıkması, milletiyle övünmesi ve ona yararlı olmaya çalışması olarak sunar. Oysa “Milliyetçilik (ulusalcılık) bir duygu, bir aidiyet hissi vs. değil, bir burjuva ideolojisidir. Marksizm, milliyetçiliğin hiçbir türüyle bağdaşmaz. Hele ki Türkiye’deki gibi egemen ve ezen bir ulusun milliyetçiliğine, yurtseverlik, vatanseverlik, ulusalcılık vb. kisvelerle verilebilecek en küçük bir tavizin bile, gerici burjuvazinin ekmeğine yağ sürmek olacağı asla unutulmamalıdır. Türk milliyetçiliğini emperyalizm karşısında ezilen ulus milliyetçiliğiymiş gibi göstermeye çalışan faşistinden sosyal-şovenistine kadar tüm sahtekârlara karşı amansız mücadele! Devrimci işçi sınıfı şu ya da bu biçimiyle milliyetçi değil, enternasyonalisttir ve enternasyonalizmin bayrağını zafere taşımak onun tarihsel görevidir.”[1]
Devrimci ideolojimiz bize görevimizi ve sahip çıkmamız gereken ana halkayı hatırlatırken, milliyetçiliğin neden emekçilerin düşmanı olduğunu, egemen sınıfın çıkarları üzerinde yükseldiğini, ideolojik argümanların neden bilim dışı temellere dayandığını ve temelsiz olduğunu da ortaya seriyor. Genetik araştırmalar milliyetçi ve ırkçı fikirlerin bilim dışılığına işaret ediyor. Irkçılığın/milliyetçiliğin dayattığı farklılıklar temelinde bir sınıflandırmanın gerçekte hiçbir karşılığının olmadığını açığa çıkarıyor.[2] Buna rağmen kapitalist sömürü düzeni milliyetçi-ırkçı fikirleri tüm dünyada sürekli üretiyor. Çünkü halkları birbirine düşüren bu zehirli ideoloji burjuvazinin elinde toplumu yönetme, yönlendirme ve ikna etme bakımından en elverişli ideolojik araç olma özelliğini bugün de koruyor.
Aslında bu hakikati bilimsel bulgulardan önce, söz konusu programdaki gençlerin milliyetçilikle yaşadıkları imtihandan da anlamak mümkün. Programa katılan gençlerin büyük bir kısmı neyi niçin savunduğunu derinlemesine düşünmeksizin sadece milliyetçi olmaktan gelen bir “haklılık” duygusuyla konuştular. Oysa bu “haklılık” duygusunun altı bomboştur. Nitekim ilkokul sıralarından üniversite amfilerine değin kendilerine ezberletilen spotlarla, kalıplarla konuşarak karşısındakini sıkıştırabileceklerini düşünen bu gençler, Barış Atay konuşmaya başladığında, salondaki diğer insanlarla birlikte tam tersine şahit oldular. Şaşırdılar, kekelediler, terlediler. Gerçekte hiçbir şey bilmedikleri, düşünmedikleri, sorgulamadıkları çırılçıplak ortaya çıkmıştı. Ancak bu acı gerçeğe rağmen saldırgan tutumlarından pek “ödün vermediler”. Çünkü milliyetçilik saldırganlığa dayanır, fikri derinleşmeye ihtiyaç duymaz. Milliyetçilik zihinleri felçleştirir, akıl tutulmasına yol açar. İşte programdaki gençlerin yaşadığı akıl tutulmasının sebebi de zihinlerinin burjuvazi tarafından milliyetçilikle felce uğratılmasıdır. Burjuvazi milliyetçilikle gençlerin gözlerini ve ayaklarını bağlıyor, onları kendi pis çıkarlarının en azılı savunucuları haline getiriyor.
Bugün savaş söylemiyle birlikte milliyetçiliğin de en kudurgan haliyle topluma dayatıldığı bir süreçteyiz. Devrimci işçi sınıfının enternasyonalizm bayrağını dalgalandırmak hayati öneme sahip. Ne mutlu bize ki öncülerimiz, bu bayrağı dünya sosyalist hareketine örnek teşkil edecek cesaret ve özveriyle sahiplenen bir geleneği ve politik duruşu bizlere miras bıraktı. Mücadelenin genç neferleri olarak bununla ne kadar övünsek azdır. Zaman burjuvaziye ve milliyetçilik de dâhil her türlü ideolojik saldırısına karşı koyabilmek için Marksizmin silahlarını daha fazla kuşanma zamanıdır. Marksist Tutum sayesinde ideolojik, politik ve teorik hangi mevzide olursa olsun, eşsiz bir cephaneliğimiz var. “Enternasyonalle Kurtulur İnsanlık” şiarından şaşmadan bu yolda çalışmaya, dönüşmeye, dönüştürmeye devam!
Kahrolsun Burjuva Şovenizmi, Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!
[1] Oktay Baran, Statükocuların Saçtığı Milliyetçilik Zehri, Mart 2007, marksist.net/node/1423
[2] Bu konuda şu yazılara bakılabilir:
Kerem Dağlı, Kan Safsatası, Irkçılık ve Faşizm, 2 Temmuz 2016, marksist.net/node/5198
Kerem Dağlı, Milliyetçilik, Irkçılık ve “Türklük” Kavramı, 12 Şubat 2008, marksist.net/node/1706
link: Ankara’dan bir genç, Milliyetçi Gençlerin Milliyetçilikle İmtihanı!, 8 Şubat 2023, https://en.marksist.net/node/7859
Yine Deprem, Yine Yıkım: Gün Dayanışma ve Hesap Sorma Günüdür!
OHAL Fırsatçılığı da Rejimi Kurtaramayacak!