Kapitalizmin emperyalizm dönemi hem devrim hem de karşı-devrim süreçlerini toplumların önüne sürekli olarak çıkarır. Devrimci süreçlerin yaşandığı dönemlerde aynı zamanda devrimci önderler, öncü kişilikler de öne çıkarlar. Mustafa Suphi de böylesi bir dönemde mücadele etmiş, öne çıkmış bir komünist liderdir.
1883 yılında Giresun’da doğan Mustafa Suphi ilköğrenimini Kudüs ve Şam’da tamamlamış, lise öğrenimine ise Erzurum’da devam etmiştir. 1905 yılında İstanbul Hukuk Mektebinden mezun olduktan sonra Paris’te Siyasal Bilgiler Okulunu kazanmıştır. Burada 1906 yılından itibaren o dönemin yükselen siyasi fikirleriyle tanışmış ve siyasi faaliyetlerde bulunmuştur. Eğitimini bitirip döndükten sonra İstanbul’da Tanin, Servet-i Fünûn ve Hak gazetelerine yazılar yazmıştır.
Mustafa Suphi’nin Fransa’dan döndüğü yıllarda fikirleri daha çok İttihatçılıkla bezelidir. İkinci Meşrutiyet adı verilen 1908 ihtilali ile İttihat ve Terakki grubu yönetimi ele geçirmiştir. Bu dönemde Anadolu’da işçi hareketi de hız kazanmış ve 100’den fazla grev patlak vermiştir. Ancak bu dönem yönetimde olan İttihatçılar bu grevlerin toplumun gereksinimlerini engellediğini öne sürerek Tatil-i Eşgal Kanununu çıkarmışlardır. Mustafa Suphi 1911 yılında İttihat ve Terakki Fırkasının genel kongresine Anadolu delegesi olarak katılmıştır. İttihatçılıktan kopuşu ise bu kongreden sonra başlamıştır. Grevlerin ve özgür muhalefetin önünü kesmeye çalışan İttihatçılardan kopuşu tam da bu dönemde olmuştur Mustafa Suphi’nin. 1912 Ağustosunda da partiden tamamen ayrılmış ve muhalefet etmeye başlamıştır. Böylece muhaliflere karşı baş gösteren sürgün furyasından nasibini alarak Sinop Cezaevine sürülmüştür. Bu sürgünden kaçmayı başaran Mustafa Suphi önce Sivastopol’a daha sonra da Kafkaslar’a geçmiştir. Burada bulunduğu yıllarda geçimini Fransızca dersleri vererek ve gazetelere makaleler yazarak sağlamaya çalışmıştır.
Dünya, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşına doğru ilerlerken Mustafa Suphi Kafkaslar’da bulunduğu sırada emperyalist savaşa karşı Çarlık Rusya’sını da eleştiren yazılar yazmıştır. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı patlak verdiği sırada esir alınıp Urallar’a sürülmüştür. Burada Rus askerleri arasında bulunan Bolşevik militanlarla yaptığı sohbetler sayesinde, Marksizmi tanımış ve büyük bir dönüşüm geçirmiştir.
İlerleyen süreçte Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin öncülüğünde işçiler iktidarı eline alır ve halklar hapishanesi Çarlık Rusya’sı yıkılır. İşçilerin başa geçmesiyle birlikte Rusya savaştan çekilir ve tüm savaş esirleri de özgürlüğüne kavuşur. Böylece Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşını da topyekûn bitiren, işçilerin devrimi olur. Devrim rüzgârı tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Ekim Devrimiyle birlikte savaş esirliği biten Mustafa Suphi de Bolşevik yoldaşlarıyla beraber Rusya’daki devrime destek verir. Burada bir dizi örgütlenme faaliyeti yürütür. Rusya’daki örgütlenme çalışmalarından dersler çıkaran Mustafa Suphi’nin bir sonraki düşüncesi devrimci faaliyeti başka ülkelere taşımaktır. Ekim Devriminin rüzgârı tüm dünya işçilerini kasıp kavururken Anadolu’da bir etki yapmaması düşünülemez elbette. İşte Mustafa Suphi bu faaliyetleri sırasında bir yandan da Bolşevik örgütlenme tarzını Anadolu’ya taşıyabilmek için çalışmalar yürütüyordu. “Komünist Enternasyonal bünyesinde bir Doğu Halkları Kongresi örgütleme çabaları yürüyordu. 1-8 Eylül 1920 tarihleri arasında Bakü’de yapılan ve 2000’e yakın delegenin katıldığı bu dev kongreden hemen iki gün sonra, yine Bakü’de, 10 Eylül 1920’de Türkiye Komünist Partisinin kuruluş kongresi toplandı.”[*] Böylece Anadolu topraklarına Ekim Devriminin rüzgârını taşımak üzere çabalar somutlaşıyordu. Mustafa Suphi öncülüğünde TKP’nin kuruluşunun daha başında yapılan konuşmalar, alınmış kararlar, oluşturulmuş tüzük ve program ise Ekim Devriminin ve Komünist Enternasyonalin ruhunu taşıyordu.
Mücadeleyi bu topraklarda yükseltmek için Anadolu’ya gelen Mustafa Suphi ve yoldaşları, Kemalist rejim tarafından Karadeniz’de boğdurularak katledildiler. Fakat onların mücadeleleri biz genç kuşaklara ilham vermeye devam ediyor. Bu topraklarda enternasyonal düşüncelerin kökleri Mustafa Suphi ve yoldaşlarına dek uzanıyor. Bizlerin sahiplenmesi gereken bakış açışı dar ulusal bakış açısı değildir. Bütün insanlığın kaderi tarihte hiç olmadığı kadar ortaklaşmıştır. Bizleri bölen yapay ayrımları bir kenara atarak gerçek kimliklerimizi yani sınıf kimliklerimizi kuşanıp enternasyonal ruhla mücadelemizi yükseltmeliyiz. Hele ki Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşının alevleri gittikçe yayılırken mücadelemizi enternasyonal düzeyde yükseltmenin derdine düşmek biz genç devrimcilerin sahiplenmesi gereken bir durumdur. Mustafa Suphi ve diğer bütün devrimci önderlerimizin ruhunu yaşatmak da bu enternasyonal komünist mücadelemizle mümkün olacaktır.
[*]Deniz Moralı, Dövüşenler Ölenlerin Tutmaz Yasını!, 10 Ocak 2003
link: Mersin’den MT okuru gençler, Bir Devrimci Önderin Dönüşümü: Mustafa Suphi!, 27 Ocak 2023, https://en.marksist.net/node/7840
Bir İşçi Ozanı: Joe Hill
Yılgınlık Yok, Mücadele Var!