Mavi gök şekilsiz bulutların arasından pırıl pırıl parlıyordu. Güneş silikti, sanki elleriyle gözlerini kapatmak, aşağıda yaşananlara tanıklık etmek istemiyordu. Koyu karanlığa gömüp yaşananları, zamanı güzel günlere taşımak istiyordu. Aşağıda, en aşağıda yaşananlar, en zifiri günleriydi çünkü zamanın. Mavi deniz bir can pazarına dönüşmüştü. Kara derili insanların çırpınışlarıyla köpürüyordu Akdeniz. Kimisi gücünün son raddesinde suyun üstünde kalmaya çalışıyordu, kimisi birer çivi gibi ağır ağır batıyordu denizin bağrına. Kiminin elleri son anda tutmuştu kurtarma botunun usturmaçalarını, kimisininki kaybolmuştu koyu mavi sularda. Sonsuza dek kaybolan kara eller… Yaşanan bu can pazarı Avrupa’ya gitmek isteyen Afrikalı göçmenlerin Akdeniz’de karşı karşıya kaldıkları acı bir tabloyu anlatıyor. Bu kara tablodaki zulmü türlü engellemeye rağmen bitirmek, önüne geçmek isteyenler var. Biri bir kadın… Umudun tüm renklerini içinde barındıran, zulmün karşısında hırçınlığını esirgemeyen deniz yürekli bir kadın: Pia Klemp.
Deniz biyoloğu, kaptan ve aynı zamanda bir insan hakları aktivisti olan Pia Klemp kaptanlığını yaptığı birçok kurtarma gemisiyle binlerce göçmenin hayatını kurtarmıştır. Klemp, insanları boğulmaktan kurtardığı ve izinsiz bir şekilde Iuventa isimli kurtarma gemisini limana yanaştırdığı için İtalyan devleti tarafından “yasadışı göçe yardım etmek”ten yargılanıyor. Yirmi yıl hapis cezası istenen Pia Klemp, Avrupa egemenlerinin göçmenlerin hayatlarını gözden çıkarılabilir kılmak ve dayanışmayı kriminalize etmek için kendisine bu tür bir ceza verilmek istendiğini ifade ediyor.[1]
Tüm bunlar olurken, Paris Belediyesi, Avrupa’nın günahlarını örtbas etmek istercesine Pia Klemp’e Paris’in en önemli onur nişanı olan Paris Kent Madalyasını (La Médaille Grand Vermeil de la Ville de Paris) vermek istedi. Fakat Pia Klemp Fransa’nın göçmen karşıtı tutumunu eleştirerek bu ödülü reddetti. “Kimin ‘kahraman’ kimin ‘yasadışı’ olduğuna karar verecek otoritelere ihtiyacımız yok” diyen Klemp, Fransa’nın göçmenlere karşı uyguladığı ikiyüzlü politikayı şu sözlerle teşhir etti: “Mürettebatımız her gün mültecileri zor koşullardan kurtarmaya çalıştığı için bana madalya vermek istiyorsunuz. Bu esnada sizin polisiniz, sokaklarda yaşamak zorunda bıraktığınız insanların battaniyelerini çalıyor. Siz de protestoları bastırıyor ve mültecilerin, iltica talep edenlerin haklarını savunan insanları suçlu gibi gösteriyorsunuz.”[2] “İnsanların hayatları için çığlıklar attığını duymak ve gözlerindeki paniği görmek asla unutamayacağın bir şey” diyen ve insanların çektiği acıya sessiz kalmayan, o acıyı kendisi de hisseden Klemp, AB’nin ikiyüzlü oyunlarına gelmeyip dik durmaya devam ediyor. Pia Klemp, bu ödülle kendisini susturmak, kendi taraflarına çekmek, bu işlerden el çektirmek isteyen Avrupalı egemenlere, bu tutumuyla okkalı bir cevap vermiş oluyor.
Sea-Whatch 3 adlı bir başka kurtarma gemisinde de çalışan Klemp yine bir kurtarma operasyonunda yaşadıklarını, Libya sahil güvenliğinin göçmenlerin hayatlarını nasıl hiçe saydığını The Intercept’de gazeteci olan Camille Baker’a verdiği röportajda şu sözlerle anlatıyor: “Önce Libya sahil güvenliği batan duba tekneye ulaştı, ancak yakınlardaki suda dağılan ve boğulan yarım düzine insanı kurtarmak için hareket etmedi. Uzak durması için Sea-Watch 3’e telsizle haber verdi. Dalgalarda savrulan insanları kurtarmak için filikayı suya indirmediler. Mürettebat güvertede durmuştu, sadece izliyorlardı. Bir adam cep telefonuyla çekim yapıyordu. Bu insanları kırbaçladıklarını, tehdit ettiklerini, bağırdıklarını görebiliyorduk.”
Pia Klemp ve mürettebatı türlü engellemeye rağmen 59 göçmenin hayatını kurtardı. Sudan çıkardıkları göçmenler arasında bir de hayatını kaybetmiş 2 yaşında bir çocuk vardı. Çocuğun cansız bedenini gemide morg olmadığı için dondurucuda saklamak zorunda kaldılar. Çünkü Avrupalı yetkililer ne gemideki insanları ve ölmüş çocuğu almak istiyorlardı ne de geminin güvenli bir şekilde limana yanaşmasına izin veriyorlardı.[3]
Bu röportajda sorulan “işinizdeki acılarla veya travmayla nasıl başa çıkıyorsunuz?” sorusuna, “Benim asıl hayret ettiğim şey, kurtardığımız bu insanların, yaşadıkları acılarla, işkenceyle, zorluklarla ve başkalarından herhangi insaniyet ve nezaket görmemekle nasıl başa çıktıkları” diye cevap veriyor ve devam ediyor: “Ben istersem her zaman Almanya’daki mükemmel küçük ayrıcalıklı dünyama geri dönebilirim. Ama bu insanların hiçbir şeyleri ve gidecek hiçbir yerleri yok.” Bu sözlerin sahibi, Avrupalı egemenleri tedirgin ediyor ve bu yüzden onu susturmak istiyorlar.
Bir tarafta savaştan, açlıktan, tecavüzden, işkenceden kaçan binlerce göçmen ve onların hayatını kurtarmak, onları güvenli bir limana ulaştırmak isteyen bir kadın kaptan, diğer tarafta o göçmenleri Avrupa’nın dışında tutmak isteyen, onları ölüme terk eden ve göçmenlere yardım edenleri de cezalandıran Avrupalı egemenler. Sözde insan hakları savunucusu olarak kendilerini lanse eden Avrupalı egemenlerin Akdeniz’de göçmenlere yaşattıkları zulüm onların nasıl insanlıktan çıkmış olduklarını gösteriyor. Avrupa Birliği göçü engellemek için her türlü ölümcül yolu deniyor. Akdeniz’deki göç kontrolünü sağlaması için Libya Sahil Güvenliğine yetki verildiğini ve AB tarafından donatıldığını ifade eden Pia Klemp AB’nin bu şekilde göç yolunu kesmek istediğini söylüyor. AB bunu yaparak göçmenleri Akdeniz ile Afrika arasına sıkıştırmış oluyor. Göçmenler çıktıkları umut yolculuğundan geri dönerlerse türlü işkenceye uğrayacaklarını, aç kalacaklarını biliyorlar. Bu yüzden de ölümü göze alıp Akdeniz’i geçmeye çalışıyorlar.
“Bence bundan 50 yıl sonra insanlar, önceki nesillere, şimdi olduğundan daha fazla şu soruyu soracaklar: Bunun olmasına nasıl izin verdiniz? Bunu bilmeniz ve hiçbir şey yapmamanız imkânsız” diyen Pia Klemp bir şeyleri neden değiştirmek istediğini ve motivasyonunun ne olduğunu anlatıyor bize. Gelecek nesillere karşı, insanlığa karşı bir sorumluluk hissediyor. Bu acıların olmadığı bir dünya hayali kuruyor ve yaşanan zulme sessiz kalmayıp harekete geçiyor.
İnsanlığı yok oluşun eşiğine getiren, türlü acının müsebbibi olan kapitalizm, sıkıştıkça vahşi bir hayvan gibi daha saldırgan hale geliyor. Ama karşısında kararlı bir şekilde duran insanlar her zaman ve her alanda oldu, olmaya da devam ediyor. Pia Klemp ve onun gibi binlerce insan göçmenlerin yaşadıklarına karşı ses çıkarmaya, hayatlarını kurtarmaya, onları kardeş gibi sahiplenmeye ve yaşanan acıya son vermek için mücadele etmeye devam ediyor. Ne zaman ki tüm insanlık bu mücadeleyi hep birlikte büyütür ve öfkeyi kapitalizme yönlendirir, işte o zaman yaşanan acılar da son bulur. Ne zaman ki bu barbarlık düzeni, bu ölüm düzeni kapitalizm yerle yeksan olur, işte o zaman dünyanın tüm kara parçalarından ve denizlerinden insan çığlıkları ve ağıtları değil hürlüğün ve kardeşliğin ezgileri yükselir.
link: İstanbul’dan bir deniz işçisi, Deniz Yürekli Bir Kadın: Kaptan Pia Klemp, 26 Aralık 2022, https://en.marksist.net/node/7819
Fincancı Davası ve DBP Baskınlarıyla Vites Yükselten Faşist Rejim
Sağlık Alanında Sorunlar da Küresel, Talepler de!