Kapitalizm her alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de içinden çıkamadığı bir kriz yaratmış durumda. Pandemi sürecinden beri bu sektördeki sorunların çok boyutlu olarak arttığını herkes bir gününü hastanede geçirerek anlayabilir. Çıkmaza giren kapitalizm altındaki sağlık manzarası Avrupa ülkelerinde de farklı değil elbette. Bu sebeple tüm dünyada sağlık işçileri ardı ardına grevler gerçekleştiriyorlar. Almanya, İngiltere, Belçika, Yunanistan, İspanya, Fransa… Hemen yanı başımızdaki Avrupa ülkeleri son 30-40 yılın en kitlesel işçi grevleriyle sarsılırken bu grevlerde sağlık işçileri önemli bir yer tutuyor.
İngiltere’de çocuk yoğun bakım ünitesinde çalışan bir hemşire greve katılma nedenini şöyle açıklıyor: “Bir hemşire olarak greve gideceğimi hiç düşünmemiştim fakat son 10 yılda yaşadıklarımızın birikmesi sonucu artık başka çaremiz kalmadı.” Sağlık sektöründe dünya ölçeğinde yaşanan sorunların ve sağlık emekçilerinin kitlesel grevlerinin sebeplerine dair önemli bir gözlem bu. Elbette sağlık sektöründe grev yapmak demek, sağlık işçisiyle hastayı karşı karşıya getirmeye oldukça açık bir durum. Gerçekleşen tüm grevlerde sağlık işçileri sağlık sistemlerinin çöktüğüne ve sağlığın kâr odaklı bir alan haline gelmesinin sonucu olarak kaliteli sağlık hizmeti veremediklerine dikkat çekiyorlar. “Halkın Sağlığı Korunmalı”, “Sağlık Haktır Satılamaz”, “Sağlık Hizmetlerine Yeterli Bütçe”, “Kamusal Sağlık Hizmet” sloganlarında ifadesini bulan talepler de bu gerçeği yansıtıyor. Sağlık emekçileri bu taleplerle diğer emekçileri de mücadele saflarına çağırıyorlar. “Değiştirmek, dönüştürmek birlikte mümkün” diyorlar. Bu doğru yaklaşım sağlık işçileriyle emekçi kitleleri karşı karşıya getirmeye kalkanların tuzaklarını bozuyor, sağlık işçilerinin grevlerine destek manevi anlamda da maddi anlamda da büyüyor. Yakın zamanda Avrupa’da sağlık emekçileri neler yaptılar, neden yaptılar bir bakalım.
İngiltere’de hekim ve hemşireler son aylarda sıklıkla grevler gerçekleştiriyorlar. 300 binden fazla üyesi olan hemşire örgütü RCN’nin gerçekleştirdiği grev oylamasında yüzde 90’ın üzerinde evet kararı çıkması üzerine acil işlemler haricinde iş bırakacaklarını ilan eden hemşireler 15 ve 20 Aralıkta ülke çapında greve gittiler. Greve evet diyenlerin oranı, sendikanın 106 yıllık tarihindeki en büyük orandı. RCN genel sekreteri, “Bakanlar maalesef grevi seçtiler. Hemşirelik hizmetleri hafife alındı. Düşük ücret, güvenli olmayan çalışma koşulları, hastalarımıza hak ettikleri hizmeti verememek artık yetti” diyerek grev sebeplerini dile getirdi. Türkiye’deki SGK’ye benzer bir sağlık sistemi olan İngiliz Ulusal Sağlık Sisteminin (NHS) çökmenin eşiğinde olduğunu ifade eden sağlık çalışanları NHS’yi tekrar işler hale getirmek için iş bıraktıklarını ifade ediyorlar. Pandemi döneminde kahraman ilan edilirken her geçen yıl bırakın zam almayı gittikçe geriye gittiklerini, faturalarını ve kiralarını ödeyebilmek için fazla mesaiye kaldıklarını ifade ediyorlar. Hatta taşıdıkları pankartlarda “Hemşireler et yemek istiyor” yazıyor. Öte yandan ambulans çalışanları da İngiltere’de düşük ücretlere ve güvencesiz çalışmaya karşı 21 Aralıkta kitlesel bir grev gerçekleştirdiler. Sağlık çalışanları işin çok yönlü boyutunu şu şekilde anlatıyorlar: “Acı çeken tek kişinin biz olmadığımızı biliyoruz. Bu grev sadece bir ücret artışı elde etmekle ilgili değil, sağlık sisteminin çalışmasını sağlamakla ilgili.”
Yunanistan’da sağlık çalışanları devlet hastanelerinin özelleştirilmesi girişimine karşı 1 Aralıkta greve gittiler. Greve katılan hekimler, “Kamu Sağlığının Canına Kasteden Tasarıyı Derhal Geri Çekin”, “Hırsızlığı Hastaların Cebinden Uzaklaştırın”, “Tüm Halk İçin Ücretsiz Sağlık”, “Sağlık Bir Ticari Ürün ve Birkaç Kişi İçin Ayrıcalık Değildir” yazılı pankartlar taşıdılar. Ulusal Kamu Hastaneleri Doktorları Federasyonu (OENGE) Başkanı, hükümetin sağlık sektöründe “seçme özgürlüğü” getireceklerine dair iddiasına, “Hangi özgürlükten bahsediyorsunuz. Bu acımasız bir şantajdır. İhtiyaç zamanında, hastalık zamanında, hastaların ölümle yüz yüze geldiği anda yapılan bir şantajdır. Ya para ödersin ya da hastalık teşhisi, tedavi veya ameliyat için aylarca beklersin. Yani ya sağlığın için para ödersin ya da ölürsün” diyerek tepki gösterdi. Sağlık çalışanları, yaptıkları eyleme polisin saldırması üzerine de “aylarca acil serviste bekleyen hastaları görmeyen hükümet, buna karşı duran doktorları susturmak için saniyeler içinde polisi karşımıza dikti” diyerek iktidarın uygulamalarına karşı çıktılar.
İspanya’da sağlığa ayrılan bütçenin kısılması, kliniklerin kapatılması ve hastaların en az 6 ay sonrasına randevu bulabilmesi sebebiyle 2 hafta grev yapan hekimler, diğer sektör sendikalarıyla ve yüz binlerce işçiyle birlikte meydanlarda ortak taleplerini haykırdılar. 13 Kasımda yüz binler, sağlık sektörünün özelleştirilmesini, işçi eksikliğini ve ağır çalışma şartlarını protesto ederken “Madrid, halk sağlığı için ayağa kalkıyor” yazılı pankartlar taşıyarak meydanları doldurdular. Madrid’de birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan 5 bin pratisyen hekim ve çocuk doktorunun 21 Kasımda başlattığı süresiz grev ise halen devam ediyor.
Fransa’da 15 bin pratisyen hekim haftalık 70 saate ulaşan uzun çalışma saatlerine, artan iş yüküne ve düşük ücretlere karşı iş bıraktı.
Almanya’da sağlık çalışanları aylardır masada taleplerini bekleten hükümete karşı mücadelelerini iş bırakarak devam ettiriyor ve az kişiyle çok iş yapmayı kabul etmediklerini söylüyorlar.
İtalya’da da sağlık işçileri düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine, çalışan sayısının yetersizliğine, ekonomik ve sosyal hak gasplarına, iş güvenliği önlemlerinin yetersizliğine karşı eylemler gerçekleştiriyorlar. Sağlık çalışanları 15 Aralıkta gerçekleştirilen eylemlerde de bu sorunlara dikkat çektiler. Pandemi döneminde balkonlarda alkışlanan sağlık çalışanlarının gerçek hayatta neyle karşı karşıya kaldıklarını İtalyan Ulusal Hemşirelik Derneği Başkanı şöyle anlatıyor: “Hayatta kalabilecek hastaları seçmek zorunda kaldık çünkü ventilatör (solunum cihazı) eksikliği vardı. Bu, elbette, birçok meslektaşın duygusal tükenmesine ve travma sonrası stres bozukluğu hastalığına yakalanmasına yol açtı.” Bir yanda büyüyen iş yükü, diğer yandaysa Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden binlerce sağlık çalışanı ve buna rağmen bu durumu meslek hastalığı olarak kabul etmekten imtina eden hükümetler... Geçmişin gözde meslekleri olan hekimlik ve hemşirelik, şimdi kaçılan meslek grupları olarak bir dönüşüm geçiriyor. Sağlık çalışanları onca yükü tek başlarına taşımaya, devletlerin sağlık sisteminin sorunlarını çözmeye çalışmanın aksine piyasalaşmanın önünü açmalarına karşı seslerini yükseltiyorlar.
Tüm dünyada kapitalist sağlık politikalarını ifşa ederek eylemlerine devam eden sağlık çalışanlarının taleplerine baktığımızda aslında ne kadar ortak yönleri olduğunu görüyoruz. Bu manzara bize Türkiye’de bir hastanede çalışan sağlık işçisiyle, İspanya’da veya İtalya’da çalışan sağlık işçilerinin sorunlarının ne denli ortak olduğunu gösteriyor. Sanki tüm dünya meydanlarında aynı dili konuşuyormuşçasına bir ortaklık! Her ülkenin sağlık sisteminin adı farklı olsa da (SGK, NHS gibi) ortak yönleri kapitalizm altında piyasalaşmış olmalarıdır. Sağlık hizmetinin alınıp satılan bir metaya dönüştüğü bu sistemde, adı farklı özü aynı bu uygulamalar hekimi, hemşiresi, personeli, hastası herkesi ölüme ve tükenmişliğe mahkûm ediyor. Elbette bu artık sürdürülebilir olmadığından, buna karşı tepkiler de o denli artmış durumda!
Düşük ücretlere, ödeyemedikleri kiralara ve faturalara, mesleğin değersizleştirilmesine, yeterli sağlık hizmeti verememenin yarattığı depresyona, artan iş yüküne ve uzayan iş saatlerine, hükümetlerin gelecek sunmayan sağlık politikalarına karşı tüm dünyada mücadele bayrağı yükseltiliyor. Sağlık çalışanları artık alkışlarla susmuyor ve ellerindeki en önemli silahı, grev haklarını kullanmaktan vazgeçmiyorlar. Sağlıkta küresel ölçekte bir kriz yaşandığı günümüzde mücadele örnekleri de ulusal sınırları aşıyor. Sağlıksızlığın tek dermanı, kapitalizmi yani bu enfeksiyonu tüm dünyadan söküp atmaktır. Tek reçetemiz mücadele etmektir!
link: N. T., Sağlık Alanında Sorunlar da Küresel, Talepler de!, 26 Aralık 2022, https://en.marksist.net/node/7818
Deniz Yürekli Bir Kadın: Kaptan Pia Klemp
Bir Uyansam