Gün geçmiyor ki düzen sözcülerinin bir zırvasıyla daha karşı karşıya kalmayalım. Burjuva devletin çeşitli yetkililerinden sürekli “aklımızla alay mı ediyorlar” dedirtecek şeyler duyuyoruz. Buna bir de son zamanlarda çeşitli cemaat ve tarikat liderleri eklendi. Tabii ki neresinden bakarsak bakalım bunlar düzenin alabildiğine çürümüşlüğünün dışavurumudur. Bir bataklığa dönüşmüş, çürümüş bir sistemde devlet bürokratlarının ya da rejim temsilcilerinin akıllıca şeyler söylemesi beklenemez.
Her ne kadar bu tarikat liderlerinin açıklamaları şahsi görüşleriymiş gibi lanse edilse de bunların rejimin beslemeleri olduklarını unutmamak gerekir. Belli ki ortak talimat gereği özellikle kadınlar hedef alınmaktadır. Örneğin kimisi “et görmekten içimiz dışımıza çıktı. Kasap dükkânı gibi” demekte, kimisi “baldız ya da kuzenle aynı masaya oturulmaz” demekte, bir başkası “kadının okuması yanlış” diye buyurmaktadır. Bu beyinleri kanalizasyon çukuruna dönen zihniyet her fırsatta kadını bütün sorunların kaynağı olarak göstermektedir. Onların gözünde toplumun en az yarısı olan kadınların pencereden kafasını dışarı uzatmaması, dört duvar arasında yaşamasıdır makbul olanı. Söz konusu kadınlar ve LGBT+ bireyler olunca dillerinin bağı çözülen bu bağnaz güruh, yurtlardaki çocuk tacizlerine ve tecavüzlerine tek kelime etmemektedir. Aynı şekilde hakkını aradığı için işten atılan işçiler, madenlerde yaşamını yitirenler, toplumun yozlaşmasının kaynağı olan rejim söz konusu olduğunda da tek kelime etmemektedirler.
Peki, bu kesimler neden özellikle kadınları hedef alıyor, neden onları düşmanlaştırmak ve toplumun gerisine atmak istiyor? Şüphesiz onların bu söylemleri tesadüf ve rejimden bağımsız değil. Belli ki onlara öyle talimat verilmiş. Her türlü provakatif açıklama ve uygulamayla toplumun sinir uçlarına dokunuyorlar. Böylece toplum yapay temellerde kutuplaşsın ve rejimin uygulamalarına, ekonominin gidişatına duyulan öfke yerini bu tartışmalara bıraksın istiyorlar. Bir böcek kadar topluma faydası olmayan düzen temsilcilerini iyi tanımalı, onların aslında bilinçli bir şekilde sınıfımızın birliğine saldırdığını unutmamalıyız.
İşçi sınıfının tarihsel deneyimi de gösteriyor ki nice grevde ve direnişte kadınlar ön saflarda yer almış, kendi geleceği için göğsünü siper etmiştir. Kadını ve erkeğiyle her alanda omuz omuza çalışan, örgütlenen bir sınıfız biz. Onların oyununa gelmeyecek, sınıfımızın yapay temellerde kutuplaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Örgütleneceğiz ve bu çürümüş düzeni yerle bir edeceğiz.
link: Esenyurt’tan MT okuru bir metal işçisi, Bataklığa Dönmüş Bir Düzen , 5 Ekim 2022, https://en.marksist.net/node/7764
Kapitalizmin Hasta Toplumu ve Misyonlu Şarlatanları
Gorbaçov’un Ölümünün Anımsattıkları