Ekonomik krizin derinleşmesi ve iktidarın toplum üzerindeki baskısı eş zamanlı bir şekilde artıyor. Günler geçtikçe tek adam rejiminin toplumda yarattığı tahribatın feci sonuçları daha da ağırlaşıyor. Tarihsel krizdeki kapitalist sistem gerici, ilkel kodlarıyla düzlüğe çıkmaya çalışıyor. Her çırpınışı toplumda büyük bir yıkım yaratıyor. Özellikle de toplumun en dinamik, en enerjik ve en umutlu olması gereken gençleri gelecek kaygısından, siyasi ve toplumsal baskılardan dolayı büyük hayal kırıklıklarına uğruyorlar. Gençler hayal kuramaz oldular. Son zamanlarda gençlerin intihar haberlerini görmekteyiz.
Son iki ay içerisinde Akdeniz Üniversitesi kampüsündeki KYK yurdunda üç öğrenci hayatını kaybetti. Öğrencilerin ölüm haberleri iktidar ve medyası tarafından görmezden gelindi. Bilinçli bir şekilde haberlerin üstü örtülmek istendi. Ya da ölümler münferit olaylarmış gibi gösterilmeye çalışıldı. En son 10 Haziranda turizm rehberliği ikinci sınıf öğrencisi Muhammed Kaya’nın hayatını kaybetmesi ile aynı yurtta meydana gelen ölümler sosyal medyada gündem oldu. Muhammed’in ölümünden sonra KYK Genel Müdürlüğü ve Antalya Valiliği tarafından açıklama yapıldı. Üç olay da intihar olarak kayıtlara geçiyor. Ama aile yakınları ve öğrencilerin arkadaşları tarafından gençlerin pencereden atıldığı gibi birçok iddia bulunmakta. Ailelere yeterince bilgi verilmiyor. Gençlerin arkadaşları baskılardan dolayı yurtta yaşananları açıktan anlatamıyor.
Mecliste muhalefet partilerinin intiharlarla ilgili araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. CHP Antalya milletvekili Aydın Özer Meclise sunduğu araştırma önergesinde, “Yaşamını yitiren Muhammed Kaya’nın amcası Adnan Kaya, gencin intihara karşı olduğunu, bir süre önce annesini arayarak önceki intihar olaylarını anlattığını ve o öğrencilerin birileri tarafından aşağıya atıldığını söylediğini ileri sürmüştür. Ayrıca yurt yönetiminin Menzil tarikatına üye güvenlikçi, aşçı ve temizlikçi gibi çalışanların kontrolünde olduğu, bazı katlarda öğrencilerin dini zorlama ve birtakım tacizlere maruz kaldıkları da iddialar arasındadır” dedi. Geçen yıl bir öğrenci kaldığı cemaat yurdundaki bir aşçı tarafından başı kesilerek öldürülmüş, başka bir cemaat yurdunda kalan tıp öğrencisi Enes Kara da intihar etmişti. Enes Kara’nın ardında bıraktığı videoda anlattıklarıyla gençlerin maruz kaldığı baskılar toplumun gündemine girmişti. İktidar itaatkâr toplum yaratma amacını gerçekleştirmek için her kanalı kullanıyor. Devletin kontrolündeki yurtlar da tarikatların kontrolüne bırakılmak isteniyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında 2018-2019 eğitim yılında bir protokol imzalanmış, KYK yurtlarına “manevi rehberler” atanmaya başlanmıştı. Şu anda KYK yurtlarında gençlerin “sahih dini bilgiye” ulaşması kılıfı altında 618 “manevi rehber çalıştırılıyor. Gelecek kaygısı, belirsizlik, ekonomik ve siyasi baskılarla boğuşan gençler zayıf düşmekte ve yorulmakta. Böyle bir ortamda tarikatlar gençleri istedikleri gibi sindirebiliyor, iktidarın da desteğiyle hem okullarda hem de yurtlarda gençler üzerinde baskı kurabiliyorlar. KYK yurtlarında temizlikçi, aşçı ve manevi rehber adı altında Menzil tarikatının örgütlendiği, öğrencileri namazlara ve sohbetlere katılmaları için zorladıkları öğrenci ve aileleri tarafında ifade ediliyor. İntihar eden gençlerin arkadaşları, arkadaşlarının son zamanlarda sıkıntılı olduklarını, son günlerde sıkkın ve dini konularda takıntılı hale geldiklerini söylüyorlar. Kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine Antalya’daki KYK yurdunda manevi danışman tabelası kaldırılıp yerine psikolojik danışman tabelası asıldı. Çok açık ki gelen tepkileri şimdilik bastırmak için bu adım atıldı. Böyle bir atmosferde iktidar bildiğini okumaya devam edecek ve gençleri zapturapt altında tutmaya çalışacak.
İktidarın yıllardır uygulamaya çalıştığı itaatkâr, dindar ve kindar nesil projesi gençlerde büyük yıkımlara yol açıyor. Gençlerin içinde bulunduğu maddi koşullar, işsizlik ve gelecek kaygısı, siyasi ve gerici grupların baskıları ile birleşince ortaya acı sonuçlar çıkıyor. Tek adam rejiminin yarattığı siyasi iklim toplumu boğmakta, nefessiz bırakmaktadır. Ama iktidar bu projesini tüm gücüyle devam ettirmek istiyor. İktidar sorgulayan, itiraz eden, kendi sorunları ile toplumsal sorunlar arasında bağ kuran gençlik istemiyor. Gençleri gerici cemaatlerin pençesine atıyor. Kendisine muhalif, sosyalist düşüncelerin yayılmasını önleyebilmek için gençleri her alanda kontrol altında tutmak istiyor. Devlet tarikatların, faşist örgütlenmelerin önünü alabildiğine açıyor. Gençlerin kendi başlarına bir araya geleceği, birleşeceği, bir güç olduğunu hissedebileceği ortamlar yok edilmek isteniyor. İçine düştükleri umutsuzluk ve karamsarlık çukuru genişledikçe gençler özgüvenlerini yitiriyorlar. Oysa kendi gücünün farkında olan, birlikteliğin yarattığı atmosferin neleri değiştirebileceğini görebilen gençler hayata her zaman umutla bakar. Örgütlü bir genci ne dinci safsatalar ne de siyasi baskılar umutsuzluk girdabına sürükleyebilir.
Örgütlü bir toplumda bireyler birbirlerine güven duyar ve birbirinden cesaret alır. Türkiye’nin 60’lı ve 70’li yılları buna örnek gösterilebilir. 15-16 Haziran 1970’te işçi sınıfımız tarihi bir direniş sergiledi sermaye sınıfına karşı. O günlerde topluma bir dayanışma ruhu hâkimdi. Genci, işçisi, erkeği, kadını, öğrencisi dayanışmanın verdiği gücü ve özgüveni görebilmekteydi. Böyle ortamlarda gençlerin ve emekçilerin özgüvenleri ve sistemin dar kalıplarını yıkacak cesaretleri artar. Tarikatları pervasızlaştıran, gençler üzerinde baskı yapmasına sebep olan bu atmosferin yokluğudur. İşçi sınıfı örgütlü olabilse ve topluma dayanışma ruhu hâkim kılınabilseydi ne yurtlarda tarikatlar bu şekilde cirit atabilirdi ne de faşist baskı toplumu nefessiz bırakabilirdi.
Tarikatların ve dinci cemaatlerin pençesindeki gençlerin neler yaşadıklarını ve hissettiklerini yakından bilenlerden biriyim. Üniversiteye geldiğimde KYK yurdu çıkmamıştı ve yoksulluktan dolayı ev de kiralayamıyordum. Cemaat evlerinde kalmak zorunda kaldım. Ama şanslıydım ki çok kısa bir sürede sosyalistlerle tanıştım. Sosyalist düşünceleri hayatımın her alanında yaşatmaya çalıştım. Var olduğumu, güçlü olduğumu, bir şeyleri değiştirebilme inancına ve gücüne sahip olduğumu fark ettim. Bireysel sorunlarım ve bunalımlarımla toplumda yaşanan genel sorunlar arsında kopmaz bağlar olduğunu görebildim. Bugün gençlerin tek kurtuluş yolu sosyalist dünya özlemini ete kemiğe büründürenlerle hareket etmektir. Marksizmin ışığı altında mücadeleye atılmaktır. Çünkü kapitalist sistemin yarattığı her türlü bataklığı ancak örgütlü işçi sınıfı kurutabilir.
link: Ankara’dan genç bir metal işçisi, Gençliği Umutsuzluktan ve Gerici İdeolojik Baskılardan Örgütlü Mücadele Kurtarabilir, 21 Temmuz 2022, https://en.marksist.net/node/7704
Sri Lanka’da İsyan Eden Halk Rajapaksa Hükümranlığını Yıktı