Çok katmanlı ve çok yönlü olan göç sorunu insanlık için kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Yoksul emekçiler dünya üzerinde pek çok bölgede kitlesel bir şekilde göç etmek zorunda kalıyorlar. Yerlerinden yurtlarından uzak diyarlarda yaşam mücadelesi veriyorlar. İşsizliğin ve yoksulluğun derinleşmesi, haksız savaşlar, ekolojik kriz ve gelecek kaygısı göçü tetikliyor. Bir kıtada yaşayan insan sayısı kadar çok insan oradan oraya göç etmeye devam ediyor. Manş Denizinden Akdeniz’e, Yunanistan’dan Libya’ya göçmenlik sorunu bütün yerküremizi sarmış durumda. Son dönemde meydana gelen olaylarla birlikte göçmenlerin neler yaşadığını gelin hep birlikte tekrar hatırlayalım.
Etiyopya, Somali, Afganistan, Mısır, Vietnam, Irak Kürdistanı gibi farklı memleketlerden göçseler de göç etme sebepleri birbirine çok benzeyen 29 yolcu birlikte çıktılar yola. Fransa’da kaldıkları kamplardan şişme bir bot ile Manş Denizine açılıp, hayallerine kavuşacaklarını sandıkları İngiltere’ye doğru gidiyorlardı. Fakat mültecileri taşıyan botlar karakışın ortasında battı, yalnızca 2 mülteci sağ olarak kurtarıldı. Canlı kurtarılabilen 2 göçmen Fransa’daki kamplara geri döndü. Kurtulan göçmenlerden biri olayı şöyle anlatıyor: “Gözümün önünde insanlar öldü. Yüzme bilmeyenler birkaç dakika içinde boğularak can verdi. Su soğuktu, çok soğuktu.” Geçtiğimiz yıl 25 binden fazla göçmen Fransa’dan Manş Denizine uzanan bu umut yolculuğuna çıktı. Hayatlarını kaybeden 27 göçmen de bu umut yolculuğuna ikinci defa çıkmıştı ve son seferleri ne yazık ki büyük bir facia ile bitti.
Peki, göçmenler neden sığındıkları ülkelerde kaldıkları kamplarda durmuyorlar? Çünkü kamp koşulları çok kötü. Bu kamplardaki göçmenlerin barınma, gıda, elektrik, su, ısınma gibi en temel ihtiyaçları bile sığınılan ülke devletleri tarafından karşılanmıyor. Kamplarda kapasitenin çok üstünde göçmen barındığı için temiz su, tuvalet, yıkanma ve hijyen gibi konularda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bu gibi durumlar birçok deri ve solunum yolu hastalığına neden oluyor. Gündelik hayatın sürdürülmesi için ihtiyaçlar karşılanamazken ilaç temini, hastalık teşhisi için doktor ve tedavi için hastane gibi sorunlar da eklendiğinde kamplar yaşanılmaz oluyor.
Uluslararası Göç Örgütünün açıklamasına göre Aralık ayı içerisinde Akdeniz’de Libya açıklarında göçmen taşıyan iki teknenin batması sonucu 163 göçmen hayatını kaybetmiştir. Geçen yıl sadece Libya sahil koruma görevlileri Avrupa’ya ulaşmak için Akdeniz’e açılan 31 bin 500 göçmen yakalamış ve batan teknelerde yaşanan can kaybı 1508 olarak kayda geçmiştir. 2021 yılı yoksul emekçiler ve göçmenler için tam bir felâket yılı olmuştur. Göçmen sayılarının hızla arttığı, kamp koşullarının ağırlaştığı, göçmenlere karşı kin ve nefretin yükseldiği, göçmenlerin göç yollarında hayatını kaybettiği bir yıl olmuştur 2021. Yine Uluslararası Göç Örgütünün verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 3,6’sı göçmen durumundadır. Türkiye’de de göçmen sayısı bir önceki yıla göre en az 100 bin kişi artmış ve 3,9 milyonun üzerine çıkmıştır.
Aralık ayında Yunanistan’ın Folegandros Adası yakınlarındaki tekne kazası oldu. Göçmenlerle dolu teknenin batması sonucu onlarca kişinin kaybolduğu, göçmen işçilerin cansız bedenlerine bile ulaşılamadığı, sadece 12 kişinin kurtulduğu bir kaza gerçekleşti. Kazanın gerçekleştiği yerin göç güzergâhı olarak kullanılmayan bir bölge olması dikkat çekicidir. Göçmenlerin yaşadıkları coğrafyalardaki sıkıntılar o kadar büyük ki, ya ölüm ya umut diye yola çıkıyorlar. Ama o yollar egemenler tarafından kapatılınca çok daha tehlikeli de olsa yeni yollar bulmak zorunda kalıyorlar. Onlara dayatılan kahırlı yaşamdan kurtulmak için çoğu kez bu tehlikeli, riskli yeni güzergâhları kullanmakta tereddüt etmiyorlar.
Afrika, Ortadoğu gibi coğrafyalardan yola çıkan göçmenler savaşlardan, kötü ekonomik koşullardan ve baskıcı siyasal atmosferden kaçıyorlar. Görece daha iyi koşulları olan Avrupa ülkelerine doğru göç ediyorlar. Avrupa Birliği ülkeleri ise daha fazla göçmeni sınırları içerisine almak istemiyor. Göçmenleri kıyılarına ulaşmadan yakalayarak mesela Libya’daki gözaltı merkezine gönderiyorlar. Bu hapishanelerde insanlık dışı muameleyle karşı karşıya kalan göçmenler, resmen ölüme terk ediliyorlar. Gardiyanların işkencesi ve kötü barınma koşulları yüzünden onlarca göçmen bu hapishanelerde can veriyor.
Kapitalizmin krizinin derinleştiği ve ekonomik çöküşün yükünün emekçilerin sırtına yıkıldığı zamanlardan geçiyoruz. Yoksul emekçiler, açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten ve savaşlardan uzaklaşmak için göç etmeye devam ediyorlar. Fakat yollardaki tehlikeler, sığınılan ülke kamplarındaki sıkıntılar ve göç yasaları göç etmeyi gittikçe zorlaştırıyor. Göç edilen ülkedeki siyasi iktidarlar milliyetçiliği, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını kendi çıkarları için körüklüyor. Bizler sınıf bilinçli işçiler olarak, dünyanın sınırlarla bölünmesinin işçi ve emekçiler için nasıl bir zulüm olduğunu, bunun sadece egemenlerin işine yaradığını biliyoruz. Egemenlerin kışkırttığı ırksal, kültürel ve dinsel ayrımcılığa karşı mücadele etmeli ve enternasyonalizm bayrağını yükseltmeliyiz. Emekçilerin canı ve kanı üzerinde büyüyen bu köhnemiş düzeni hep birlikte ortadan kaldırmalıyız.
link: Gebze’den bir metal işçisi, Göçmenler Neler Yaşıyor?, 13 Ocak 2022, https://en.marksist.net/node/7553
Kapitalizm Sorunları Büyütürken, İsyan Fırtınası Sürüyor!
AKP’nin Kutuplaştırma Siyasetinin Sonu Geliyor